11 Ağustos
“Siktir git Sare. Nasıl da yiyiştiniz gözümüzün önünde ya! Olanı var olmayanı var kızım!”
“E ne yapalım Pınar? Sizin yok, bizim var,” dedi sırıtarak.
“Defol ya, bir de yüzüme tekrar tekrar vuruyor. Sen öpüşürken biz ne yapıyorduk biliyor musun? Salim Amca’yla okey oynuyorduk!”
Bu sefer ikisi de kahkaha attı. “Tahmin edeyim, senin eşin Salim Amca’ydı!” dedi Sude. Her ne kadar sinirle omzuna yumruk atsam da maalesef ben ve Salim Amca, Ezgi’yle Başak çift olmuştu. Her neyse, biz yenmiştik.
“Bugün bizi bisiklet süreceğimiz alana götürüyorsun. Bir kere babamla gelmiştim, vapura falan binilen yer vardı. Küçükken gelmiştik, ondan tam hatırlayamıyorum. Orada bisiklet sürülür mü? Her neyse, sürülmese bile süreriz.”
“Ondan sonra da vapura binmek istiyoruz.” dedi Ezgi bana katılarak.
“Oldu canım, bebek bakıcısı gibi görünüyoruz biz oradan?” dedi Sare.
“Biz oradan bebek gibi mi görünüyoruz?”
Sinirle nefesini verdi. “Sakin olun ya, götürürüz. Altı üstü bisiklet,” dedi Sude.
“Bir de vapur,” diye ekledi Başak.
“Lan vapur da vapur! Hiç mi binmediniz?”
Duymamazlıktan gelerek onları üçümüzün kaldığı misafir odasından kışkışladık. “Biz üstümüzü giyiyoruz. Siz de giyinin hemen.”
“Emredersin!”
*
“Abi oha yani! Bir bisiklet kiralamak bu kadar pahalı mı?”
“5 bisiklet.” diye düzeltti adam. “Ayrıca en ucuz benim.”
Evet, en ucuz sensin, beş para etmez adam! “İyi ya, hadi ödeyelim de çıkalım, Sare.”
“Ödeyelimmiş. Ben ödüyorum bir kere.”
“Ay bu kız da gerçek yüzünü gösterdi resmen ya. Pis cimri.” dedim ikizine. Sude kıkırdayınca Sare sinirli bakışlarını üzerimizde gezdirdi. Parayı verip bisikletleri de alıp dışarı çıktık. 4’ümüz de bisikletlere binip sürmeye başlayınca Başak bisikleti tutarak yanında koştura koştura bize yetişmeye çalışıyordu. Küfrederek tabii.
“Dursanıza ya!”
Yüzüme vuran ılık rüzgarı bırakacağım, sonra Başak’a bisiklet sürmeyi öğreteceğim. Mümkün değil! Gerçekten uzun zamandır bisiklete binmiyordum ve özlemiştim ya.
Yan kısımda vapurlar suyun üzerinde yüzerken biz de burada bisiklet sürüyorduk. Sevgililer vardı, öpüşüp koklaşıyorlardı. Onlara bakmamayı tercih ettim. Dördümüz de kahkaha atarak aynı yerlerde daireler çizip bisiklet sürüyorduk. Vapur iskelesindeki insanlar da bize bakıyorlardı. Sevgililerin de dikkatini dağıtmıştık, oh!
Biraz mola verip duruyorduk ki Başak bize yetişti. Nefes nefese kalmıştı. “Amınıza koyayım sizin. Allah belanızı vermesin.” İçimden âmin diye geçirdim. “Beni arkada nasıl bıraktınız vicdansızlar?”
“Başak sanki orada tecavüz edilmişsin gibi dram yapmasana.”
“Öldüm lan öldüm ben.”
“Ya saçmalama.” Bisikletimden inip ayağımla bisikleti sabitledim. “Gel sana bisiklet öğreteyim.”
“Yok istemez. Sana güven olmaz.”
O sırada birden bisikletlerle bir sürü çocuk üstümüze doğru gelince kafamı o tarafa çevirdim. “Sare şu yaklaşan çocuklar kim?”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Okul Bizi Öldürmeden
Teen FictionÜç kızın okul başlamadan kalan bir ayında yaptığı çılgınlıklar. Üç kızın asla bozulmayacak arkadaşlıkları. Üç kızın hikayesi. Küçük bir uyarı: Küfür içeriyor, bana göre aşırı değil, size göre aşırı olabilir. Ona göre okuyun derim. Hadi size iyi okum...