Can sıkıcı törenden ve arada geçen teneffüslerden ve Melis için yaşadığı kaygıları bitirdikten sonra nihayet paydos zili çaldığında koca bir yıldan mini bir günün daha geçtiğini anlaması Merih'in moralini hiç mi hiç düzeltmedi. Ama yine de bir gün daha bitiyordu. Bu hem iyiydi hem de kötüydü. Ancak yine de Saruman'ı yarına kadar görmemek de güzeldi.
Emre'nin annesi ikisini okulun önünden aldı. Yol okulların açıldığı ilk günlerdeki gibi değildi artık. Bu yüzden Nilay Hanımın keyfi yerindeydi. Yolda ikisine günlerinin nasıl geçtiğini sordu. İkisi de iyi cevabını verdi.
"Anne." dedi Emre sonra. Sesi yumuşaktı. "Gece Merih bizde kalabilir, değil mi?"
Nilay Hanım gülümsedi ve "Neden olmasın." diye de ekledi. Merih de şaşırdı. Emre'nin böyle bir planı olduğundan haberi yoktu.
"Tamam, o zaman." Emre annesini öptü ve hemen sonra tekrar önüne döndü. Merih bir şey demedi. Onu habersiz yakalamak istemedi.
"Şimdi gitmek istediğiniz bir yer yoksa sizi doğrudan eve götüreyim." diye konuştu Nilay Hanım onlar kırmızı bir ışıkta durunca.
"Sen ne dersin Merih?" diye sordu Emre. Geriye dönüp ona baktı. Merih ne diyeceğini bilemedi.
"Keşke bilgisayarımı yanıma alsaydım." diye hayıflandı. Aklında olan bu değildi ama söyleyecek daha iyi bir şey bulamadı.
"Merak ettiği şeye bak. Bizde fazladan var." Emre güldü ve annesi de ona gülümsedi. Işık yeşile dönünce o da yoluna baktı. Sürdü.
Evin önüne geldiklerinde Güvenlik Görevlisi onlara gülümsedi ve otomatik kapı açıldı. Onlar geçince kapı geri kapandı ve onlar da garaja indi. Emre önce indi. Merih onu takip etti. Nilay Hanım bir şeye ihtiyaçları olursa söylemelerini istedi ve oradan ayıldı. Merih Emre'yi takip etti.
Bahçeye çıkıp oradan da Emre'nin odasına geçtiler. Emre ona bir laptop getirdi ve önüne koydu. Merih rahat koltukta bir süre uzandı ve sonra annesine telefon açıp Emre'de kalacağını söyledi. Ailesi buna bir şey demiyordu. Merih'in babası Emre'nin babasının bir fabrikasında çalışıyordu. Muammer Bey Merih'i çok severdi ve bu yüzden ailesine de iyi dileklerde bulunurdu. Bunun dışında Merih ve Emre tamamen kafa dengiydi. Açıkçası Emre'nin babası Emre'nin kötü çocuklara takılmadığını öğrendiğinde çok sevinmişti ve bu yüzden Merih'le gizli bir konuşma da yapmıştı.
Ne olursa olsun Merih Emre'nin kötü bir çocuk olmasını istemiyordu zaten. Bu yüzden konuşmaları çok sıradan bir hal almıştı. Muammer Bey de buna memnun olmuş ve ondan sonra her şey normale dönmüştü.
"Şuna bak be!" Emre konuşunca Merih düşüncelerinden uyandı. Azra'nın tatil resimlerinden bir tanesini açmıştı. Eskilerdendi. Denizden yeni çıkmış ve sahilde yürürken çekilmiş bir resimdi. Göğüsleri dar sutyende iri bir şekilde duruyordu. Kalçaları dolgundu. Bedeni güzeldi.
"Hmm." dedi Merih.
"Sadece bu mu?" Emre daha fazlasını beklemiş olmalıydı.
"Ne dememi bekliyorsun?"
"Oğlum şu kıza bak. Resmen yanıyor!"
"Aklın fikrin onda."
"Senin de Melis'te."
"Ama ben onu seviyorum."
"Evet. Bu yüzden de boş boş geziyorsun. Bence Betül tam sana göre. Ama sen?"
"Ne bileyim. Melis'ten başkasını göremiyorum."
"Bak. Kardeşimsin diye söylüyorum. İnan başkası olsan takmazdım. Ama ondan sana bir şey çıkmaz. Kız resmen Volkan için yanıyor."
"Boş ver."
Merih Volkan adını duymak istemiyordu. Lanet çocuktan nefret ediyordu.
"Dur mesaj geldi." Emre sekmeyi kapatıp sayfaya geri dönerken Merih de onun kendisine getirdiği bilgisayarı açtı ve neler olup bittiğini görmek istedi. Telefondan internete girmek pek keyifli gelmiyordu.
"Tahmin et kim gönderdi?" diye sordu Emre mesajı bitirince.
"Kim?"
"Neva."
"Ne diyormuş?" Merih de merak etti.
"Babasının onay verdiği dağ yolu çalışmasında bir kaza olmuş. Ama kimseye bir şey olmamış."
"Sadece bunu mu?"
"Evet."
"Hmm."
"Ne hmm? Ne düşünüyorsun?"
"Bilmem. Neva iyi kız."
"Evet de. Sanki sen bir şey diyecekmişsin gibi hmm dedin."
"Yok. Yanlış anlamışsın." Merih güldü ve ekrana gelen açılış programlarının gitmesini bekledi. Çok düzensiz bir laptoptu bu.
"Hadi ama."
"Sen daha orada mısın?"
"Evet."
"Hemen aklına bir şey sokmak istemem ama kız önemsiz bir şeyi neden söylesin?"
"Tamam. İyi yere değindin. Ona ne diyeyim?"
"Senin aklından ne geçiyor?"
"Bende bir şey yok. O yüzden sordum. Hadi hala çevrimiçiyken konuşmak istiyorum."
"Ona nasıl geçtiğini sor."
"Tamam."
Merih daha önüne dönmüştü ki Emre tekrar konuştu.
"Lan! Üzgünmüş. Ne diyeyim."
"Sen de üzgün olduğunu söyle."
"Tamam." Merih bir kez daha önüne döndü ama Emre onu tekrar rahatsız etti. "Ne yapıyosun diye sordu. Aynen öyle yazmış."
"Takılıyorum de."
"Dedim." Emre biraz bekledi ve tekrar devam etti. "Ne takılıyorsun diye sordu."
"Allah aşkına Emre!" Merih yerinden kalkıp bir sandalye aldı ve yanına oturdu. "Kızlarla konuşmasını öğrenmedin mi sen?"
"Ama Neva farklı."
"Daha önce o farklı dediğin kaç kız olduğunu unutmuş gibisin."
"Boş ver onları. Hadi bana yardım et."
"Yanımda Merih var de."
"Tamam." Emre hemen yazdı. Merih gelenleri okudu ve birkaç defa daha bir şeyler söyledi. Sonra olay normale dönünce muhtemelen Neva sıkıldığı için gitmesi gerektiğini söyledi. Bir gelişme olursa bildireceğini ekledi ve çevrimdışı oldu.
"Lanet olsun! Kız avuçlarımdaydı."
"Ne demezsin." Merih güldü. Emre'nin bu hali gerçekten de komikti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Terraform-Tr
خيال علميHerkes gibi onlar da sıradan lise öğrencisiydi. Ta ki bir gün dünya tümüyle değişene kadar.