17. İtiraf

43 7 1
                                    

Bölüm şarkısı 👉 olmayacak bir hayal.

Demir'den ;
Dışarıdan ne kadar güçlü biri gibi gözüksem de iç dünyamda babasına muhtaç küçücük bir erkek çocuğundan farksızdım. Herkesin korktuğu, karşısında titrediği Demir Aksoy aslında yıkılmış bir harabeden başka bir şey değildi. Nasıl ki temeli yıkılan bir bina ayakta kalamazsa benimde şuan yıkılmış olma sebebim buydu.
Benim temelim olan kalbim bitikti. Yıkıktı.

Öykü giderken ardından kocaman bir harabe bırakmıştı. Temeli çökmüş fakat yinede ayakta durmaya çalışan bir harabe. Ne kadar komikti öyle değil mi? Eskiden şarkı söylerken her şeyden uzaklaşır, dünyadan bağlantımı keserdim. Beş dakika sadece şarkı söylediğim beş dakika huzuru bulurdum. Fakat artık o beş dakikada bile düşüncelerimde boğuluyordum.

Öykü artık yoktu. Bunu kabullenmiştim ama kabullenemediğim gerçek Öykü'nün yerine birinin gelebileceği düşüncesiydi. Mersa'ya karşı bir şeyler hissediyordum bunun farkındaydım ama bunun basit bir hoşlanma olup olmadığından emin değildim. Eğer basit bir hoşlanma değilse kalbime iki tane kocaman yüreği olan kadını nasıl sığdıracaktım? Korkuyordum...Öykü'ye ihanet etmekten, Mersa'yı üzmekten ölesiye korkuyordum.

Mersa'dan ;

Ağır adımlarla, sahneden bize doğru gelen Demir'e bakarken aklımda olan tek şey inkar edemediğim bir şekilde ona karşı çok yoğun duygular içinde olduğumdu. İşte, imkansıza meyilliydim. En olmayacak şeylere dikerdim gözümü. Asla gerçek olmayacak hayaller kurardım olmayacağını bile bile. Ve o hayaller olmadığında Bildiğim halde, yinede üzülürdüm. Ama bu sefer üzülmeyecektim daha doğrusu hayalini kurmayacaktım. Demirle mutlu olduğumun onun beni sevdiğinin hayalini kurmayacaktım. Artık düşmek istemiyordum çünkü düştüğümde kalkacak gücümün olmadığını biliyordum. Belki de Demir kadar imkansız olmayan birine bakmalıydım.

Demir, "beni dinlemeye geleceğinizi bilmiyordum" dedi. Yüzü ifadesiz değildi ama mutlu olmadığı da aşikardı. "Sürpriz yapalım dedik kardeşim" dedi ablama kolunu atmış Yaman. Kaşlarımı çatarak ablama baktım. Fark ettiğinde "Mersa'cığım biz bir lavaboya mı gitsek?" dedi. Sesinin altında yatan imayı anlayarak "Hı hı tabi" diyerek onayladım ve bende masadan kalktım. Tuvalete girdiğimizde ablam tüm kabinleri kontrol etti. İçeride kimse olmayınca yanıma gelerek elimi tuttu. Benim konuşmama fırsat vermeden konuşmaya başladı

"Ablacım bak, biliyorum çok kötü şeyler yaşadın çok acı çektin ama inan ki bunların farkındayım fakat yapabileceğim bir şey yok kendimi öyle bir şeyin ortasında buldum ki sanki bir yanım alev alev yanan ateş diğer yanımsa soğuğu iliklerime kadar işleyen buz. Ondan vazgeçemiyorum. Bir anda kendimi ona aşık olmuş olarak buldum. Senden onu sevmeni beklemiyorum ama ona bir şans versen? Yaman Aksoy'a değil. Ablanın sevdiği adama. Ablan için bunu yapar mısın?"

Dolu gözlerimle ablamın buğulanmış gözlerine baktım. "Tamam..." dedim usulca. "Tamam ablam senin istediğin gibi olsun." Gözlerinde yanan ışıklarla bana kocaman gülümsedi ve sıkıca sarıldı. Bende ona sarıldım sımsıkı. Seni asla bırakmayacak hep yanında olacak birinin olduğunu bilmek güçlü hissettiriyordu. Çok güçlü. Tuvaletten çıkarken içimden kendi kendime dedim. İşte aşk böyle bir şey. Aşık olmadan önce araftasın. Aşık olduktan sonra cehennem.

Tuvaletten çıkıp masaya geldiğimizde masaya yeni gelen birkaç kişiyi fark ettim. Ilgaz, Ufuk ve tanımadığım ama Demir'e yiyecekmiş gibi bakan ve yılışan bir kız. Bunun bizim masamızda ne işi vardı? Ablam hemen Yaman'ın yanına geçti. E tabi bende böyle yılışık kızların olduğunu bilsem bende böyle sevdiğimin yanına oturup o benim bakışları atardım.

Karanlık CennetHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin