Öylece karşımda telefonun açılmasını bekleyen adama bakıyordum. Âgah telefonunu açmamıştı inşAllah açmazdı. Hala anlayamamıştım. Ben ve Âgah'ın arasında hiçbir şey olmamıştı ki zaten tanışalı daha üç hafta olmuştu. Dışarıdan da öyle bir görünüm vermemiştik. Peki bu adam neye dayanarak Âgah'ı benimle tehdit ediyordu.
-"Sonunda açabildiniz Amirim.!"diyen adamın sesiyle dalmış olduğum düşüncelerden sıyrıldım.
YAZARIN AĞZINDAN
Çalan telefonuna uzandı. Nerde olsa tanıyacağı ve her duyduğunda nefretle dolduğu ses kulaklarına ulaştı. Nasıl oldu da bu adam içeriden çıkmıştı. Mardin'deyken içeri attığı Cahit ağaydı. Hiç bir zaman adaletli davranmazdı. Mardin töre şehriydi. Büyük sevdaların ama bir o kadar da genç ve aşık cesetlerin gömüldüğü mezardı Mardin. Büyük imkansızlıklara rağmen her şeyi geride bırakıp sevdalarını alıp kaçanların şehriydi. Affetmezdi töre sevda mevda dinlemez anaların ciğerlerine yangını öylece koyardı. Yine böyle sevdalı iki gence kıymıştı Cahit ağa. Berdel yapılabilirdi hayatlar kurtulabilirdi. Yapmamış ve gördüğü yerde öldürmüş kız kardeşini ve kaçtığı genci. Âgah Her ne kadar orda doğsa da hiç töre taraflısı olmamış daha küçükken bile bunun farkında olup polis olmaya karar vermişti. Olmuştu da. Kimsenin karşısına çıkmadığı bu olayın karşısında susmamış ve büyük bir aşiretin ağasını içeri tıkmıştı. Şimdi ise çıkmış az çok ne isteğini tahmin edebiliyordu. Cahit ağa intikam istiyordu. -"Ne o içeride barındırmadılar herhalde (karşı taraftan gelen sinirli nefes alma seslerini duyunca yüzünü sinsi bir gülümseme aldı. )
-"Yerinde olsam Cahit ağayı kızdırmak gibi bir hata yapmazdım."
-"Ne olmuş Cahit ağa kızarsa" diye dalgaya aldı genç adam
-"Ne mi olur? Kızıl afet benim olur." (adamın ne dediğini anlamaya çalıştı aklına gelen şeyin olmamasını diledi.)
-"Evet tam da düşündüğün gibi. Sevgilin Ceylin Akar elimde. Hâlâ kızdırmak istiyor musun Âgah?"
(Genç adamın duyduklarıyla ellerinin buz tutması bir olmuştu. Ceylin bu adamın elinde olamazdı. Ayrıca o adam sevgilin mi demişti? Adama inanmak istemedi.)
"Sevgilim mi? Yalan söylediğin ne kadar da belli. Benim sevgilim yok Cahit Ağa."
-"cık cık cık . 2 haftadır jer akşam kapısına kamp kurduğun arabayla evine kadar bıraktığın bu kız değil miydi yoksa" diye konuştu yüzünde sinsi bir gülümseme ile. (Söylediklerine anlam veremiyordu Ceylin. Ne saçmalıyordu bu adam Âgah her akşam evinin önüne gelip evimi izliyormuş. Saçmalıktan başka birşey olamazdı bu. Blöf yapıyordu. Dinlemeye devam etti. Sadece adamın konuşmalarını duyabiliyordum)
-"Nerdesin Cahit söyle yoksa kaçıp bir köşeye saklanacak kadar hele de bir kadını kaçıracak kadar şerefsiz misin? Gerçi unutmuşum sen kız kardeşini öldürmüş şerefsiz adisin zaten.
Cahit'in sinirlendiğinin farkındaydı. Ve Cahit'in boşa atmayacağını da biliyordu. Ceylin'in de ortada olmadığı göz önünde bulundurulunca kaçırılmış olma ihtimali yüksekti.
-"Konuş amir konuş 24 saat içerisinde bulamazsan işime gelir bu kız bir afet."
-"Lan şerefsiz seni öldürürüm seni. Saçının teline zarar gelirse ölümlerden ölüm beğen Cahit.!" Hattan gelen sesle telefonun kapandığını anladı. Mirza bağırışını duymuş soluğu Âgah'ın yanında almıştı. Olanları öğrenmiş şimdi ne yapacaklarını düşünüyorlardı. Sinyal tesbiti yapılamıyordu hattı kırıp atmışlar. Evin önünde kamera olmaması da kötü olmuştu. Her şey sanki bulunmaması için iş birliği yapmıştı. Tekrar aramasını beklemekten başka çare yoktu. Elbette arayacaktı. O köpek damarına basmak için mutlaka arayacaktı. Nasıl olurda peşine adam taktıklarını anlamamıştı. Aptallığına, dalgınlığına sövmeye başladı
CEYLIN'IN AĞZINDAN
Adam telefonu kapattı ve bana döndü
-"Bakalım Âgah seni bulabilecek mi? Bulur mu sence?
-"Bulsun bulmasın umrumda değil ayrıca o bahsettiklerinin saçmalıktan başka bir şey değildi. Beni bulsa bile görevi olduğu için bütün ekip bulur.
-"Seni küçük aptal kız, körsün çok körsün" deyip depodan çıktı. Depoda yine tek kalmıştım. Ellerimde ipleri zorladım. Çok sıkı bağlamış şerefsiz.
Geldiğim karanlık olan depoda hala anlamadığım bir şekilde ışıklandırma vardı. Adam içeri girerken ışıkları açmamış fakat çıkmadan açmıştı. Muhtemelen yüzünü görmemem için yapmıştı. Depoda gözlerimi gezdirdim. İşe yarar bir şeyler bulmaya çalıştım. Burda hiç bir şey yoktu. Gelirken bayıltıp getirdikleri için nerde olduğunu kestiremiyordu. Kartonun üzerine yapıştırılmış beyaz kağıda dikkatli bakmaya başladı. Sanırım kargo kutusuydu. Üzerinde adres yazma ve ihtimali oldukça yüksekti. Sandalyeyi ileri doğru ittirerek yaklaşmaya çalıştım. Nerde olduğumu öğrendim artık pislik adam beni Avcılara getirmiş. Peki ama bunu adama çaktırmadan nasıl söyleyecektim. Sandalyemi ileri ittirmeye çalışırken yere düştüm. Diz kapağımın hemen aşağısına giren sızı ile kendimi çevirmeye başladım. Allah kahretsin sırtım çok ağrıyor. Zor olsada çevirdim kendimi dizim kanıyordu. Yere baktım. Dizimi kanatan şeyin cam kırıkları olduğunu gördüm. Öne doğru atılıp cam parçasını elime aldım. Düşerken çıkardığım gürültüden galiba kapı açıldı. Bir adam içeri girdi. Sandalyemi düzeltti.
-"Rahat dur bir daha uyarmam sonuçlarına katlanırsın." Hiçbir şey demedim. Biran önce gitsin ki ellerimi çözeyim. Adam daha çıkmadan bir adam içeri girdi.
-"Arayalım bakalım Amirin ne yapıyor?" Sesinden Cahit olduğunu anladım uzun ve yapılı bir adamdı. Genç olup aynı zamanda ağa olması bir ironiydi. Muhtemelen 30un üstündeydi. Adamın sesiyle incelemeyi bıraktım. Konuşmayı dinlemeye başladım.
YAZARIN AĞZINDAN
Telefonun çalması ile hemen açtı.
-"Merak ettik seni amirim bir arayalım dedik
-"Ceylin nerde eğer ona bir şey oldu ise ölümlerden ölüm beğen Cahit" diye dişlerinin arasından tısladı.
-"İstersen nasıl olduğunu kendi söylesin sana." Adam kıza dönerek
-"Konuş sesini duymak istiyormuş. Bu arada hele bir yanlışını göreyim bu son nefes almaların olur. Aptal adam rahat davranıyordu. Çünkü kızı getirirken gözleri kapalıydı. Ama bilmiyordu karşısında ki kız ondan daha zekiydi.
-"Âgah" dedi biraz bekledi. Genç adam günler sonra sevdiğinin sesini duymasıyla gözlerini kapatmış ve hiç susmadan konuşmasını istemişti. Bir şarkı olsa sesi hiç bıkmadan defalarca dinleyebilirdi. Biran nasıl olduğunu sormadığını fark etti.
-"Nasılsın Ceylin o adi herif sana bir şey yapmadı değil mi?
Hiçbir şey söylemedi Ceylin. İyiyim lafı geçiştirmek için söylenirdi. İyi olmadığı halde iyiyim demek hiç doğru değildi Ceylin'e göre. O yüzden hiçbir şey dememişti. Ağah'ın sorusu askıda kalırken
-" Beni iyi dinle Âgah. Sana yazdığım şiiri dinle, ezberle hatta yaz. Okudukça beni hatırlarsın. Genç adam anlamamıştı. Ne şiirinden bahsediyordu. Yoksa öldürecekler miydi? Öyle olsa bile Ceylin şiir yazmazdı.
-"Ayrılık çaldı kapımı
Ve aldı sevdiğimi elimden
Canından can gittiğinde anlarsın
Ilık nefesi nefesinde olmaz
Leyla terk etmiştir bu diyarı
Artık yoktur yalnızsındır
Rüyadan ebediyen uyanmışsındır.
-"Eeh yeter bu kadar ne kadar acıklı. Şair ruhlu kızıl afet " dedi. Telefonu kapattı. Telefon kulağında yapılan vedayı düşünüyordu. Ne demek istemişti. Şiirden önce yaz ezberle demesinde ki amaç neydi? Gerçekten sevgiliymiş gibi veda etmişti. Peki ama bu sahte kabulleniş ne içindi. Mirza arkadaşının telefon kulağında öylece durduğunu görünce yanına geldi.
-"Âgah ne oldu tertip bir haber mi var?
-"Cahit aradı" durakladı.
-"Ee ne dedi konuşsana oğlum
-"Telefonu Ceylin'e verdi. Son cümlelerini söyle dedi oda bunları söyledi deyip önündeki kağıdı Mirza'ya uzattı.
Mirza okudu ve kaşlarını çattı.
-" İyi de bu Ceylin'e göre bir şey değil ki". Tamam uzun zamandır görüşmüyorlardı ama gerek yetimhaneden olsun gerek emniyetten göreve başladığından beri olan halleriyle çelişkiliydi. Bu işte bir iş vardı. Şiiri daha dikkatli okudu. Tekrar tekrar okudu. Birden baş harfleri dikkatini çekti. Bu bir akrostişti. Yukarıdan aşağı Avcılar yazıyordu.
-"Helal be Ceylin tertip bulduk Ceylin'i bulduk.
-"Ne na-nasıl nerde?" diye telaşa ve heyecana kapıldı genç adam.
-"Bak oğlum aslında şiir bir şifreymiş. Nerde olduğunu anlatmaya çalışmış
-"Tamam topla ekibi gidelim. Bütün avcıları dikik dikik arıyoruz. Bulacağız o şerefsizi sonra da. . .
-"Hadi lan ne yaparsan yaparsın önce Ceylin'i bulalım" dedi. Ekibi toparlayıp çıktılar. Yerini bulmaları kolay olmuştu. Çünkü avcılarda bulunan depoları önceden tesbit ettirmişti. Şimdi de deponun önündeki adamları etkisiz hale getirdiler. Deponun etrafını sardılar. Deponun kapısında daha fazla dayanamayan Âgah omzuyla yüklenerek tek seferde açmıştı.
-"Polis kaldırın ellerinizi kımıldamayın"diye bağırdı. Adamlar ateş etmeye başlayınca onlarda karşılık verdiler. Çatışma başlamıştı. Silah seslerini duyan Ceylin geldiklerini anlamıştı. Fakat görmemişti. Hala elinde ki cam kırığı ile iplerden kurtulmaya çalışıyordu. Az kalmıştı. Bilmiyordu ki bir çift kehribar göz onu görmek için iyi olduğunu bilmek için can atıyordu. ....
Bir anda mahşer kalabalığına dönen depoda silahlar ardı ardına patlarken hala bağlı olduğum ipi kesmeye çalışıyordum. Az kaldı ellerimin de kesildiğini hissediyordum. Sonunda iplerden kurtuldum. Korunaklı olmasa da kurşunlardan kaçabileceğim bir yere saklandım. Birçok adam ölmüştü. Silah bulabilme umuduyla sağa sola bakınmaya başladım. Hemen solumda bana uzak olmasıyla beraber oldukça açıkta silahı gördüm. Eğilerek hızlı bir şekilde silahı alıp yerime geri koştum. Herkes birbirine o kadar odaklanmıştı ki hiç kimse beni fark etmemişti. Etrafa göz göz gezdirdim. Bizim ekibi gördüm. İtemsizce gözlerim Âgah'ı aramaya koyuldu. Neden arıyorum ki??. Bulunduğum yerden çıkıp ekibin yanına gitmek istiyordum fakat yara almadan oraya gitmem imkansız olurdu. Çünkü yağmur gibi kurşun yağıyordu. O sırada gözlerime değen kehribar gözlerle olduğumuz yerde öylece birbirimizi izlemeye başladık. Silah sahibi sesleri sanki kilometrelerce uzaktan geliyordu. -"Gelmişti işte. Saçmalama senin için değil görev için gelmişti. Senin için geldiğini sana düşündüren nedir acaba?"diye araya girdi iç sesim. Haklıydı da kimse menfaat beklemeden bir şey yapmayalı uzun yıllar oldu. Hatırlayamacağım kadar uzun. Göreviydi elbette. Peki ama mantığım bunu kabullenirken sadece benim için gelmiş olmasını ilk duyduğunda endişelenmiş olmasını isteyen kalbim ne yapmalıydı?. Bir anda gözümün önünden geçen kurşunla neye uğradığımı şaşırmıştım hemen kendimi geri çektim. Ben fark etmeden bana yaklaşmış olan adamı vurdum. Adam hareketsiz yerde yatarken gözlerim tekrar kehribarla tutsak olma niyetiyle tarafa bakındım. Fakat kehribarların aksine yerde boylu boyunca uzanmış bedenle karşılaştım. Ne zaman nasıl olmuştu. Onun olmamasını diledim. Silahları umursamadan koşar adım yüz üstü yere uzanan tanıdık bedene gittim. Yere çöktüm. Elimi omzuna koyup ters çevirdim. Yüzünü görür görmez derin bir nefes aldım. Bir an donuk bakan kehribarları gördüğümü düşününce bile bir ürperme aldı bedenimi. Kolumdaki sızıyla elim omzuma gitti. Elime gelen sıvıyla vurulduğumu anlamıştım. Kendimi kaybettiğim için fark etmemiştim. Bir anda sırtımdan giren acıyla daha da dikleştim ve yüz üstü yere düştüm. Hain kurşunlardan biri beni bulmuştu. Yanına geliyorum baba tıpkı senin gibi bir hain kurşunuyla. Bilincimi kaybetmeden önce duyduğum tek şey ismimim biri tarafından depoyu inletircesine haykırmasıydı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geçmişin Arafı
Teen Fiction-"Yalnız değilsin Ceylin o yanında seni yalnız bırakmayacak. Burası kızım ne cennet ne cehennem burası Araf ruhunun sıkıştığı bu yerden onun sayesinde çıkacaksın ona yardımcı ol. Ruhunu geçmişin arafından kurtar . Seni çok seviyorum cennet kokulum "...