4.Gömülü Duygular

125 13 1
                                    

Birkaç gündür ekipte ki durgunluk dikkatimi çekmişti fakat nasıl olsa zamanı gelince öğrenirim diye sorma gereği duymadım. Her zaman bakışlarında ki soğuklukla ruhumu üşüten buz adamın gözlerine birkaç gündür fırtına da eşlik etmekteydi. Bu fırtınadan nasibini en çokta ben almıştım
2 gün önce...
Ali yanında iki zanlı ile emniyete geldi.
-"Başkomiserim bu iki dangalak içip içip yoldan geçen bir genç kızı sözleri ve hareketleriyle taciz etmişler. Kız bağırmaya başlayınca etraftan sesini duyanlar koşup kızı kurtarmışlar. Kız haliyle şikayette bulunmuş.
-" Atın bunları nezarete. Siz icabına baktıktan sonra savcılığa gönderin.
O sırada dosyalarını imzalatmak için Mirza'nın yanına geldim. Ayakta durmakta bile güçlük çeken iki ayyaşın
-"off güzelliğe bak yanlış yere geldin güzelim senin yerin burası olamaz"demeleriyle adamlara dalmak üzereyken Mirza'nın
-"Ali götürün şunları yoksa elimden bir kaza çıkacak zaten sinirlerim tepemde"demesiyle olduğum yerde durdum.Ali adamları götürürken Mirza sinirli bir sekilde bana döndü
-"Allah'ın cezası dosyaları sen niye getiriyorsun Sema nerde" diye bütün bir haftanın hıncını benden çıkardı.
-"Sema doluydu Başkomiserim. Şimdi bu Allah'ın cezası dosyayı imzalayacak mısınız?"dedim ve dosyayı Mirza'ya uzattım. Öfkeli bakışlarını benden alıp dosyaya çevirdi. Bir hışımla elimden aldı ve masaya fırlattı.
-"Tamam sen git imzalayıp gönderirim. Aslında bu fırtınaya yakalanan bir tek ben değil nerdeyse bütün teşkilat Mirza'nın azarına maruz kalmıştı. Bunları boş vermeye çalışarak ilk hafta nöbete kalmamanın verdiği sevinçle eve doğru yol aldım.
MİRZA'NIN AĞZINDAN;
Sinirli ve stresli geçirdiğim bir haftanın sonunda aldığım tek güzel haber kardeşim Âgah'ın gelecek olmasıydı. Benim gibi polis olan tertibim tayinini istanbula almakla kalmamış bizim emniyette benim üstüm olarak işe başlayacaktı. Şimdi ise havaalanında elinde bavulu, yüzünde sıkıldığını gösteren ifade ile benim onu izlediğimi fark etmemiş bir şekilde bekliyordu. Hızlı adımlarla yanına gittim. Beni fark etmesiyle yılların verdiği hasretle birbirimize sarıldık. Yalnız bu Âgah'ın sırtımla ne alıp veremediği anlamış değilim.
-"of tertip yavaş, seviyor musun dövüyor musun anlamadım. Ard arda yumrukları sırtıma alışkanlığından vazgecmemişsin anlaşılan"dedim ve yalandan da olsa sinirli bir surat ifadesine büründüm.
-" İnsan bir hoşgeldin der. Herif kalkmış sırtım diyor.
-"Tamam tamam hoşgeldin hadi durmayalım burda eve geçelim yorgunsundur sen şimdi.
-"Gidelim o halde "dedi ve eve doğru yol aldık. Bavulu bagajdan çıkarıp eve girdik. Âgah'ı misafir odalarından birine yönlendirdim ve rahat olmasını söyledim o da duş alıp geleceğini söyledi. Bende kendimi yorgunlukla koltuğa attım. Her ne kadar kardeşimin gelişine mutlu olsam da bütün bir hafta boyunca stresimin sebebi olan aylar öncesinde çökerttiğimiz kadin tacirlerinin tekrar ortaya çıkmalarıydı. Hala nasıl bir operasyonla tamamen köklerini kuruturuz diye düşünüyorum. Tam o sırada gözümün önünde sallanan elle gözlerimi daldığım yerden elin sahibine çevirdim.
-" Tertip dertli görünüyorsun hayırdır?
-" Gel otur kardeşim"dedim ve yayvan şekilde oturduğum koltukta yer açtım.
-" Dert değilde aylar öncesinde çökerttiğimiz kadın tacirleri çetesi vardı hani sana da bahsetmiştim. iste bunların devamı varmış. Şimdi öncekinden daha büyük bir operasyonla bu işi halletmem gerek"
-"Dert ettiğin şeye bak kardeşim hallederiz ya.
-"Doğru diyorsun sende geldin hallederiz.
-"Şimdi bırak operasyonu filan ben misafirim hani yoldan geldim. Hani izzet hani ikram. Kalk bir yemek yap tertip.
-" Ya doğru söylüyorsun da ben nasıl yemek yapayım makarna istersen yaparım ama yok yemem dersen dışarıdan söyleyelim.
-"Aman makarna filan gözünü seveyim önümde daha çok operasyonlar var mesleğimin baharındayken yok yok en iyisi dışarıdan bir urfa dürüm çekelim.
-" Dalga geçme be ben ölmediysem kimse ölmez makarnadan. Ama misafirsin bu günlük dışarıdan söyleyeyim bakalım "dedim. Buzdolabında ki magnetten dürümcü Musa ustanın numarasını çevirdim. Çalan zille kapıya doğru ilerlemeye başladım. Fortmantoda asılı olan ceketimden cüzdanımı çıkardım. Kapıyı açıp siparişi alıp ücretini ödedim. Solanda ki masaya kurduktan sonra Âgah'la yemeye başladık bir yandan da muhabbet ediyoruz
-" Ee tertip ne var ne yok senin ekip hala aynı mı Ali Asaf burdalar mı? "diye soru yağmuruna tuttu beni.
-"Evet bir hafta öncesine kadar aynıydı ama şimdi aramıza bir çaylak katıldı"dedim bunu söylerken surat ifademden olsa gerek
-"Çok mu kötü"diye sordu
-"Bilmem geleli bir hafta olmasına rağmen her yaptığı işte gözüme battı diyebiliriz. Farklı bir kişi gözleri fazla boş bakıyor tepkisiz soğuk gözlerinde yaşadıkların ağırlığı olduğu belli. Bir hafta boyunca hiç güldüğünü görmedim." Bunları Âgah'a anlatırken şaşırmadan edemedim. Bir hafta da bu kızı ne kadar çok tanımışım böyle.
-"Evet belki çok zor şeyler yaşamıştır birçok kez kalbi kırılmıştır yaptığı şeylerden pişmanlık duymuştur. Her insan ayrı bir dünya ya hani belki de yaşayacak dünyası kalmamıştır artık... İkimizde sustuk bir süre hiçbir şey konuşmadık daha sonra Âgah
-"Bu arada hala "onu" arıyor musun?
-"O benim kanayam yaram tertip. O gözlerinde ki hüzün,çaresizlik ve kimsesizliği nasıl unuturum. Demir parmaklıkları arasından özlem dolu gözlerle sokağı,oynayan çocukları izleyen küçük kızı nasıl unutabilirim. Bulacağım onu bende Mirza ise bulacağım insAllah.
-"İyi de abi kaç yıl geçti üstünden hem o kızı gördüğün gibi bulacağını mı sanıyorsun. Sen bu kızı hiç konuşturamadığını söylememişmiydin."
-" Bulacağım kardeşim ne olursa olsun bulmalıyım.
-"Tek değilsin Mirza bende yardım ederim sana. Beraber buluruz.
