12 Ağustos
Sare ve Sude ile ağlak bir şekilde vedalaşıp sabah uçağımıza bindik. Kısa bir süre sonra mükemmel evim, canım evime geri dönmüştüm. Annem askerden gelmişim gibi bağırsaklarımı çıkartacak şekilde sıktıktan sonra “Sana bir sürprizim var!” dedi.
Dedim bu bana araba aldı, yok o fazla oldu. Yeni bir laptop belki? Ya da kıyafet odası yapıp içini kıyafetlerle doldurdu?
Odama doğru kolumdan çekiştire çekiştire çıkardı. Sonra da kaşlarını havaya kaldırıp yatağımı gösterdi. İlk başta anlamayınca kaş göz yapmaya devam etti.
“Ha! Yatağımı mı değiştirdin?” Hevesle kafasını salladı. “Ne güzel, ne güzel…” diye mırıldandım.
Omzuma vurdu. “Memnuniyetsiz ya!”
“Anne ya deme öyle. Ne bileyim, gereklilik bu zaten. Ben de sürpriz zannettim.”
“İyi hadi bakalım. Ben kahvaltı hazırlayayım sana.”
“Çok iyi olur.”
O gittikten sonra yeni yatağımda biraz zıplamadım değil. Gelenek oldu artık bende. Ne yapayım? Sıkılınca telefonumu elime alıp gruba mesaj attım.
Buse’yle buluşacaktık ya. Bugün buluşalım mı?
He lan, kızı unuttum ben. Ara da söyle Pınar. -8’deyim ben.
Whatsapp kullanıyor mu ya? Oradan mesaj mı atsam?
Yok ya, ara sen. Ayıp falan olur. Ayıptan da anlamam işte de olabilir. Öyle bir ihtimal var yani.
İyi be iyi. Beleşçiler.
Hızlıca Buse’yi aradım.
“Alo, Buse? Pınar ben. Hani kostümlerle tanışmıştık. Hani-”
Güldü. “Hatırladım, hatırladım.”
“O zaman günaydın, nasılsın, ben de iyiyim, müsait misin, bir şey söyleyecektim.”
Yine güldü. Ya yemin ediyorum erkek olsam tahrik olacağım, o nasıl gülüş ya! “Söyle.”
“Hani sen davet etmiştin ya-”
“A, geliyor musunuz? Ben artık gelmek istemediğinizi düşünmeye başlamıştım. Bara 21.00’de gitmemiz gerek. Ama önceden buluşup bir şeyler yapabiliriz.”
“Kesinlikle! Ay yani ilk Başaklara sormam gerek.”
“Onlar da onay verirler ya. Kaçta buluşuyoruz?”
“16.00 iyi mi?”
“Evet, o zaman sen kızlara söyle, gideceğimiz yeri ben ayarlayacağım. Görüşürüz.” deyip kapattı telefonu.
Ben de bizimkilere haber verip kahvaltı yapmak için aşağı indim.
*
“Üf Pınar 16.00 dediğine emin misin? Çok sıkıldım bekle bekle.”
“Ya gelir birazdan.” İti an çomağı hazırla mı dersiniz, iyi insan lafın üstüne gelir mi dersiniz, Buse ufukta göründü. Poposunun hemen altında biten dapdaracık beyaz elbisesiyle bize doğru geliyordu. Her yeri inleten topuklularıyla. “Anneciğim eve gitmek istiyorum ya!” diye sızlandım.
“Ya yeter be yeter! Biz de insanız, bu kadar seksi giyinmesin. Kendimi boşa giyinmiş gibi hissediyorum.”
“Abi ben de o kadar topuklu ve o kadar kısa giysem bana da bakarlardı. İyisiniz merak etmeyin,” dedi Başak. Bir bakıma haklıydı da.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Okul Bizi Öldürmeden
Teen FictionÜç kızın okul başlamadan kalan bir ayında yaptığı çılgınlıklar. Üç kızın asla bozulmayacak arkadaşlıkları. Üç kızın hikayesi. Küçük bir uyarı: Küfür içeriyor, bana göre aşırı değil, size göre aşırı olabilir. Ona göre okuyun derim. Hadi size iyi okum...