Selinin Anlatımıyla
Kendime gelmeliydim. Ali beni öpüyordu. Onu itmeliyim. Ama yapamıyorum. Ona karşılık vermeliyim. Buna da cesaret edemiyorum. Öylece bekledim. Ben dudaklarımı kıpırdatmadan Ali'nin devam etmesini beklerken hiç beklemediğim bir şekilde Ali dudaklarını dudaklarımdan ayırdı ve bana alaycı bir ifadeyle " Artık anlamış olmalısın. Ben tehlikeliyim kızım. Nerede, kime , ne yapacağım belli olmaz. Sana ayağını denk al demiştim. Benden uzak durman gerektiğini anlamışsındır umarım. Ha eğer anlamadım diyorsan tekrar ve tekrar ve yine anlamazsan tekrar anlatabilirim. Hem de büyük bir zevkle." Demesiyle aniden ona tokat attım. Tokatımla birlikte afalladı ardından kendine geldi ve "Acaba ben bileklerini o demirlere bağladığımda da bana böyle vurmaya kalkışabilecek misin? Hiç sanmam ... Çünkü emin ol bana yalvarıyor olacaksın, KARDEŞİM ..''
Ne demeye çalışıyordu şimdi bu ? Ne demiri, ne yalvarması? Ha bir de bana kardeşim demişti. Çok mu Game Of Thrones izliyor bu çocuk? Tamam o bu sarı saçlarla bir Jaime gibi görünüyor olabilir ama ben kesinlikle bir Cersei değildim. Ne diyorum ben ya ? Bana ne ima ediyor bu concon. Kimse Selin Yılmaz'ı tehdit edemez. Ali adlı kazma yanımdan kalkmaya hazırlanıyorken O'na döndüm. " Beni boş tehditlerle korkutmaya çalışıyorsun ya, inan senden korkmuyorum. Belki 2 yıl önceki Selin olsaydım ve her gece bana bunu hatırlatan kabuslarım olmasaydı dediklerinden korkardım Mertoğlu. Ama ne ben eski korkak ve savunmasız Selin'im ne de sen bunu yapabilecek kadar cesaretlisin. Eğer ki o ima ettiğin şeyi yapmaya cesaretin olsaydı bunu gözlerimin içine bakarak asla söyleyemezdin." Dedim ve yanından uzaklaştım. Haluk Abi'nin ( Sevgili üvey babacığım) benim için hazırlattığı odama geçtim. Penceremi açmak için perdeyi açtım ve O hâlâ orada oturuyordu. Belki pişmandır diye düşündüm. Sanmıyordum..
Akşam
Akşama kadar odamda oturdum. Ali'nin söylediklerini düşündükçe aklıma o gün geliyordu. " Hayır Selin , hatırlamak yok. Geçti, bitti. Annen var, Nazlı var, Peri var. O gün de varlardı. Ama benim suçum. O gün ben çıktım dışarı. Benim suçum, ben yaptım bunu kendime , ben yaptım. Benim suçum! Benim suçum ! " diye sayıklarken kapı açıldı. Gelen annemdi.
"Selin kızım yine mi sayıklıyordun? Lütfen sakin ol. Sen böyle yaptıkça ben de kötü oluyorum. Hiç biri senin suçun değil. Anladın mı? Senin gitmene izin vermemeliydim. Beni affet."
Annem o günden sonra hiç yanımdan ayrılmadı. Her gece beni yatağına alır, bana sarılır, özür dilerdi. Suçlu olan o değildi, ben değildim ama ikimiz de kendimizi suçlardık. Anneme sarıldım aniden. O da hemen beni kolarına aldı.
"Seni yine üzdüm. Özür dilerim. Ama ben unutamıyorum. O lanet olası ilaçlar sadece anlık unutturuyor. İlacın etkisi geçtiğinde ben yine ... Devamını getiremeden hıçkırıklara boğuldum. Annem daha da sıkı sarmaladı beni.
Anneme sarılırken bir ses duydum. Kapıya baktım. Biri vardı orada. Acaba konuştuklarımızı duydu mu? En önemlisi kimdi o? Annem sesi farketmedi. Annenle bir süre daha öyle kaldık ve uzun bir süre sonra ona yalnız uyuyabileceği söyledim. Şaşırdı ama başıma bir buse kondurdu ve beni benimle yalnız bıraktı.
Annem gittikten kısa bir süre sonra uykuya daldım.