yalnızlığın sesi

63 4 4
                                    

Gün çoktan aydınlanmıştı. Masal oturduğu kaldırım taşından bir an olsun kalkmadı. Sanki bedeni yerle birleşmiş sanki oraya bağlanmıştı. Hiç kıpırdamadan saatlerdir orada oturuyordu. Ne yoldan geçen insanların ne de arabaların sesleri o sadece içinde bulunduğu yalnızlığın sesini işitiyordu. Ağlamaktan şişen gözleri uykusuzluk ile birleşmiş korku ve endişenin verdiği o açı hisle kendinden geçmişti. Ellerini kaç kere başına götürdü bilmiyordu. Kaç kere elleriyle yokladı kendini . Düşünmesine engel olan duygularını bastırmaya çalışıyordu. Üşümenin de verdiği etkiyle bir halden bir hale girmiş beyni sanki donmuştu. Bunun için ellerini sıkı sık kafasına götürüp düşünmeye çalıştı. İki elinin arasına aldığı başını bir o yana bir bu yana sallayıp kendine gelmeye çalışıyordu. Birden ayağa kalktı. Gözlerinin önü bir anda kararmıştı . Yavaş yavaş kapanan gözleriyle kendini yerde buldu .
____

Uyandığında yatağındaydı. Burada ne işi olduğuna anlam vermemişti. Hava kararmış etraf da oldukça sessizdi. Yüzünü bir tebessüm kapladı. Dün başına gelenler hepsi ama hepsi rüya mıydı? Böyle olmasını gerçekten çok istiyordu. Hemen üstünde ki örtüyü bir kenara atıp aşağı kata koştu. Bütün gücüyle kapıya ardı ardına yumruklarını indiriyordu ama nafile kapı açılmadı. Tekrar odasına çıktı. Hemen yatağın yanında bavulu vardı. Üstündeki kıyafetlere baktı. Bunlar dün giydiği kıyafetlerdi. Hayır. Hayır rüya değildi. Bütün bu yaşadıkları gerçekti. Ama onu kim eve getirmişti? En son kaldırımda oturuyordu. Sonra bir an ayağa kalkmıştı. Peki nasıl olurda buraya kadar gelmiş olabilirdi ki? Burada yaşadığını kendi ile Halil dışında kimse bilmiyordu. Ailesi bile bu evin adresini bilmezken onu buraya kim getirmişti? Arabada ki bavulu ķim buraya getirmişti?!

Koşarak çıktı dışarı. Gecenin karanlığında dolaşmaya başladı. Aklından geçen saçma sapan düşüncelere engel olamıyordu. İçinden lütfen rüya olsun diye geçirdi çünkü aklına başka çözüm yolu gelmiyordu. Birden olduğu yere çakıldı. Sokağın uğultusunu rüzgarın sesini çığlıkları kesti.

-Kim benimle dalga geçiyor? Bu oyunu oynayan kim?Yeter artık, yeter!!! Ne istiyorsunuz benden ne?! Ben naptin size?Ne?!!!

Adımları daha da hızlanmıştı bir yandan bağrıyor diğer yandan bir o tarafa bir bu tarafa koşuşturuyordu. Hali kalmayıncaya dek etrafı dolaştı. Ortalıkta kimseler yoktu. Ne Halil vardı ne de Halil'e dair bir iz. Artık yürümekten yorgun düşmüştü ki kafasını kaldırıp göğe doğru baktı. Güneş doğmak için hazırlanıyordu. O da daha fazla durmadı ve eve döndü . Gözleri her yerde Halil'i ararmışcasına süzüyordu etrafı.
___

Evin kapısı açıktı. Evet giderken kapıyı dahi kapatmadan çıkmıştı. Kapıdan içeri girip olmayan gücüyle onu yavaşça itekledi. Üst kata doğru yavaşça çıkmaya başladı. Ağır ağır çıktığı merdivenin gıcırtısı kulağını tırmalıyordu. En son basamağa gelince durdu. Bir süre boş boş etrafa baktıktan sonra olduğu yere oturdu. Düşünmek istemiyordu. Merak etmek, üzülmek, korkmak istemiyordu. Ama her ne kadar istemesede bütün bu duyguları en derinlerinde hissedebiliyordu. Başını merdiven korkuluklarına yaslarken gözleri yara bere içindeki ayaklarıyla buluştu. Evden çıkarken ayakkabı giymek bir an olsun aklına gelmemişti. Kanayan ayaklarının verdiği acıya daha fazla dayanamadı. Merdiven korkuluklarına tutunarak ayağa kalktı. Ecza dolabında bulduğu birkaç şeyle ayağına pansuman yapıp sardı.