-"InsAllah kardeşim. Âgah diyorum ki şu operasyonu çalışma odasında konuşalım bu pis işleri hallettikleri evin krokisi de odada zaten. " Âgah'la çalışma odasına geçtik. Masada duran krokiyi incelemeye başladık
-"Ev Beykoz'da. ormanlık bir alanda oldukça büyük ve de korunaklı. Bir hafta da krokiyi ezberledim resmen ama gizlice girip baskın yapmak için bir yer yok malesef." Ben konuşurken Âgah'ın krokiye dikkatlice baktığını gördüm. Daha sonra bana dönüp
-"Şimdi evin ön kapısında 2 adam var muhtemelen silahlılar mutlaka nöbetleşme olur. Bu nöbetleşme sırasında elimizi cabuk tutup kapıdakileri etkisiz hale getireceğiz. Bu sırada başka bir ekipte evin arka tarafını kontrol altında tutacak.
-"Peki içeride çatışma çıkarsa sivilleri nasıl koruyacağız?
-"Büyük ihtimalle adamlar kızları yukarıdaki odalarda saklıyorlardır. Onların çok ortada olacağını sanmıyorum.
-"Tamam öyle olsun amirim.
Amirimi alay tınısı olarak kullandım ama şaka maka bu adam benim amirim yahu ben emniyette ne yapacağım bununla
-"Şöyle yapalım o zaman sen emniyete git ekibine operasyonu anlat ve yanınızda takviye ekiple birlikte oraya gelin. Sen ekibinle adamları etkisiz hale getirirken ben de iç dış güvenliği sağlarım.
-" Tamam öyle olsun. Uyuyalım istersen sen yorgunsundur da şimdi.
-"Tamam iyi geceler"dedi ve misafir odasına girdi. Bende kendi odama gittim. Bir haftadır operasyonu düşünmekten uyuyamadığımdan yatağa girip kardeşim sayesinde rahat bir uykuya daldım.
Sabah Âgah'la erkenden kalkıp üstün körü bir kahvaltı yaptıktan sonra Âgah arabasını otoparktan alacağını ve ordan olay yerine gideceğini söyledi bende arabama binip emniyete doğru sürmeye başladım . Emniyette bizim kata çıktığımda bizimkilerin gelmiş olduğunu gördüm ve gidip selam verdim. Herkesin bana şaşkın şaşkın bakmasını anlayabiliyorum çünkü geçen hafta resmen ateş püsküren adan sabah gelmiş selam veriyordu. Elimi masaya vurdum ve "Arkadaşlar uyanın daha operasyona gidicez." Dedim. Ilk soru tabiki aliden geldi "Amirim plan hazır mı? Gidiyor muyuz?" Diye heyecanla sormaya başladı. "Evet hazır, toplantı odasına geçelim."

CEYLIN'IN AGZINDAN
Bu adama ne olmuş böyle sanki geçen hafta emniyeti birbirine katano değilmiş gibi selam veriyor birde üstüne üstün gülümsüyor. Gerçekten buz adam insanın dengesini bozar. Herkesin bildiği benim bilmediğim konuyu öğrenme vakti gelmişti. Hep birlikte toplantı odasına geçtik. Mirza konuşmaya başladı.
-" Hepinizin bildiği gibi (şöyle gözlerini hepimizin üzerinde gezdirirken bende durdu ve)herkes bilmiyor olabilir siz anlatırsınız"dedi. Ali bana doğru eğilip"ben anlatırım" diye fısıldadı. Mirza konuşmaya devam etti.
-" Aylar önce ki bir fuhuş çetesi tekrar ortaya çıkmış. Plan şu ben ve birkaç kişi önden olay yerine amirinizin yanına gideceğiz. Ha bu arada yeni bir amirimiz atandı operasyondan sonra tanışırsınız. 2. Ekip arkadan gelecek. Ilk ekiple ön kapıda ki adamları etkisiz hale getirip içeridekileri hallederken ikinci ekip çevre güvenliğini sağlayacak. Gözünü dört açın. Bir sorun çıksın istemiyorum. Şimdi Asaf birinci ekip ve sebt benimle geliyorsun.
-"Tamam amirim" dedi.
