8. sevebilirim

47 12 1
                                    

Deniz'den

Mersa'yı öyle görmemle donup kalmıştım. ne olduğunu biraz idrak ettiğimde telefonuma sarılıp hemen ambulansı aradım. Adresi verdikten sonra Mersa'ya yaklaştım yerde gördüğüm kırmızılık kalbimin hızlanmasına sebep olurken baktığımda kan olduğunu gördüm. Mersa'nın başı kanıyordu. Telefonunu bulup Simge teyzeyi ve Yağmur'u ararken ambulans gelmişti. Mersa'yı sedyeye koyup götürürlerken beyin kanaması riski olabileceğini söylemişlerdi. O anda kulaklarım uğuldamaya başladı ya ona bir şey olursa? Bende ambulansa atlayıp hastaneye giderken Mersa'nın elini tutup konuşmaya başlamıştım. Ağlamıyordum ama canım yanıyordu. Hastaneye girdiğimizde onu direk götürmüşlerdi nereye olduğunu dahi soramamıştım sanki kafamın içindeki beynim durmuş gibiydi. Yağmur koşarak Simge teyzeyle gelirken gözlerinden yaşlar süzülüyordu. Yağmur, Simge teyzeyi sakinleştirmeye çalışarak oturma yerlerine oturttu. Telefonu çaldığında ekranda yazan "kardeşim"  yazısını görünce açtım. "efendim?" "Deniz neredesin?" sesim titrerken cevap verdim. "Hastanedeyiz Demir acil bir şey yoksa kapatmam lazım" 

"niye hastanedesiniz ne oldu?
Leyla teyzeme mi bir şey oldu? Hangi hastane" dedi Demir telaşla. "Hayır annem iyi bizim eve en yakın olan hastanedeyiz Mersaların evine hırsız girmiş galiba Mersa'yı getirdik kafasına darbe almış durumu ağır" Demirden bir an ses gelmedi direk telefonu kapattı galiba buraya geliyordu. Yağmur, Simge teyze, İclal teyze hepsi birlikte ağlarken doktor çıktı içeriden. Herkes ne oldu diye sorunca doktor ağzındaki bandı çıkarıp "hastamızın durumu ağır başına çok ağır bir darbe almış. Şimdilik beyin kanaması riski olduğu için yoğun bakımda bekleteceğiz biz elimizden geleni yaptık bundan sonrası ona kalmış geçmiş olsun" beynim bu sözleri algılayamazken Mersa'nın güçlü olması için dua ediyordum. Kısa süredir tanışıyor olsak da benim için değerliydi. Diğer kızlar gibi değildi. Oradan sağlıklı bir şekilde çıkması için dua etmekten başka elimizden bir şey gelmiyordu.
Demirden;

Mersa'nın hastanede olduğunu duyunca motorla son gaz hastaneye sürmeye başladım. Arabam servisteydi o yüzden 1 hafta motorla idare edecektim. Ona bir şey olduğunu duyduğum an kendimi öyle kötü hissetmiştim sanki benim yüzümden olmuştu. Eğer ben Mersa'ya öyle bağırmasaydım Çağla'nın aptal oyununa gelmeseydim Mersa şu an hastanede değil otobüsle eve gidiyor olacaktı.

 
₪₪₪

Hastaneye girdiğimde direk danışmaya yönelerek "Mersa Akaydın durumu nasıl? Nerede kalıyor? Hangi oda?" diye sordum arka arkaya. Kadın üzgün bir ifadeyle "durumu ağır 3. Katta soldan ilk arada yoğun bakımda" dedi. Kulaklarım duyduklarıma inanamazken gözümün önüne Mersa'nın ben ona bağırırken ki yüz ifadesi geldi. Dolmuş gözleri titreyen o öpülesi dudakları. Allah'ım ne diyordum ben öpülesi mi? Kafasına darbe almış olan kişi ben olmalıydım. Kafamdaki düşüncelerle boğuşurken merdivenleri üçlü üçlü çıkıyordum. Koridorun sonunda Deniz'in omuzunda ağlayan Yağmur'u görünce Mersa'nın orada olduğunu anlamıştım. Yanlarına gidip "nasıl durumu nasıl" diye sordum Deniz çaresizlikle "kafasına ağır darbe almış beyin kanaması riski varmış o yüzden yoğun bakımda kalacakmış" duyduklarıma karşılık "bu doktorlar ne sikime yarıyor bir şey yapsınlar" diye annelerin duymayacağı bir ses tonuyla konuştum. "Ellerinden geleni yapmışlar artık Mersa'nın güçlü olup uyanması gerekiyormuş" dedi Yağmur ağlamaktan kızarmış gözleriyle. Ben susup kalırken hiçbir şey diyemedim.
Gece boyunca hep birlikte orada oturduk kimse bir yere gitmedi ne Simge teyze ne İclal teyze Yağmur ne Deniz ne de ben hepimiz orada oturduk tüm ısrarlara rağmen. Gidemezdik ki. Mersa içeride ağzında hortumla uyurken biz bir yere gidemezdik. İlk günden kimseyi almamışlardı içeriye. Herkes uyuduğunda hastanenin terasına sigara içmeye çıktım. Cebimden çıkardığım paketten bir tane alırken diğer elimdeki siyah çakmağımla sigaramın ucunu tutuşturdum. Ağzıma yaklaştırdım gri dumanın içime doğru gittiğini hissettiğimde ağzımdan çektim. Dumanı dışarıya üflerken düşünüyordum. Çok kısa bir zamanda hayatıma girmiş olan bu kızın bendeki bu değeri neydi? Neydi de tüm gece bu hastanede başını beklemiştim? Benim en zor zamanımda-öykünün ölüm yıl dönümünde- yanımda olması mıydı? Belki. Yinede bende bir değeri vardı bugün bunu çok iyi anlamıştım. Sabaha kadar terasta oturup sigara içtim kaç paket içtiğimi hatırlamıyordum. Ciğerlerim artık nefes alamaz duruma geldiğinde bıraktım artık içmeyi zaten sabah olmuştu. Aşağı indiğimde herkesin uyanmış olduğunu gördüm doktorlar içeriye oradan oraya koşarken herkesin gözünden yaşlar süzülüyordu. Ne olmuştu? Yağmur "yapamaz bırakmaz beni kardeşim doğmamış kız kardeşim o benim hayallerimiz var bizim ya yapamaz bırakamaz beni o. Hem biz daha Deani canlı görmedik senin beyaz atlı prensin gelmedi." dedi hem ağlayıp hemde tebessüm ederken birbirlerini çok seviyorlardı belliydi. Mersa içeride ölümle savaşırken benimde canım yanıyordu sanki bende orada yatıyordum onunla aynı acıyı bende paylaşıyordum. Doktor içeriden çıktığında "geçmiş olsun hastamız çok güçlü çıktı. Kanama riskini atlattı artık normal odaya geçebilir fakat uyanması artık çok önemli." dedi. O anki hislerimi tarif edemem. Neden böyle hissettiğimse söz konusuydu. Mersa'yı sedyeyle odasına götürürlerken artık annesi ve Yağmur mutluluktan ağlıyordu. O güzel yüzünü solgun görmeye alışık değildim. Hele o saçları sanki eskisi gibi parlak değildi gözleri kapalıydı. Ama yinede hala çok güzeldi. Odaya geçtiğinde herkes içeriye girip konuştu ama ben girmedim. Nasıl girebilirdim ki girmeye yüzüm var mıydı? Özlemiştim evet ben Demir Aksoy asla bir kızın peşinden koşmayan her kızın peşinde koştuğu Öykü'den başka tek bir ciddi ilişkisinin olmadığı Demir Aksoy ilk defa bir kız için bu cümleleri kurmuştum. En sevdiğim mekan olan terasa çıktım. Mersa'da hala uyuyordu zaten. Bir kaç paket sigara bitirip aşağı indim saat baya geç olmuştu. Herkes uyumuş İclal teyze Simge teyzenin omzuna yaslanmış koltuklarda birbirlerine dayanarak uyuyorlardı. Yağmursa Denizin omuzuna yaslanmış uyuyordu fakat Deniz uyumuyordu. "Çok şükür gelebildin konuşmamız gerek Demir" 

"hayırdır kardeşim bir şey mi oldu?" dedim. "Terasa çıkalım mı?" başımı salladım ve asansöre doğru yönelip terasa çıktık. Teras bomboştu "ondan hoşlanıyorsun" diye bağırdı Deniz. anlamazcasına bakarken "Mersa'dan sende hoşlanıyorsun Demir inkar etme lütfen sen Demir Aksoy hangi kız için sabaha kadar hastanede beklersin ki?" dediğinde durup düşünmüştüm. Evet Mersa'dan başka hiçbir kız için bunu yapmazdım. Peki Deniz neden bu kadar çok sinirlenmişti yoksa. Olamazdı değil mı kardeşim dediğim insanla aynı kızdan hoşlanıyor olamazdık gerçi ben Mersa'dan hoşlanmıyordum ki! Ben her ne kadar çok güçlü bir insan olarak gözüksem de aslında çok güçsüz biriydim bir insanın güçlülüğü bana göre fiziksel olarak değil duygusal olarak ölçülürdü ve ben duygusal olarak gerçekten güçsüzdüm. Tek yapabildiğim üzerime duvar çekme ve duygusuz gibi gözükmekti bunu da duygularımı saklamak için yapardım. Daha sonra Deniz bana sırıtarak baktı ve "hayırlı olsun kardeşim bende Yağmurdan hoşlanıyorum galiba" dedi. Bunu dedikten sonraki yüz ifadem nasılsa Deniz o moralle bile bir saat boyunca buna gülmüştü. Sonra bende gülmeye başladım. aşağı indik. Tekrar eski üzgün halimize dönmüştük Deniz bana girmelisin der gibi gözlerle bakarken ben kararsızdım. Girmeye karar verdiğimde Deniz beni durdurup konuştu "Demir sen her ne kadar benim kardeşim olsan da Mersa benim için çok değerli ben bilmiyorum onu üzeceksen sonu kötü bitecekse hiç yapma. Sevme onu onunda canını yakma. Sevebilir misin?" diye sordu. Boğazımı temizleyip sesimi aradım sonunda bulduğumda başımı sallayarak "söz" dedim. "Söz onu asla üzmeyeceğim ben belki korkak biriyim ama yinede sevebilirim" dedim. En sevdiğim şarkıların birinden alıntı yaparak. Arkamı dönüp odaya girdim. 

"Mersa" dedim. sesim titrek çıkarken. Yanındaki koltuğa oturdum. Ellerini ellerimin arasına aldım ve konuşmaya başladım. "Özür dilerim Mersa bunu sana şu anda söylüyorum çünkü daha öncede söylemiştim ben özür dileyemem uyanık olaydın sana o iki kelimeyi asla söyleyemezdim. Çağla'nın oyununa geldim Mersa sana inanmalıydım senin öyle bir şey yapmayacağını bilmeliydim." bir anda tüm makineler ötmeye başladı. Kalbim hızlanırken bir sürü doktor ve hemşire odaya girdi ellerine bir kaç aleti alarak bir şeyler yapmaya başladılar ne oluyordu. Doktor risk yoktu ama kan beyine pıhtı atmış felç riski var çok acil damardan ilaç vermemiz gerek dedi. Bana söylemediği belliydi. Beni dışarıya çıkardıklarında hiç ses çıkarmadım orada kalsam o manzaraya dayanamazdım bir kez daha sevdiğim birinin ölümünü göremezdim. Yine terasa çıktım ve yine bir sigaraya yaktım usulca ağlarken ağlamamın sebebi Öyküyle birbirlerine çok benzemeleriydi Öykü'de böyleydi oda söz vermişti gitmem diye ama gitmişti şimdi bir de Mersa giderse ben dayanamazdım. Gözümden yaşlar akarken o gün aklıma geldi başımı Mersa'nın dizlerine koyduğum an o huzur.  Tarif edilemezdi. Hele sarıldığımda o içime dolan kokusu narkoz gibiydi. Sesimi çıkarmadan ağlamaya devam ettim bir sigara daha yaktım ve telefonumu çıkardım. grinin- korkak şarkısını açtım. Kendimde söylemeye başladım. Hayatımda korktuğumu hissettiğim sayılı anlardandı. Birinin varlığına ihtiyaç duyduğum sayılı an. Buraya çıkarken koridorda Yağmur'un Simge teyzenin ağlama sesleri kulaklarımdaydı. Şarkıya hem ağlayıp hem daha yüksek sesle eşlik ettim. O sırada Deniz geldi ne söylediğini duymamıştım. Belki Mersa kurtuldu diyecekti belkide öldü iki türlüsüne de  hazır değildim. kulaklarımda şu anda olan tek şey Mersa'nın "söz veriyorum gitmem" deyişiydi gözümde olan ise gözleri. Şarkının sözlerini söylerken gözlerimi kapattım gördüğüm tek ise karanlıktı tıpkı benim gibi. 

 Tutulmayacak olsa da verilmesi gereken sözler var bazen

 Gidilmeyecek olsa da bilinmesi gereken yerler var 

Keşkeyle başlayan cümlelerim var 

Yolları hep uzun ve bomboş

Ben belki korkak biriyim ama yinede sevebilirim

Ne kadar üzülmem gerekse de

Ama sen bana bakıyorsun da Beni görmüyorsun ki .

Arkadaşlar iyi veya kötü yorumlarınızı belirtirseniz çok sevinirim. :)

Karanlık CennetHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin