2 Ağustos
“Pişt,” dedim Ezgi’yle Başak’a. “Ne zamandır trene binmedim lan, trene binelim mi?”
“Tren mi? Annem öldürsen izin vermez trene.” dedi Başak.
“Niye be?”
“E hiç güvenmiyor.”
“Ben ikna ederim Selma Teyze’yi. Beni sever bilirsiniz,” deyip göz kırptım.
“E ne zaman yapıyoruz bunu?”
“Bugün tabii ki!”
“Ay annem izin vermez diyorum, neyin kafasındasınız? Ankara sıcağında da hiç çekilmiyorsunuz ya.”
“Sen sus bir ya, ikna edeceğim ben. Nereye gidiyoruz o zaman?” dedim.
Ezgi biraz düşündü. “Kırıkkale?”
“Kırıkkale mi? Ne yapacağız orada?”
“Başka gidecek yer öner. Bugün içinde gidip geleceğimiz bir yer.”
“Yok,” deyip somurttum. Nedense Kırıkkale hiç sıcak gelmemişti. “Neyse, o zaman zıplayın bilet alalım!”
Markete parasını ödedikten sonra hızla oradan uzaklaşmış, Ezgilerin evine geri dönmüştük. Kıyafetlerimiz dünkülerle aynıydı. “Durun lan durun! Ben böyle kokuşmuş bir şekilde hiçbir yere gitmem.” dedi Başak.
“Ya oyunbozanlık yapma, takma kafana. Ne olacak sanki? Hepimiz öyleyiz.”
“Of tamam, gel ben sana benimkilerden vereyim.”
“Saçmalama Ezgi. Hayatta olmaz seninkiler bana. Manken gibi fiziğin var, nasıl olsun?”
“Gel bir deneyelim.”
“Tamam, siz kazandınız. Vazgeçtim. Boşuna zaman kaybetmeyelim.”
“Harika fikir,” deyip yanağına öpücük kondurdum.
*
Gardan biletleri aldık. 09.40’da tren kalkıyordu. Ve saat daha 09.25 idi.
“15 dakikamız var.” dedim.
“Harika şeyler yapılacak 15 dakika.”
“Ortalığı birbirine katmak için 15 dakika.”
“Planımız ne o zaman?” dedim sırıtarak.
Üçümüz de etrafı incelemeye başladık. Dondurmasını yalayan ve annesinin eteğini çekiştiren küçük bir kıza gözüm takıldı. İlla bir kötülük yapmak zorunda değildik.
Bizimkilere döndüm. “Bir fikri olan yoksa ben söyleyeceğim fikrimi.”
“Söyle ya ben düşündüm de çirkin çirkin şeyler aklıma geliyor.”
“Ne geliyor lan aklına?” dedik gülerek.
“Pantolon indirmek mi dersin, şuradaki yaşlı adamın bastonunu kaçırmak mı yoksa küçük kızın dondurmasını çalmak mı dersin… Tövbe tövbe. Ne zamandır bu kadar kötü bir kızım lan ben?” dedi Ezgi.
“Bir de benim düşüncemin masumluğuna bak. İçerden jelibonlar alıp küçüklere dağıtalım diyecektim.” dedim gülerek. Sonra duraksadım. “Ama kesinlikle senin dediklerini yapıyoruz. Jelibon dağıtmaktaki ekşını göremedim ben. Yalnız… Dedenin bastonunu kaçırmasak mı? O biraz kötü olur sanki.”
“Lan birinin pantolonunu indirmek daha mı iyi? Ya da çocuğu üzmek?” dedi Başak.
“Değil ama…”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Okul Bizi Öldürmeden
Novela JuvenilÜç kızın okul başlamadan kalan bir ayında yaptığı çılgınlıklar. Üç kızın asla bozulmayacak arkadaşlıkları. Üç kızın hikayesi. Küçük bir uyarı: Küfür içeriyor, bana göre aşırı değil, size göre aşırı olabilir. Ona göre okuyun derim. Hadi size iyi okum...