7.Suskun

70 9 0
                                    

MİRZA'NIN AĞZINDAN
Ceylin'i dikkatli bir şekilde koltuğa uzandırdım. Âgah evde mi onu da bilmiyorum. Gözlerim hala baygın olan Ceylin'e kaydı. Yaşadığı şeyler ona ağır gelmişti. Yıllar önce biz burdan taşınmak zorunda kalmasaydık hiç bırakır mıydım? Bunca acıyı yaşamasına izin verir miydim sanki. Ellerimle usulca saçlarını okşamaya başladım. Vicdan azabı çekiyordum ne yaşadı da benden sonra kardeşim gibi sevdiğim kızıl saçlı suskunum bu hale geldi. Şimdi kalksa ben oyum dese hani yetimhanede ki suskun. Onu bu hale getirenlerden beraber imtikam alsak. O anlatamdan ben söylemeyeceğim. Ceylin kendi anlatana kadar susmalıyım. Çünkü ilk konuşan ben olursam Ceylin'in hiç konuşmamasından korkuyorum sanırım. YAZARIN AĞZINDAN
Sessiz bir şekilde evden çıktı genç adam. Mirza eve kucağında Ceylin ile gelmişti. Kız hiç iyi görünmüyordu gidip tertibine ne olduğunu sormak istemişti fakat sessizce varlığını hissettirmeden izlemekle kalmıştı. Bir süre izledikten sonra Mirza'nın ellerinin Ceylin'in saçlarını okşadığını görünce bütün vücudunu sinirden oluşan bir titreme esir almıştı. Daha fazla orda kalmaya devam ederse kendine engel olamayıp en yakın dostunun ellerini kızın saçından çekip kendi sarmalayacaktı sevdiği kızın hem ruhunu hem bedenini. Sevdiği kız demişti genç adam. Evet artık emindi. İlk gördüğü an mavi-yeşil denizine daldığı an sevmişti Ceylin'i. Hiçbir şeye boyun eğmeyişini, asil duruşunu, donuk bakışlarını, sinirlendiğinde çattığı kaşlarını tam anlının sol kenarında saç bitimine yakın olan dikiş izini ama rn çokta her ne kadar ruhsuz görünse de arafta kalmış sıkışmış ruhunu sevmişti. Ayakları onu sahil kenarına götürmüştü. Akşamın karanlığı denize akmıştı. Biraz daha durduktan sonra istemesede eve. gitmeye karar verdi. Sol yanında hızlanan ritim hiç söz dinlemiyor evde onu görecek olmanın heyecanını yaşıyordu. Genç adam aklına gelen düşünceyle olduğu yerde durdu. Kafasına yıldırım gibi düşen bütün beyin fonksiyonlarını mantığını ama en çokta kalbini parçalayan soru yankılandı beyninde. Kardeşi tertibi çocukluğu ya Ceylin'i seviyorsa buna dayanamazdı kalbi. Bütün duygularını bavula koyar terk ederdi şehri. Kalbinde duayla yoluna devam etti . {[ALLAHIM CANIM CANIMA SEVDALANMIŞ OLMASIN...]}
~~~
CEYLİN'İN AĞZINDAN
Yavaş bir şekilde gözlerimi açtım. Etrafıma bakınmaya başladım. Ama burası benim evim değil. Ne oldu bana en son yetimhaneye gitmiştim. Başım fena ağrıyor. Sahneler kesik kesik geliyor gözümün önüne. Bağırıyordum duvarın dibine çökmüştüm sonra Mirza gelmişti sonrası karanlık . Peki ama ben nerdeyim. Birden ayağa kalktım ani kalmışımdan olsa gerek gözüm karardı kalktığım koltuğa tekrar oturdum. Baş dönmem geçince ayağa kalktım. Temkinli adımlarla odanın çıkışana doğru yürüdüm. Birden gelen olduğum yerde kaldım. Ses mutfaktan geliyordu sanırım. Tencere tava herşey yeri boylamıştı. Uzun koridorda yürüdüm ve mutfağı buldum. Kafamı içeri uzattım gördüğüm şeyle sırıtmaya başladım. Ben ilk defa mecbur olmadan uzun bir süre gülümsemiştim. Gözlerim yerde söylenerek tencereleri toplamaya çalışan Mirza'ya kaydı. -"Ah.! Allah kahretmesin". Gözlerimi mutfağın tezgahinda gezdirdim. Hiç boş alan yoktu. Savaş çıkmış burda. Savaşı Mirza amir komuta ediyor :) hala yerdekileri toplamaya çalışıyordu. Birden derin derin nefes almaya başladı. Elindeki tencereleri tekrar yere bırakıp ocağın başına koştu. .
-" Yandı sabahtan beri uğraştığım yemek yandı. Ah parmağım " dedi. Parmağını ağzına alıp emmeye başladı. Kapının kenarına yaslanmıştım. Telaştan fark etmemişti. Birden bana döndü parmağı ağzında öylece kalakaldı. Bende ona bakıyordum. Parmağını ağzından çıkardı
-" Sen sen gülümsüyorsun" dedi hayretler içinde kalmış bir şekilde. Hemen yüzümde ki gülümseyi sildim.
-" Ben mi? Ben dalga mahiyetinde amirim. Tencere yanıyor " deyip tutuşan tencereye koştum. Musluğun altına koyup suyu açtım. Mutfak hem yanık kokuyor hem de duman altında kalmıştı. Mirza camları açtı. Oturma odasına geçtik. Bana da oturmam için işaret yaptı istemeye istemeye oturdum.
-"Ne oldu bana neden burdayım " diye sordum.
-"Yetimhaneye geldiğim de kriz geçiyordun. Bende evini bilmediğim için kendi evime getirdim. (elini ensesine götürdü) Açıkmışsındır diye mutfağa girip yemek yapmaya çalıştım. Sonuç hüsran sende gördün" dedi.
-"Teşekür ederim Başkomiserim ben artık gideyim"dedim. Ayaklandım. Benimle birlikte Mirza'da kalktı.
-"Olmaz yemek yemeden gitme. İyi değilsen burda kalabilirsin.
-"Yok ben gideyim başkomiserim.
-"O yemek yiyelecek Ceylin bu bir emirdir.
-"Başkomiserim hangi yemek? (bu adam yemeği küle çevirmiş ille yiyeceksin diyor)
-"Haklısın tamam sen yap beraber yiyelim sonuçta sen bir bayansın yemek yapmayı da sonuç olarak biliyorsundur değil mi? (tereddütlü bir şekilde) biliyorsun değil mi? Diye sordu.
-"Tabi ki biliyorum. Ama mutfaktan anlamayan siz iç savaş başlatmışsınız.
-" Tamam koku çekilmiştir. Bir yandan toplar bir yandan yemek yaparız." Olumlu anlamda başımı salladım. Mirza eline çöp poşeti aldı. Tezgahtakileri toplamaya başladı. Bende yerdeki tencereleri topladım. Bir anda Mirza'nın parmağının nasıl olduğunu merak ettim.
-"Parmağınız nasıl oldu buz koysaydık". Parmağına baktı.
-"Çok önemli değil geçti bile " deyip işine devam etti. Mutfağı topladıktan sonra tencere alıp makarna için su koyduktan sonra ocağın üzerine koydum. Malesef ki tek bildiğim yemek makarna ama sonuçta o da bir yemek.
-"Ee ne yemek yiyeceğiz Ceylin"dedi. Mirza resmen ilk defa yemek yiyecekmiş gibi heyecanlanmıştı. Suyun kaynamaya başladığını görünce -" bir paket makarna verir misin? dedim ve gözlerinde ki heyecanın yok olmasını keyifle izledim. Sanırım farklı bir yemek bekliyordu.
-"Makarna mı? Yemek yapmayı biliyorum dediğin şey makarna mı?
-"Evet kusura bakmayın komiserim kuzu çevirecektim ama taze bitti" alayla söylediğim cümleden sonra elimi uzattım ve makarnayı vermesini bekledim. Uzun olan mutfak dolabından bir paket makarna çıkarıp isteksizce bana uzattı. Suya tuzu attıktan sonra makarnayı da ilave ettim ve pişmesini bekledim. Bu arada sosunuda hazırladım. 3 kişilik bir sofraydı.Benim anlamamış bir şekilde masaya baktığımı anlayınca
-"Âgah'la konuştum gelmek üzeriymiş. Aynı evi paylaşıyoruz biliyorsun değil mi?
-"Evet Ali bahsetmişti.
Kapı açıldı. Âgah içeri girdi. Yağmur yağmıştı galiba üstü ıslanmıştı.( Hey hey dur bakalım taş parçası o nasıl ritim öyle varlığını hiç bu kadar belli edercesine çarpmamıştın o mu sebebi. Ceylin saçma sapan düşüncelere dalma kendine gel sen birini sevemezsin sen kalp taşıyor musun "Hayır" peki bu delice çarpan hangi organın aa dur tahmin edeyim diye kesin akciğer değil mi diye araya girdi lanet iç sesim.
-"İyi akşamlar ben üstümü değiştirip salona geçiyorum. Afiyet olsun" dedi gitti.
-"Aç degil o hadi biz oturalım dedi Mirza. İştahım kaçmıştı. Yine de kendimi zorlayıp masaya oturdum.
-"Bir makarna bu kadar güzel olabilir mi? Ben bugüne kadar makarna diye hamur yiyormuşum galiba. Ellerine sağlık.
-"Afiyet olsun başkomiserim
-"Ceylin şuan teşkilatta değiliz Mirza diyebilirsin.
-"Yok başkomiserim teşkilat dışında da olsak Başkomiserimsiniz. Böyle kalsın. Emin olun böyle daha rahat olurum. (İnsanlarla aramdaki duvarı kaldıramazdım buna izin veremezdim vermemeliyim de.)
-" Tamam sen öyle rahat ediyorsan sorun yok " dedi. Nasıl bitirdiğini anlamadığım tabağını tezgahın üzerine koydu. Bende daha fazla yiyemedim tabağımı öylece bıraktım. Salona geçtiğimiz de üzerine vücudunu saran mavi bir lakos altına da siyah bir eşofman giymiş koltukta oturmuş televizyon izleyen Âgah beklemiyordum. En sevdiğim iki rengi üzerinde görmek daha da hızlı artırmıştı kalbimi o kadar yakışmıştı ki... Ne diyorum ben. Bu akşam hiç iyi değilim. Hemen toparlandım hiç oturmadan
-"Müsadenizle ben gideyim artık. Her şey için teşekkür ederim. İyi akşamlar"dedim. Mirza ve Âgah aynı -" Ben bırakırım "dediler.
-"Yok ben giderim sağolun" dedim
-"Hayır ben bırakırım itiraz istemiyorum.
Vazgeçmeyeceğini anlayınca kabul ettim. Âgah üzerine hırka alınca çıktık. Sürücü yerleştikten sonra bende yanına bindim . Boş olan yolda ilerlemeye başladık. Hiç beklemediğim bir anda
-"Mirza seni eve getirdiğin de baygın gibiydin kötü birşey mi oldu?(Ben eve geldiğim de evdeymiş ama sonra neden gitti ki diye içim içimi yemeye başladı.)
-" Önemli bir şey yok sadece ufak bir sinir krizi geçirmişim Mirza başkomiser evimi bilmediği için size getirmiş. (Hayatımda ilk kez birine açıklama yapıyorum. Kendimi tanıyamaz oldum şu 2 hafta da ne çok taviz verdim bana be oluyordu böyle)
-"Neden kriz geçirdin ki özel değilse dinleyebilirim.
-"Özel anlatamam amirim ne size ne başkasına...
-" Anladım." dedi. İkimizde hiç konuşmadık. Araba evimin önünde durduğunda kafama son anda dank etti iyi ama ben evimi tarif ettiğimi hatırlamıyorum. Evimi nerden biliyor bu adam.
-"Evimi nasıl buldunuz amirim. Daha önce gelmediniz ve ben de tarif ettiğimi hatırlamıyorum.
Birden ne yapacağını bilemez şekilde gevelemeye başladı
-"Ben şey hmm hah dosyan dosyanda yazıyordu aklımda kalmış . Başımı sallamakla yetindim. İyi akşamlar deyip arabadan indim. Evin kapısında durdum gitmemiş öylece bana bakıyordu. Aslında hoşuna gitmişti ben içeri girmeden gitmemesi. Eve girdim sırtımı kapıya yasladım uzaklaşan araba sesini duyabiliyordum. Bir süre öyle durduktan sonra odama gittim. Üstümü değiştirip yatağa girdim günün verdiği yorgunlukla uyuyakaldım.
~~~~
Kulağıma gelen seslerle gözlerimi açtım. Evden sesler geliyordu ve saat 02:00. Aklıma gelen ilk seçenek hırsız olmuştu. Uykum çok hafifti her sese uyanırdım. Sesler yaklaşmaya başlayınca silahımı aradım fakat bulamadım olamaz Mirza'larda kalmıştı kesin. Nasıl unuturum. Hemen kapının arkasına geçtim. Odaya girmelerini bekledim tek kişi değildi fısıldalaşmalardan anlamıştı. Gözü kapının koluna indi. Yavaş yavaş aşağı iniyordu içeri giren adamdan önce silahı odada gezdiren kolu girmişti. Hızlı bir tekmeyle adamın koluna vurdum. Silah yere düştü. Adamın önüne geçip karsıklarına geçirdim tekmeyi. Adam acıyla yere düşerken diğer adamda silahını bana doğrulttu.
-"Sakın kıpırdayayım deme vururum inan şakam yok yaparım". Yerdeki adam hala inliyordu. Kahretsin ki silahı benden uzağa düşmüştü. Adam baktığım yeri fark edince benden önce davranıp silahı aldı ve beline yerleştirdi. "Hadi lan kalk gitmemiz gerek." deyip yerdeki arkadaşını ayağıyla dürttü. Adam ayağa kalktı ama hâlâ yürüyemiyordu. Bana sinirle bakıp "Bunu sana ödeticem." diye tısladı dişlerinin arasından. Soğuk kanlılığımı koruyup alaycı bir tonla " Sen mi? Sanmam" dedi. Adam sinirle bana doğru atılınca öbürü "Rahat dursana lan hadi ver şu pamukla ilacı çok oyalandık" dedi. Pamuğa ilacı döküp bana doğru yaklaştı biri ellerimi sıkıca tutarken çırpınmalarıma rağmen pamuğu burnuma bastırdı nefes almamak için çabaladım fakat daha fazla dayanamayıp soludum ve çok geçmeden karanlığa gömülmüştüm bile.
~~~~
Başımda şiddetli bir ağrıyla gözlerimi aralamaya çalıştım. Her yerim ağrıyordu. Sandalyeye bağlanmıştım. Boynum çok ağrıyordu. Nerede olduğumu anlamaya çalıştım ama ışık dahi yoktu. Soğuk ve oldukça karanlık bir yerdi. O sırada sürgülü demir kapı büyük bir gürültü ile açıldı. Gelen ışıkla gözlerimi kıstım. İçeri iri yarı bir adam suileti girdi. Bana doğru yürümeye başladı. Daha önce hiç gördüğümü hatırlıyorum. Adamın gözlerinde şaşkınlık vardı. Bu kesinlikle benim soğuk ve umursamaz bakışlarımdan olsa gerek.
-"Ne istiyorsun " diye sordum
-" Vayy vay güzel olduğu kadar da cesur sevdim bunu (adamın söylediği güzel kelimesi bile sinirlenmeme yemişti)
-"Kimsin benden ne istiyorsun" diye bağırdım. Adamın gözleri öfkeyle koyulaşırken iki büyük adımla yanımda bitti. Eliyle çok sert bir şekilde çenemi sıkmaya başladı.
-"Sakın bir daha bana bağırma sesini yükseltme duydun mu beni" her kelimeyi bastırarak söyledi. Çenemi daha sıkı sıkmaya başladı. Bir anda elini çekti ve kafam geri doğru savruldu.
-"Kim olduğumu öğreneceksin kızıl afet ama önce Âgah amiri bir arayalım" dedi
-"Âgah amir mi? O ne alaka kimsin sen?
Elindeki telefondan numarayı tuşlamadan önce donup kalmama nefes almamı unutturacak o sözleri söyledi.
-" Bakalım Âgah seni canını ortaya koyacak kadar seviyor mu? ( Ne demişti o adam Âgah seni seviyor mu. Ne saçmalıyordu o ne alakaydı daha tanıyalı iki hafta olmuşken adam bunları neye dayanarak zırvalıyordu. Âgah beni sevmezdi ? Sever miydi?

Geçmişin ArafıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin