Gökyüzünün Sahibi -7-

291 62 30
                                    

Evin giriş kapısını açtığında önce davranarak içeri ilk ben girdim. Ozan kapıyı kapatarak gitmem gereken yeri gösterdi. Gösterdiği yere doğru yöneldim ve yürümeye başladım. Yürürken etrafımı inceliyordum. İncelediğim kadarıyla ev sanatsal bir müze gibiydi. Evin her köşesinde bir tablo, el emeği süs eşyaları gözüküyordu. Oldukça hoş gözüken bu evde en çok dikkatimi çeken salonun sağında gözüken oda oldu. Çünkü odada büyük bir kütüphane görünüyordu uzaktan.Ozanı takip edip yürümeye devam ediyordum ki merakıma yenik düşerek gizlice odaya girdim. Kütüphaneye doğru yaklaşarak kısaca göz gezdirdim.Kütüphanenin her rafında  okuduğum kitaplardan bir tanesine rastlıyordum. Okumak için can attığım tüm eserler bir adım yakınımdaydı. Merak ettiğim bütün eserleri incelemeye başladım. New York Times'da çok satan kitaplardan tutun ki en çok okunan polisiye romanlar, İtalyan klasikleri... Hemen hemen bütün gözde kitaplarla baş başaydım.Aslında kitapları incelerken çok vakit kaybeden insanlardandım ben. Kitapçıya gitmeden önce alacaklarımı belirler, öyle giderdim ve buna rağmen en az iki saat boyunca diğer kitapları inceleyip içeriklerine bakmak bana zevk veren en güzel şeylerdendi.Çok geçmeden Ozan benim ayrıldığımı fark edip buraya geldi. Kütüphane biraz geniş olduğundan gözleri beni aradı ilk başlarda.Daha sonra beni gözleriyle seçebildiğinde "Hadi ama, şuan hiç sırası değil." diyerek gözlerini devirdi.

"Birileri sana kitap zaafımın olduğunu söylemedi mi? Lütfen biraz bakayım,lütfen." demeye çalıştım çünkü bir gözüm hala kitabın ön sözündeydi.

 Ozan sırtını kapıya dayayarak, "Önce bana olan sözünü tut bebeğim,sonra istediğin kadar kitap almana izin vereceğim." demişti yüzünde tek bir mimik olmadan. 

Bebeğim mi demişti? Keko. 

Aklımdan geçirdiğim bütün küfürleri art arda dizmek yerine "Seninle bir iddiaya daha girmek istiyorum, kazanırsam bu kütüphane benim olsun." diyerek sırıtmayı tercih ettim.

"Ah,hayır birileri benim de kitap zaafımın olduğunu unutmuş olmalı."

Bu söylediği cümle beni düşündürse de biraz daha düşündükten sonra sorunun cevabını kendi kendime buldum. Çünkü hatırladığım kadarıyla bana  okuduğu şiirler çok nadide,kaliteli yazarların kaleminden çıkan şiirlerdi. Bu yüzden kitaplara zaafının olması kaçınılmaz görünüyor.(Her neyse bunu sevdim!)

"Beni takip etmeye devam et"dedi. Buna karşılık "Bana emir vermekten vazgeç seni aptal." demek isterdim ama dediğim gibi ona karşı kendimi suçlu hissediyordum.

Onu takip etmeye devam ettiğimde etrafı incelemekten vazgeçtim. Çünkü evin üst katında bulunan mutfak gibi bir yere gelmiştik. Vakit kaybetmeyip mutfağın girişine doğru ilerledik. Kapıdan girmeme yakın Ozan'ın içeri girmemi engellediğini fark ederek içeri girmekten vazgeçtim. (Çünkü neden vazgeçmeyeyim?)

 *Elinde bulunan siyah göz bandını gözlerime geçirdiğinde yüzümü buruşturdum. "Cidden playroom yapmayacağız değil mi?" diyerek tısladım. Çok geçmeden  Ozan'ın mavi gözlerinin anlamaz bir şov yaptığını fark ettim.Bu çocuk hangi tür filmleri izliyor anlamıyorum yahu? 

İç sesimin Kesin kendini ele vermemek için anlamamazlıktan geliyor. demesiyle gülmeye başladım. "Acaba mutfak eşyalarına karşı fantazi mi besliyor bu çocuk? Yok ya mutfakta olmaz öyle şey çarpılır falan.Ya da mutfaktan play rooma bir geçiş yaptırmıştır.Yol olarak kullanıyordur.Lanetimsi zihnim kendini ele verdi..."

İç sesimin cenabetlikleri bittiğinde Ozan'ın kapıyı açmayı başardığını kapıdan gelen tık sesiyle duydum bu bir nebze de olsa gözlerimin yaşarmasına sebep oldu.-yaşasın kapıyı açtı- Hoş, gözlerime bağladığı göz bandından dolayı etrafımı görmek ne haddime gözlerimi bile kırpıştıramıyordum.Olsundu. Kapıyı açtığında Ozan'ı beklemedim ve içeri doğru adımımı attım. Çok geçmeden kendimi yerdeki parkeyle öpüşürken buldum. Yere yapıştığımda ağzımdan 'Ah' nidası döküldü. -Ve yine hüsran her daim feryat fidan kalbim dırırım.-

GÖKYÜZÜNÜN SAHİBİ #Wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin