"Nereye gidiyoruz?" dediğimde
"Sanane." diyerek yürümeye başlamıştı. Başımı onaylar bir şekilde sallayarak onu takip ettim.Kolunu kavradığımda hafif bir çimdik atarak "Nereye gidiyoruz?" diyerek tekrar sordum. Bu sefer direterek "Seni ilgilendirmez." diyerek mırıldanmıştı.Kolunu sert bir şekilde tutmaya devam ettim.Hiçbir şekilde umursamayarak yürümek için harekete geçmişti.
O kadar hızlı yürüyordu ki, kolundan tuttuğum için beni sürüklediğine yemin edebilirdim. Neden böyle ters konuştuğunu anlayamamıştım. Söyle işte nereye gidiyorsak yahu, fanteziye ne gerek vardı şimdi? Canım fena halde sıkılıyordu. Normalde inatçı biri değilimdir ancak birileri inat ettiği zaman benim de inadım tutuyor inat ettikleri şeyi bir şekilde yaptırmaya çalışıyordum. Hiçbir şekilde pes etmeyecektim. Cebimden telefonumu çıkartmak amacıyla doğruldum ve arka cebimden telefonu çıkarmaya çalışırken bilerek telefonu yere düşürdüm.Kapaklı olduğundan dolayı içim sızlamadan her yere rahatça atabiliyordum. Ozan fark ettiğinde telefonu almak için yere doğru eğildi. Dalgınlığından faydalanarak sırtına çıkmıştım. Yüzünde tek bir şaşkınlık ifadesi dahi yoktu. "Nereye gidiyoruz?" diyerek bağırdım bu sefer. Silkinerek yere düşmemi sağladı ama düşmedim. "Ozan yapma, yükseklik korkum var sana çok yazmasın." cümlemi tamamlayamadan yere kapaklanmıştım. Ozan yüzüne tek bir mimik dahi eklemeden "Kızım sen sosyopat mısın? Ne işin var orada senin?" diyerek tıslamıştı. Mimikleri her ne kadar komiğime gitsede kendimi tuttum ve ayağa kalktım. Bu sırada yürümeye devam ettiği için ona yetişmek için koşmaya başladım ve onu yakaladığımda bileğinden tuttum. Bu sefer adımlarını daha fazla hızlandırmıştı.
Yorulmaya başladığımı fark ettiğinde elimi kolundan çekerek beni taklit edip bileğimden tutmuştu. Ancak bu tutuş şekli benim tuttuğumdan çok daha farklıydı. Çünkü kolumu ciddi anlamda mayıştırıyordu. 'Derdin ne bileğimle' demek istesem de daha itici bir şey yaparak onun hızına yetiştim ve ayağına bastım. Hem de otuz saniye boyunca ayağımı hareket ettirmeden. O kadar bastırmama rağmen hiçbir şekilde acıyı hissetmeyerek aptal bir şekilde bakmıştı. O kadar acıya rağmen yüzünü bile buruşturmamıştı.Zevk alıyor olabilir miydi? Devam ettiğimi fark etmiş umuyorum ki beni belimden tutarak tıpkı bir oyuncak ayıyı yerine yerleştirir bir şekilde kutuma koydu. Küçük ve minyon tipli olduğum için kolayca taşınabilen tiplerdendim ben. Her ne kadar boyum omzuna bile yetişmese de böyle olmaktan mutluydum.Ah,uzun kızlar hiçbir zaman 'miniğim' diyerek sevilmenin tadını çıkaramayacaklardı. Beni öylece bıraktığında kendisi yürümeye devam ediyordu. Dikkatimi etrafa verdiğimde sokakta kimseciklerin olmadığını anlamam zaman almadı.Cidden bu sokak fazla mı boştu? Neden kimse yoktu buralarda. Ah, doğru sabahın bu saatinde İzmir'de kimse görünmezdi değil mi? Çok fazla etrafa bakınmam Ozan'la aramızdaki mesafenin çok uzaklaşmasına sebep olmuştu.
Sarı arkasına dönerek 'Gel' manasında başını çevirdi. İsteksiz bir şekilde parmak uçlarımla yürümeye başladım. Canım sıkıldığı için onunla uğraşmaya devam edecektim.Bu sefer kulağını çekerek "Nereye gidiyoruz?" diye fısıldadım. İlk olarak tepkisiz kaldığında yüzünü buruşturduğunu görmüştüm.Acıyla inlediğinde gülmeye başladım.
"Cidden mi Ozan? Şurada on dakikadır seni rahatsız ediyorum, taciz ediyorum hiçbir ses çıkarmıyorsun ama ne hikmetse kulağını yavaş bir şekilde çektiğimde şekilden şekile girebiliyorsun. Vay be, keşke daha önce bunu deneseydim." dediğimde sesli bir şekilde haykırdığımı sokaktaki insanlar dahi farketmişti. Az önce hiç kimsenin olmadığı bu boş sokaklar, nedense bir anda cıvıl cıvıl olmaya başlamıştı.
Ozan'a bakarak gülmeye devam ettiğimde "Canın kırbaç mı istiyor?" dediğini duydum. Yüzümün ciddi bir hal almasını umduğumda "Hayır, ben kırbaç sevmem. Bilirsin zevklerim daha farklıdır." demeye çalıştım çünkü sonlara doğru sesim çatallaşmıştı.
Ozan anlamaz bir şekilde "Bilmiyordum" dedi.
Doyum olmayan sohbetimiz bittiğinde yürüyüşümüze kaldığımız yerden devam etmiştik. Yol boyunca o kadar Ozan'la uğraşmıştım ki yolu neredeyse iki kere dolandığımızı farkedemeyecektim. Birkaç dakika daha beni peşinden sürüklediğinde durmam için emir vermişti.Normalde bu yaptığına karşılık fena halde laflar söyleyebilirdim ama şirin mi şirin bir eve gelmiştik. Evin bahçesinde her türden çiçek bulunmaktaydı. İçeri geçmem için bahçenin kapısını açtığında hiçbir soru sormadan içeri girme rekorunu elimde tutabilmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖKYÜZÜNÜN SAHİBİ #Wattys2016
MizahUmursamaz Ay ve Kavrulan Gökyüzü'nün umut dolu yıldızlara kayan hikayesi.