-"Asaf amirim değil Başkomiserim. Yeni amirimiz Âgah göreve başladı sonuçta.
-"Tamam amir... başkomiserim " dedi. Hazırlanıp çıktılar . Bizde onların arkasından kalktık. Hazırlandıktan sonra ekip araçlarına bindik . Ali
-" Bundan beş ay önce kadar fuhuş çetesine baskın yaptık. Birçok kişiyi içeri tıkdık. Fakat küçük balıkları yakalamış olmalıyız ki bu kısa bir vakitte toparlanip daha büyük bir balık olarak oltaya takıldılar. Bu sefer bitti artik kurtuluşları yok." Ali'nin anlattıklarına başımı sallamakla yetindim. Hiç konuşmak istemiyordum çünkü böyle şeyleri duydukça kendime hakim olamıyorum en iyisi konusmamaktı. Araçlardan indik. Ali diğer polis arkadasları elini kullanarak sağa sola yönlendirdi. Ev daha çok şehirden uzak ormanın içinde bir yerdi. Büyük ve etrafı yüksek duvarlarla çevriliydi. Ali'de yerini alınca Mirza'nın da mevzinelip evi gözetlediklerini gördüm. Hal öylece ortada olduğumu fark edince sessizce orman taraf olan bir tepenin arkasına geçtim. Evi çok bet görebiliriyorum ve ordan çok dikkatli bakılmadıkça görünmeyeceğimi biliyordum. Silahımı elime aldim incelemeye başladım. Emniyetten verilen silahı almamış onun yerine kendi silahımı kullanıyorum. Polis olduktan sonra almıştım. Üzerinde bakır desenleri var çok beğenmiştim. İyi bir şekilde kullanıldığında harikalar ortaya çıkarır. Ben bunları düşünürken evin önünde bir hareketlilik oldu. Mirza ve Asaf adamları etkisiz hale getirmişti. Onlar içeri tedbirli adımlarla ilerlerken bir anda silah sesleri gelmeye başladı. O sırada adamlardan biri hengameden çıkıp orman tarafa koşmaya başladığı gördüm. Beni görmemesi için olduğum yerde iyice sindim. Daha sonra adamın peşine düştüm. Nasıl olduğunu nerden geldiğini anlamadığım siyah giyinimli biri arkası dönük bir şekilde evin etrafında ki tepelerden birinde mevzilenmiş bekliyordu. Aklımdan evin güvenliği için keskin nişancı koyabilecekleri geldi. Bunun iş birlikçi olduğunu düşündüm. Evden kaçan adam silahını ona doğrultmuştu. Fark edilmeyecek uzaklıkta fakat nişan alacak mesafede oldugumdan adam beni fark etmemişti. İçimden bir ses bunların iş birlikçi olmadığını basbas bağırırken bende silahımı aynı yönde olsalarda ikisi arasında götürüp getiriyordum. Ayakta olanın elinin tetiğe gittiğini görünce ne yapmam gerektiğine çabuk karar verdim ve silahımı ateşledim. Ayakta olan adam yere yığılınca diğer adam silahı bana doğrultdu. Gözlerimi kapattım. Yanlış kişiyi mi vurdum? İç sesimle tartışırken bir anda silah patladı. Vücudumda acı aramaya başladım fakat hiçbir şey hissetmiyorum yoksa öldüm mü diye düşünürken yüzüme vuran sıcak bir nefes hissettim. Bir anda gözlerimi açtım. Kehribar gözlerle adeta yandım . Bu da neydi simdi kutuplardaymışcasına üşüyorum. Peki ya kalbim bir yarışa katılmış eğer birinci olursa bu gözlerde ömür boyu tutsak olabileceği söylenmiş gibi delice nereye kosuyordu. Kimdi bu?
Yıllar sonra gömmüdüğüm duyguları bir anda gökyüzüne çıkaran. Oysa ben onları gömeli uzun yıllar olmuştu. Şimdi bu neyin nesi...?

Geçmişin ArafıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin