3. kaybedilenler

115 19 7
                                    

Multi: demir 
Her zaman olduğu gibi Mersa Akaydın şanssızlığı olarak okuldaki ilk günümü olaylı geçirmiştim üstüne bide Deniz'den azar işitmiştim. Neymiş Çağla'dan uzak durmam gerekiyormuş neymiş efendim o kızla muhattap bile olamazmışım. Tabi orada beni ve Yağmur'u o sürtükten kurtardığı için ses çıkarmamıştım ama  bana söyledikleri hala kulağımdaydı sanki "sen o kızı tanımıyorsun Mersa yapabileceği şeylerden habersizsin. Seninle yeni tanışmış olsak da senide o sürtüğün oyunlarında kaybedemem anladın mı? Eğer sana düşman olursa peşini bırakmaz." kaybedemem deyişi hala kulaklarımda yankılanıyordu. Kimdi bu kız? Denize, demire onların arkadaşlarına ne yapmıştı? O gün sınıftan çıktığımızda dışarıda yaklaşık altı yedi kişi vardı üç tanesi kızdı sanırım birlikte takılıyor olmalıydılar. Deniz bana senide kaybedemem dedikten sonra herkesin yüzünde bir üzüntü ve özlem belirmişti. Kaybettikleri kimdi? Bu Çağla denen kız ne yapmıştı hala düşünüyordum fakat bir anlam veremiyordum. Yağmurla kantinde oturmuş ilk günden duyduğumuz şeyler hakkında tahmin yürütüyorduk tabi pek başarılı olamamıştık orası ayrı bir konuydu. Deniz bana o lafları söyledikten sonra Demir dayanamamıştı galiba hemen oradan uzaklaştı. Okuldan elini kolunu sallayarak nasıl çıkabiliyorlardı bunlar allasen? Deniz arkasından seslenmişti ama tek başına gitmek istediğini söylemişti. Bu çocuğun lafına niye karşı çıkılmıyordu ona da anlam verememiştim. Kısacası ben hiçbir şey anlamamıştım. Yağmur bir şeyler anlatırken dinliyormuş gibi yapıp kafa sallamıştım bir film anlatıyordu herhalde. Demirin kapıdan girdiğini görünce Yağmur'a "hemen geliyorum" dedim ve koşarak Demir'in yanına gittim. Birinden ne olduğunu öğrenmem lazımdı. Belki ondan öğrenebilirdim. Nefes nefese kapıya vardığımda kalbim yerinden çıkacak gibi atıyordu yorulduğumdan dolayıydı sanırım. Demir'in biriyle konuştuğunu gördüm bir kız mıydı o? Şu Çağla denen sürtüğün yanında olan kızlardan biriydi. İkisi de baya sinirlenmiş gözüküyordu. Demir'in sesini duyuyordum. "Ondan uzak duracaksınız anladınız mı beni? O Çağla'ya da söyle peşimi bıraksın artık. Ona yaptıklarından sonra benimle bir şansı falan olduğunu sanıyorsa yanılıyor zavallı kız" karşısındaki sinirden deliye dönmüş olan kız hiçbir şey söylemeden gitti. "Demir biraz konuşabilir miyiz?" dedim. "Mersaydı değil mi adın?" dediğinde başımla onayladım. "Ne istiyorsun Mersa?" dedi düz bir sesle bu kadar ruhsuz görünmeyi nasıl becerebiliyordu acaba ben asla yapamazdım. Üzüldüysem gözükürdü. Kırıldıysam gözükürdü. Hele sinirliysem asla saklayamazdım. "Sadece konuşmak istiyordum" dedim bende elimden geldiğince düz çıkarmaya çalıştığım sesimle. Acaba direk öyle kimi kaybettiniz diye sorsam çok ayıp olur muydu? O anda iç sesim devreye girdi. Tabi olur kızım öküz müsün sen? Hem çocuk tanımadığı insana yaşadıklarını neden anlatsın ki? Doğruydu aslında ben olsam bende anlatmazdım. Ben iç sesimle konuşurken Demir sorarcasına yüzüme bakıyordu bir şey demişti herhalde. "Efendim" dedim bende anlamadığımı göstermek için. "Diyorum ki önemli bir şey mi konuşacaksın?" ben "hı hı evet" diye saçmalarken Demir kolumdan tutup okulun yanındaki sokağa çıkarmıştı beni. Korkuyordum. Bana dik dik bakarken "söyle bakalım" dedi. Ben yine heyecandan saçmalamaya başlamıştım niye heyecan yaptıysam korkudan da olabilirdi. "Ya hani şey bugün şey oldu ya hani Deniz şey dedi" Demir bana hafiften sırıtırken "kızım şey şey deyip duruyorsun ne diyorsun sen?" dedi. "Deniz bana orada senide kaybetmek istemiyorum demişti ya hani daha önce kimi kaybettiniz" dedim dan diye. Allah'ım ben nasıl yaptım böyle bir şeyi? Belli ki önemli biriymiş hemen nasıl sorabildim. Ağzımdan o kelimeler dökülür dökülmez Demir'in sırıtan yüz ifadesi gözlerinden öfke saçan bir hale döndü. Bağırmaya başladı korkmuştum o an hemde çok. Kolumdan tuttu yüzüme karşı ateş püskürürken "Sana ne kızım sana ne sen kimsin de soruyorsun kimseyi kaybetmedik biz anladın mı kimseyi kaybetmedik" dedi. Sonlara doğru sesi kısık çıkmıştı. Ağlamaktan nefret ettiğim sayılı anlardan biriydi. Yüzüme karşı öyle bağırınca gözlerim dolmuştu. Koşarak okula geri döndüm. Yağmur etrafı tarayan gözlerle bakıyordu. Beni görünce hemen yanıma geldi. Ona sarılıp hıçkırarak ağlamaya başladım. Birini kaybetmenin ne kadar kötü bir şey olduğunu geçen sene ablam öldüğünde anlamıştım. Bunları bilerek böyle bir şey yapmış olmam benim koca bir salak olduğumun göstergesiydi. Yağmur'un omuzunda ağlarken Demir'in bize doğru geldiğini gördüm. Yağmur'a "hemen sınıfa çıkalım" diye mırıldandım. Biz sınıfa doğru adımlarken Demir'in peşimizden geldiğini anlamıştım. Konuşmak istemediğim için bir üst kata kızlar tuvaletine çıktım kendimi bu kadar kötü hissettiğim sayılı zaman olmuştu. İçeriye girip kapıyı kapattım. Duvara sırtımı dayadım aşağı doğru kayarak çöküp ellerimi başıma koyup hıçkırıklarla ağlamaya devam ettim. O gün hastanede yaşadığım acıyı hala hissediyordum sanki. Kulaklarımda annemin çığlıkları. Artık ağlamalarım sessiz iç çekişlere dönmüştü. Büyük bir ihtimalle gözlerimde şişmiş olmalıydı. Yaklaşık yarım saat kadar yalnız başıma ağladım. Yağmur gelip beni çıkarmaya çalışsa da çıkaramamıştı. Artık başımın ağlamaktan çatlayacak derecede ağrıdığını hissettiğimde kapıyı açıp çıkmıştım. Aynadan kendime baktığımda tükenmiş olduğumu gördüm. Dağılmış saçlarım kızarmakla morarmak arasında kalmış şiş gözlerim. Aslında onların pek bir önemi yoktu. Asıl tükenmişliğimi hissettiren kalbimdeki acıydı. Saçımı topladım, yüzümü yıkadım ve dışarıya çıktım. Kapının önünde Demir'in olduğunu görünce içeriye geri girmek istesem de kolumdan tutmuştu. Mırıldanarak "kusura bakma"dedi. Onun o özür dilemiş gibi gözükme çabası zerre umurumda değildi. Benim canımın ne kadar yandığını kimse bilmiyordu belkide bu acıyı kabullenmek lazımdı. medyadaki şarkı 

