Gelen Didem'den başkası değildi. Didem'den Lise 3'te hoşlanıyordum. Aşk mıydı bu ? Kesinlikle değildi. Karşılıksız olan bir hise aşk demek aptal olduğunu kabul etmektir. Ben Didem'i sadece beğeniyordum. Onunla bir kaç kez öpüştüm. Aslında öpüşmeden fazlası da oldu aramızda.
Yaklaşık 2 yıl önce
Güneşli bir Nisan sabahıydı. Yine uzaktan Didem'i izliyordum. Onun bunun farkında olduğundan habersizdim. Yanında Kaan vardı, sevgilisi... Kaan aslında iyi bir çocuktu. Sınıfta kalmıştı. Bizden bir yaş büyüktü. Didem ile 6 aydır çıkıyordu. Didem bana bakarak Kaan'ı dudağından öptü. O an hiç bir şey hissetmedim. İçim kötü olmalıydı, gözlerim dolmalıydı. Ben sadece öyle durdum. Bunu daha fazla izlemenin doğru olmadığını düşündüm ve uzaklaştım. Biraz ilerledim ama bileğimden tutularak arkamı dönmem sağlandı. Didemdi... Didem'e ne istediğini soracakken dudaklarımda ani bir baskı hissettim. Didem beni tutkuyla öpüyor, sırtımı sıvazlıyordu. İlk kararsız kaldım. Didem dudağımı sömürürken karşılık verdim. Bu yaptığımın yanlış olduğunu düşünüp geri çekilecekken Didem beni bir arabaya yasladı. Sonrası zaten yeteri kadar açık...
Didem ile gizli yaşadığımız şey devam ederken Didem Kaan'dan ayrılmak için bir adım atmadı bile. O, ikimizi de aldatıyordu. Bir an kendimi Kaan'ın yerine koydum ve Didem'e ayrılmak istediğimi söyledim. Öfkelendi, deliye döndü. "Bu yaptığını sana ödeteceğim Mertoğlu" dedi ve aramızdakilerin hepsini gidip Kaan'a anlattı. Kaan ise aramızdakilerin hepsini bildiğini ve sadece ne zaman itiraf edeceğimizi merak edip beklediğini söyledi. Beni dövmesini beklerken yanıma yaklaştı ve kulağıma fısıldadı. " Seni dövmemi bekliyorsun Mertoğlu ama yanılıyorsun. Ama çabuk sevinme çünkü yıllar geçse de intikamımı alacağım senden."
O günden sonra Kaan'ı hiç görmedim. Didem'i hayatımdan çıkardım.
2015
O karşımdaydı. En büyük hatam, günahım. Didem'e soğuk bir selam verdim ve Tuğçe'ye dönüp "Benim Elif'e sözüm vardı. Üzgünüm gitmem gerek" dedim ve Didem'e öldürücü bir bakış atıp hemen merdivenlerden aşağı indim. Bahçeye çıktım tam arabama doğru ilerlerken Selin'i farkettim. Hemen yanına ilerledim.
"Ne oldu yalnız mı kaldın?" Dedim
- Sanki çok da umurundaymış gibi konuşma. Diye karşılık verdi. Kafamı çevirip etrafa baktım. Kimse yoktu. Selin'e yaklaştım. " Umrumda olmadığını nerden biliyorsun?" Ve daha da yaklaştım. Nefesi yüzüme çarpıyordu. Aniden bacağına elimle daireler çizmeye başladım. Amacım onu tahrik etmek değildi. Ben Ali Mertoğlu olarak bir kıza karşı bu kadar tahrik oluyorsam, onun tahrikten ölmesi gerekiyordu. Bana ister egoist deyin, ister megaloman diyin. Gerçek bu. Selinin bacaklarındaki ellerim işine tüm hızıyla devam ederken Selin ellerimi itti ve kendini geri çekti. Neyi vardı bu kızın ? Beni çıldırtmak mı istiyordu. Bunca şeyi yapmama izin verip birden elimden pamuk şekerimi almak da ne demek? Aniden onu kendime çektim ve dudaklarına saldırdım.