Telefonunun çalması ile yerinden kalkıp hızlı adımlarla odasına girip telefonu açtı.

-Alo. Kimsiniz? Neden cevap vermiyosun? kimsin sen?

Ne kadar konuşursa konuşsun aldığı cevap sadece sessizlikti. O bilmiyordu ama bu aramalar onun için ilk olsada son olmayacaktı.
____

Masal bütün umuduyla Halil'in dönmesini bekledi fakat bu boş bir bekleyişden başka birşey değildi. Aklına gelen bütün yolları denemeye kararlıydı. Şuan ise gelen tek fikir Karamanlı köşküne gitmekti. Halil'in başına her ne geldiyse bunu yapanın Yilbat olduğuna emindi. Bütün bu olanlar Yilbat kendini aradiktan sonra gerçekleşmişti. Vakit kaybetmeden hazırlanıp dışarı çıktı. Oraya gitmeyi istemese de başka çaresi olmadığını biliyordu.

Uzun bir yolculuğun ardından köşke varmıştı. Uzaktan bakılınca etrafta bir sessizlik hakimdi. Burada olmayı gerçekten istemiyordu. Gözünün önüne eski anıları geldi. Düğün günü, Maya'nın gözlerinin önünde vuruluşu ve bir türlü kendini affedemeyişi...

Daha geleli bir kaç dakika bile olmamıştı ama bu kadar zaman bile ona acı vermeye, nefesini kesmeye yetmişti. Halil'in burada olduğunu yada burda değilse bile Yilbat'ın onun yerini bildiği düşüncesi biraz olsun ona huzur vermiş yüzüne anlık bir tebessüm kondurmuştu.

Evet , artık hazırdı. Başına ne gelirse gelsin oraya gidip Yilbat ile yüzleşecekti. Yavaş adımlarla köşke doğru yaklaşıyordu ki birden Köşkün kapısı aralandı. O da hemen geriye dönüp bir ağacın arkasına gizlendi. Açılan kapıdan dışarı çıkan kişi Maya idi. Masal büyüyen gözlerini ovuşturup karşında ki kıza tekrar ve tekrar baktı. Bu Maya'ydı. Ama nasıl olurdu. Onun öldüğünü kendi gözleriyle görmüştü. Yerde kanlar içinde yattığını, vurulduğunu hepsini görmüştü peki bu , bu nasıl olabilirdi?

Maya bir anda karşısına geçip durdu.

-Masal. İyisin.
-s...Sen ha..hayattas..sın..
- Başka bir yerde konuşsak iyi olur. Sana herşeyi anlatacağım.
___

Masal bir yandan Maya'yı görmenin mutluluğunu bir yandan da anlattıklarının şaşkınlığını yaşıyordu. Uzun bir zamandır hissettiği pişmanlık duygusu ve vicdan azabı onun yaşadığını öğrenmesiyle birlikte kayboldu.

-Maya, ben ne diyeceğimi gerçekten bilmiyorum. Şuan hissetiklerimi anlatamam. Ama şunu söyleyebilirim ki senin bu hale düşmenin tek sorumlusu benim. Aslında ölmesini istediğim kişi sen değildin inan bana sana zarar vermek istememiştim tek amacım kendimi öldü...

-Biliyorum. Yazdığın mektubu okumuştum. Boşuna yorma kendini , suçlamada. çünkü bunların suçlusu sen değilsin, abim. Ben seni suçlamıyorum.

Bu konuşmanın ardından etrafta kısa bir sessizlik hakim oldu. Maya;

-Eğer şaşkınlığın geçtiyse gidip Halil'i bulalım. Beni görünce o da çok şaşıracak. Hadi gidip herseyi ona anlatalım. Sahi nerede şimdi?

Masal bir türlü cevap veremiyordu. Nasıl konuşabilirdi ki Halil'in yerini kendi de bilmiyordu. Ah , bir öğrense, Halil'i bir bulsa Maya'nın yaşadığını ilk o söylerdi. Hem sadece o da değil Halil'e anlatacağı başka şeylerde vardı. Onu bir daha asla bırakmayacağını onu ne kadar çok sevdiğini söyleyecekti. Ama yoktu işte. O bu düşünceleri kurarken kafasında tekrar telefonu çaldı. Maya'nın anlamsız bakışları içinde telefonuna uzandı eli.

-Yine mi siz ? kim olduğunuzu hala söylemeyecek misin?

-...

-Peki sus bakalım . Elinde sonunda kim olduğunu öğrene...

-Masal. Yakında kim olduğumu öğreneceksin.


Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 28, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Bana Uçmayı ÖğretHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin