Bayıldığımda herkes başıma toplandı. Kızlar bağırıyordu benim uyanmam için. Sonra ambulans geldi. "Ben iyiyim, bana bir şey olmadı" diye kızlara bağırıyordum. Taki benim bedenimi sedyeyle ambulansa taşıyana kadar. "Benim bunları görememem gerek. Sonuçta baygınım. Umarım aklıma gelen şey olmamıştır. Hayır hayır ben ölmedim. Bakın buradayım. Kızlar ağlamayın bana bir şey olmadı. Nereye götürüyorsunuz bedenimi?" diye bağırmama rağmen kimse beni duymuyordu. Evet, sanırım aklıma gelen şey oldu. "Üzülmeme gerek yok! Sonuçta hastanede beni iyileştirirler." Ambulansın sirenleri açık ve çok hızlı bir şekilde hastaneye gidiyorduk. " Bu kadar hız yapmaya gerek yok. Ben iyiyim sonuçta. Hem kaza yapabiliriz." Ruhum her ne kadar bedenimi avutmaya çalışsa da ben ölmüştüm. Yolda giderken bir anda ambulansın sirenleri kapandı. " Noldu? Niye kapattınız sirenleri? Yolu açsınlar, hasta var. Yetiştirmemiz lazım! Açsana kardeşim sirenleri" diye ruhum cama sertçe vursa da doktorlar da ümidi kesti. Zaten gidene kadar kalp masajı ve elektro şok falan veriyorlardı. Hastaneye gittiğimde hemen morga kaldırdılar. Çünkü yolun yarısında hastaneyi arayıp "hastayı olay yerinde kaybettik. Yapılan çağrılara ses vermedi." dediler. Normalde ameliyathaneyi hazırlayın demeleri gerekirken onlar morgu hazırlayın dediler. "O da ne demek? Çabuk ameliyathaneyi hazırlasınlar" diye bağırma çabalarım ne yazık ki işe yaramadı. Bedenimi hastanede morga götürdüler. Çaresiz bir şekilde hareketsiz yatan bedenime bakıyordum. "Ne kadar garip! Daha 2 güne kadar kızlarla morga kendi isteğimizle gidiyorduk. Şimdi ise istemediğim halde buraya geldim. Kızlar perişan olmuşlardır. Sahi onlar nerede?" dememe kalmadan kızlar ağlayarak hastaneye girdiler. Hemen doktoru bulup beni sordular.
Zahide;
- Esra nerede? Nereye götürdünüz onu?
Doktor;
- Üzgünüm ama hastanın olay yerinde kalbi zaten durmuştu. Kalp masajına ve elektro şoka cevap vermedi. Hastayı kaybettik.
Kızların hepsi yıkıldı resmen. Bir anda bağırmaya başladılar.
Sude;
- Hayır hayır, olamaz! Hiçbir şeyi yoktu ki onun. Hastalığı falan da yoktu. Ne oldu ona?
Doktor;
- Otopsi raporu çıksın. Sizi bilgilendiriz.
Betül;
- Böyle sebepsizce bitemez ama... O daha genç. Hiçbir şeyi de yok. Olamaz. Böyle bitemez.
İdil;
- Görmek istiyorum. Esra'yı görmek istiyorum. Nerede o? Lütfen ben onu uyandıracağım. Lütfen...
Kızların hepsi çok perişan bir haldeydi. "Kızlar ağlamayın. Ben buradayım, bakın... Ağlamayın ne olur! Ben sizi bırakmadım. Buradayım, gitmedim." Benim çabalarım da boşunaydı.
Doktor kızları morga, benim yanıma götürdü. En son benim bedenim geldiği için morgun ortasında sedyede hareketsizce yatıyordum. Benim mosmor gözlerimi ve dudağımı görünce bir anda Sıla çığlık attı, Zeynep yere diz çöktü, Cemile benim yanıma geldi ve bana sarıldı. Sonra Zahide de geldi. "Uyan... Ne olur bizi sensiz bırakma. Lütfen uyan." diye bana sesleniyordu. "Ağlamayın! Ben gitmedim. Bakın buradayım." desem de onlar beni duymuyorlardı. Sonra İdil elleri titreyerek geldi yanıma. "Kızlar niye ağlıyorsunuz? Ona bir şey olmadı. Hadi Esra kalk gidelim. Hadi... Esra kalk lütfen, lütfen, lütfen..."
Hemşire kızları odadan çıkarttı. Sonra hastaneye annem ve babam geldi. Annem kızların yanına giderek "şaka değil mi kızlar bu? Benim kızıma hiçbir şey olmadı. Şaka değil mi?" diye ağlar bir halde kızlara bağırmaya başladı. Zeynep;
- Orada, Esra orada.
Eliyle anneme morgu işaret etti. Annem;
- Hayır, oranın yanındaki oda değil mi?
Hızlı hızlı morgun yanındaki odaya gitti. Sıla Annemin kolundan tutup onu durdurdu. Yavaşça morgun önüne götürdü. Annem;
- Ne işimiz var burada? Ben kızımın yanına gideceğim.
Sıla;
- Esra burada.
Yavaşça kapıyı açtı. Annem beni görünce bir anda çığlıkla bağırış arasında bir sesle yere çöktü. Sonra bana doğru geldi ve sarılarak "kızım..." diye bağırdı. Sonra babam geldi. Bir anda o da yıkıldı. "Korkmayın ben buradayım. Anne, baba ben buradayım. Ağlamayın! Annem, babam silin gözyaşınızı. Kızınız hayatta. Ben ölmedim. Annem hadi kalk eve gidelim. Kızları da alırız hadi." Ruhum da onlara bağırıyordu ama nafile.