Tüm öğleyi ve öğleden sonrayı ayrı gruplar halinde geçirdiler. Bir ara bazı öğrencilerin deprem olduğunu söylediklerini duydular ve o sırada Merih, Emre ve Neva bir arada konuşmaktaydılar. Bunu duyduklarında yüzlerindeki ifade aniden değişmiş ve yerine soğuk, korku dolu bir ton gelmişti.
Bir gün içinde bir sürü hafif depremin olması hiç iyi değildi. Ve en kötüsü de onlar o üssün içindeki suda yüzerken bunun başlamasıydı.
"Birilerine söylemek konusunda hala evet derim." dedi Neva. "Hiç de iyiye gitmiyor."
"Kimsenin inanmayacağına emin olabilirsiniz." dedi Emre. İkisinin de yüzüne baktı. "Kimse bir grup ergenin dediğine inanmaz. Hele de gölde canavar bulduklarını söyleyenlerden sonra." Merih olayı anlamak yerine kendi olaylarını bugün olan şakayla ilişkilendirdi.
Gün içinde bazı öğrenciler iki farklı yerde hocaları da inandıracak şakalar yapmıştı ve sonunda hocalar çok kızmıştı. Şimdi artık kendi olaylarını anlatsalar bile kimse inanmazdı.
"Telefonlar çekseydi babama ulaşabilirdim." dedi Neva. "O bana inanırdı ve eminim bir şeyler yapardı."
"Bu çok saçma." dedi Emre ve hemen devam etti. "Yani neden şebekeler yok ki? Dağın yamacındayız. Yeterince yüksek bir yer. Normalde mutlaka çekmesi gerekmez miydi?"
"Ben de bunu düşündüm." dedi Neva.
"Ve?" Merih onun ne düşündüğünü merak etti.
"Sizce bu yerle ilgili olabilir mi?"
"Nasıl?" bu defa Emre sordu. Sırtını çardağın direğine doğru yasladı ve doğrudan Neva'nın gözlerine baktı. Gölge bir miktar daha kaymıştı.
Şimdi ikindiye doğru kayan vakit hafif esen rüzgârla birlikte inanılmaz bir sıcak esinti oluşturmuştu.
"Yani sizce bu yer bir tür parazit oluşturuyor olabilir mi?"
"Sanmam." Emre hemen atladı. "Bu çok saçma olurdu. Yani bu üs çok eski. O zamanlar kablosuz sinyaller falan o kadar etkili değildi sanırım."
"Tarihçe olarak bakma. Hem o zaman da telsizler vardı. Yani radyo sinyal bozucuları telefonlara da etki edebilir."
"Neden böyle bir şey denesinler ki?" Merih merakla sordu. "Yani burası gizli bir yer değil."
"Ama bulduklarımız? Onlar kimsenin görmediği şeyler. Hem Tanrı aşkına! Biz başka yaşam formları gördük. Başka bir sıvı keşfettik." Neva sakin olmaya çalıştı ancak içindeki sıkıntı dışa vurmuş olmalıydı. Saçlarının bir kısmı tenine yapışmıştı. Havanın sıcak oluşu normalde fazlaydı ve bu kesinlikle öğleye doğru hızlı bir şekilde artmıştı. Merih ister istemez bunu da olan o şeyle ilişkilendirdi.
"O şeyleri bir kenara bıraksak olmaz mı? Moralimi bozuyor." diye konuştu Emre. Neva şaşkınca onun yüzüne baktı.
"Niye Emre? İnsanlar bir şey bulmak için hayatlarından vazgeçiyor. O insanlar olmasa bilim ve teknoloji bugün o kadar gelişmezdi. Ve biz neredeyse hiç zahmet etmeden dünya tarihinde çığır açacak bir şeyler bulmuş olabiliriz. Bu şekilde hiç düşündün mü?"
Emre neye uğradığını şaşırdı. Merih Neva'nın bu davranışı üzerine Serdar'la konuştukları konuyu hatırladı. Neva oraya gitmek isteyebilirdi.
Her ne kadar hem Serdar hem de Merih oraya gitmek istese bile yanlarında bir şeyler bilen birilerine ihtiyaçları vardı. Serdar'ın yapabileceği en büyük şey bir saldırı ya da savunma türü şeyler olurdu. Yani kavga edebilir ya da bir şeye saldırabilirdi. Ama bilimsel bir şey karşısında tamamen çaresizdi. Merih de fikir yürütse bile bu sadece onun hayal gücünden kaynaklanan bir şey olurdu. Zaten onun sahip olduğu tek şey kalbi ve hayal gücüydü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Terraform-Tr
Science FictionHerkes gibi onlar da sıradan lise öğrencisiydi. Ta ki bir gün dünya tümüyle değişene kadar.