Demir'den ;
Deniz'in Mersa'ya o sözleri söylemesi içimde zar zor tuttuğum yangının tekrar alevlenmesine neden olmuştu. Öykü.
Öykü benim hayatımda sevdiğim tek kızdı. Ama ne oldu? Aptal bir kıskançlık yüzünden sürtüğün teki yüzünden öldü. Gruptaki herkes Öyküden sonra toparlanamadı hele ben. Deniz olmasa belki de şuan bile yaşıyor olmazdım. Bundan birkaç yıl önce Çağlayla aynı mahallede oturuyorduk. Ben onu hep arkadaşım gibi görmüştüm ama o öyle görmemiş tabi. Aramız Çağlayla baya iyiydi birlikte oturup film izlerdik, dizi izlerdik, müzik dinlerdik,  bir gün onu telefonda konuşurken duydum. Arkadaşıyla konuşuyordu beni ne kadar çok sevdiğinden benimde onu sevdiğimi düşündüğünden bahsediyordu. O günden sonra bir daha onunla konuşmamıştım. Ben buradayım diye kaydını bu okula aldırmıştı daha sonra benimde Öyküyle olduğumu görünce dayanamamıştı. Öyküyle arkadaş olup onu zorla bir bara götürmüş. Tek amacı benden intikam almakmış ama Öykü'nün ne suçu vardı ki o daha kimseyle öpüşmemişti bile. Öykünün içtiği meyve suyuna uyku hapı atıp onu bayıltmış. Sonrada oradaki bir oğlanla odaya kapatmış. Bunları hatırladıkça o gece benim yetişemediğim aklıma geliyor. Öykü çok fazla uyumamış. Oğlan üzerini çıkartırken uyanmış uyanınca zorla. Zorla yapmış. Beni aradı Öykü konuşamadı. Ben oraya gittiğimde Öykü'nün bir çığlığını duydum. Sonrası zaten oğlan odadan çıktıktan sonra kendini asmış ben koştum koştum ama yetişemedim. Canımdan çok sevdiğim kızı kurtaramadım. O manzara onun ipteki hali gözümden gitmez. Öykü'den sonra kimseyi sevmedim. Çağla baş düşmanım oldu ama nafile . Bu işte parmağı olan her pislik cezasını çekse  de Öykü'nün orada huzurlu olduğunu bilmemek. İçimde sönmeyen bir yangını körüklüyor.

Multi: öykü Deniz'in oradaki kaybetmekle ilgili olan sözlerinden sonra kendime hakim olamadım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Multi: öykü
Deniz'in oradaki kaybetmekle ilgili olan sözlerinden sonra kendime hakim olamadım. Çıkıp bir kaç sigara içersem belki biraz olsun yangınım söner sandım ama Mersa'nın bana gelip öyle sorması. İstemsizce hıncımı Mersa'dan çıkardım. O kadar fazla üzüleceğini tahmin etmemiştim. Arkasından giderken Yağmur durdurdu beni ne olduğunu sorunca anlattım olanları ama nereden bilebilirdim ki ablasını kaybettiğini. Sanırım bende onun yangınını yeniden alevlendirmiştim. Yarım saat boyunca tuvaletin kapısının önünde bekledim. Çıktığında dağılmış durumdaydı. "Kusura bakma" diye mırıldandım. Ben kimseden özür dilememiştim. Zaten özürde dilemeyi bilmezdim ki! Mersa'nın şişmiş ve morarmış gözleri yorgun bedeni karşımda dururken canım yanmıştı. Benim yüzümden olduğu içindi sanırım. Mersa yüzüme bile bakmadan merdivenlerden inmeye çalıştı ama benimle konuşması gerekiyordu. Ben onun birini kaybettiğini bilmiyordum. Kolundan tutup konuşmaya başladım. "Mersa tamam konuşmasan da dinle bari ben seninde birini kaybettiğini bilmiyordum. Kaybettiğimiz kişi öykü diye bir kızdı benim kız arkadaşımdı sevdiğim kızdı. Çağla yüzünden intihar etti kendini astı. Onun adı geçince bile kalbim paramparça olurken sende öyle bir anda sorunca kendime hakim olamadım özür dilerim" dedim. Hiç tahmin etmemiştim böyle bir şey yapacağını bir anda boynuma sarılıp ağlamaya başladı. Bende sıkıca ona sarıldım. Biraz ağladıktan sonra arkasını dönüp gitti. Bende orada öylece kaldım. Bu kıza sarılmak neden acılarımın dinmiş gibi hissettirmesine sebep olmuştu neden kırık parçalarım birleşmiş gibi hissetmiştim ki?
Arkadaşlar bölümler hakkındaki yorumlarınızı belirtirseniz çok sevinirim ◀◀

Karanlık CennetHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin