16 Ağustos
Sağımda yatan Başak’a ve sonra solumda yatan Ezgi’ye baktım. Hala uyanmamışlardı ve ben uyanmıştım bile! Kıyamet yaklaşıyor olmalı. Dünkü ezilmemden sonra ağrılarım vardı ama aşırı hafiflemişti. Yanımdaki dingiller uyanmayınca telefonumu elime aldım. Birkaç mesaj dışında aralarında biri dikkatimi çekti. Atahan’dan gelen. “Konuşmuyor muyuz?”
Ananı. Ananı Atahancığım, ananı. Hay Allah’ım ya, annesinin ne suçu var? Asıl suç babada. Göndere göndere Atahan’ı meydana getirecek spermi mi gönderdi bu adam? O sperm Atahan’ı meydana getireceğini bilse özellikle yavaş yavaş giderdi yemin ediyorum.
Şimdilik cevap vermeyecektim. Telefonumu yanıma koyup kucağıma Başak’ın bilgisayarını aldım. Ana ekrandaki sevimli yunusa gülümsedim. Başak yunus delisiydi, bir koleksiyonu vardı. Yunuslar hakkında her şeyi biliyordu, araştırmıştı. Eğitmenlerle iletişime bile geçmişti, hatta bir eğitmenle abi kardeş gibi olmuşlardı. Hayatımda yapmadığım araştırmayı yunuslar için yapmıştı. Hiçbir şey araştırmadım herhalde ben. Ha pardon, iki sene önce Ian Somerhalder için yapmıştım böyle bir araştırmayı. Psikopatım valla. Adamın her şeyini biliyordum.
Saçma sapan internet gezintilerinden sonra Başak’ın Facebook’una girdim. Tek tek tüm mesajları okumaya başladım. Ya şu tanımadığınız erkeklerin ‘Slm’ yazmalarına ya da telefon numaralarını göndermelerine hunharca gülen tek ben miyim? Hiçbirine de cevap vermemiş Başak doğal olarak. Başladım bunlara cevap vermeye.
Slm.
Ndn cevap vermi yorsunuz?
Hanımefendi ltf cvp verin.
İyi be iyi, cvp verme. Sana mı kaldık?
Abi adam kendi kendine atara gelmiş ya. Bir de Türkçeyi katletmiş amına koyayım. Tam parmaklarımı klavyeye yerleştirdim ki kafama gelen tokatla sağıma döndüm. Az önce ağzından salya akıtan Başak gitti, yerine yaptığım şeyi görüp beni sikecek Başak gelmişti.
“Ağzına sıçarım Pınar, sakın cevap verme.” Son bir çabayla adama cevap yazmayı denedim ama Başak bilgisayarı elimden çekti. “Bela açacaksın başıma ya.”
Gülerek arkama yaslandım. Başak’ın çığlığıyla ben yerimden zıplarken Ezgi hızla yattığı yerden doğruldu. “Ne oluyor lan?” dedi uykulu bir sesle. Ben de Başak’a döndüm. İnşallah bilgisayarı bozmamışımdır lan. Oha öldürür beni bu.
“Oktay Abi mesaj atmış!” O kim amına koyayım, şeklinde Ezgi’yle bakıştık. “Ya bir kere de adam gibi dinleseniz beni hatırlayacaksınız! Yunus eğitmeni olan!”
Anlama sesleri çıkardık. “E, ne diyor?”
“Diyor. Ki. Nihayet. Yunuslarla. Yüzmeme. İzin. Verebilirmiş!”
“Hadi be!”
Başak istese daha önce de yapabilirdi ama ilk Oktay abiyle yapacağına söz vermişti ve adam izin vermemişti. Şimdiyse izin veriyordu.
“Zıplayın lan, yunuslara gidiyoruz!”
İkisi de odadan çıkarken aklıma gelen şeytani fikirle sırıttım. Başak’ın aksine yunuslardan bir o kadar korkan Atahan’ın mesaj şeridine bastım.
“Yo, konuşuyoruz. Az sonra kızlarla dışarı çıkıyoruz yunuslarla yüzmek için. Gelmek istersen gel.” deyip adresi yazdım.
Yunuslardan aşırı korkuyordu ama konuşmak için gelmek zorundaydı. Kendi kendime güldüm. Bazen ne kadar orospu oluyordum!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Okul Bizi Öldürmeden
Novela JuvenilÜç kızın okul başlamadan kalan bir ayında yaptığı çılgınlıklar. Üç kızın asla bozulmayacak arkadaşlıkları. Üç kızın hikayesi. Küçük bir uyarı: Küfür içeriyor, bana göre aşırı değil, size göre aşırı olabilir. Ona göre okuyun derim. Hadi size iyi okum...