11.Yürüyen Bela

66 4 0
                                    

Merhaba arkadaşlar. Kusura bakmayın. Yoğunluktan her gün bölüm atamıyoruz. Haftada bir kere. Anlayışınız için destekleriniz için de teşekkür ederiz :* Instagram hesabımız: fatmaseyna
Keyifli okumalar . Oy vermeyi unutmayalım

Ali'yle birlikte görüş alanımızda ki adama doğru yürümeye başladık. Ben ellerim ceplerimde rahat bir izlenim sunarken Ali el kol hareketleriyle hararetli bir şekilde bir şeyler anlatıyordu. . . Gerçekten uçuk genç modeliydi. Anlattıklarının saçmalığı içinde boğuluyordum. Adama iyice yaklaştık. Ali lakayt bir şekilde
-"Hey adamım naber". Adamın hoşuna gitmemiş olduğunu çatmış kaşlarından anladım ve hemen olaya dahil oldum.
-"Merhaba" ( adamın gözleri beni buldu ve çatık kaşlarını düzelterek
-"Buyurun hanımefendi" adamdan tiksiniyordum ve bunu yansıtmamak için baya çaba sarf ediyordum. O sırada Ali
-"Bize iki simit". Sanırım Ali rolü kalmıştı. Yayık yayık konuşuyor el hareketleriyle de kafasının kıyak olduğunu belli ediyordu. Aklıma gelen düşünce ile tekrar Ali'ye baktım. Bu çocuk operasyon gerçekçi olsun diye uyumamıştı. Tekrar adama döndüm şüpheli gözlerle beni inceliyordu. Bizi süzdükten sonra
-"Daha önce kullandınız mı? Diye sormayacağım belli oğlanın kafa üç yüz beş yüz durumda (baş ve işaret Parmağını birbirine sürterek peki mani var mı? Ayrıca sizi daha önce buralarda görmediğime eminim. Daha önce nerde takılıyordunuz?dedi
-"Evet buraya yeni taşındık. Kullanım ilk degil ama sizden alım ilk. Namınızı duyduk geldik."dedim.
-"Nerden anladınız her simitçi aynı işimi yapıyor"
-"Hey hey sakin ol adamım. Kaç gündür seni izliyoruz. Saf değiliz. Hele de bir kaç kişinin tavsiyesine uyup mal alacak kadar salakta değiliz. Emin olduk geldik. Kendimizi güvenceye almak zorundayız dostum. "dedi.
Ali'nin açıklaması üzerine adam sakinleşti ve gözlerinde ki şüpheli bakışları rafa kaldırdı.
-"Paranız var mı? "Önce para...
-"Emin ol paradan bol hiçbir şey yok bizde". Adamın gözlerinde dolar işareti gördüğüme kalıbımı basarım. Ali cebinden para çıkarırken adamda simit poşetinin içine ceketinden çıkardığı beyazı bıraktı. Şüpheli bakışlarla etrafa bir kaç baktıktan sonra Ali'ye elindekileri uzattı. Ali'de elindeki parayı verdi. Nasılda bu işte ustalaşmıştı şerefsiz. Adam memnun gülümseme ile
-"Yine beklerim ben hep buralardayım"dedi. Simitçi simitçi diye bağırarak gözden kayboldu. Ali'ye döndüm. Öfkeli bakışlarla adamın gittiği yola baktığını gördüm. Gözlerim ellerine kayınca avuçlarını delice bir şekilde sıkmıştı parmak boğumları beyazlaşmıştı. Dişlerinin arasından söylediği küfür bir kızın yanında söylenmezdi ama ben normal kız değildim. Ben de zamanında çok küfür etmiştim. Varlığını fark edince gözlerinde ki mahcupluğu gördüm.
-"Özür dilerim kendimi tutamadı."
-"Sorun değil hem sana katılıyorum"dedim. Ali'nin kocaman açılmış gözleri ve o şeklini almış dudakları benden böyle bir cümle çıkacağına inanmamış gibiydi. Tuttuğu nefesini birden dışarı verdi.
-"Sen ne ilginç kızsın ya"dedi yürümeye başladı. Hiçbir şey demeden peşinden yürümeye başladım. Ama bunu ben seçmemiştim böyle olmayı da istememiştim. Hayat şartları beni buna itmişti. Kara delik beni içine alıp bu hale getirmişti. Hoş şimdi kendim kara deliktim. İşte bu yüzden kimseyi kendime yaklaştırmıyorum. Kimi sınırlarıma alsam benim gibi olurdu. Bana yaklaşan her şeyi içime çekip yutuyorum. Insanlar soğuk tavrımdan dolayı benden uzaklaşırlardı bu yüzden çok sorun yaşamamıştım. Kimse de yaklaşmaya cesaret edememişti. Ama o kehribarlar karanlığımı delmek istercrsine sınırlarımı zorluyordu. Ben ne kadar demir kapılarımın süngülerini çekmiş olsam da sanki icerlerde bir yerde onu kapıdan gecirmek yanıma almak isteyen bir şeyler vardı. İçerden kilit vuruluyordu duygularıma. İçimde ki iç savaşı durmayalıydım. Kimseyi karanlığıma ortak edemezdim ben üstesinden gelmeye zor alışmışken . . . . Başka birinin varlığı ile yıllardır ördüğüm duvarımı yıkamazdım. Bu savaşın tek kazananı olacaktı. O da ben olmalıyım. Ali'nin sesiyle Mirza'ların yanına geldiğimizi anladım. ..
~~~
Merkeze gelmiştik. Beş dakika sonra da Âgah gelmişti.
-"Nasıl geçti adam birsey çaktı mı? ( operasyona gelmediği için bilgi alıyordu)Mirza;
-"Yok amirim gayet iyiydi. Şerefsiz başta biraz işkillendi ama halledildi. Yarın tekrar mal alacaklar sonra da tam anlamıyla operasyon başlayacak"dedi.
-"Tamam o zaman bugünlük bu kadar yeter evlerinize gidebilirsiniz. Yarına iyi dinlenin"dedi.
Herkes toparlanırken bende eşyalarımı alıp otoparka indim. Arabama doğru ilerlerken bir anda kolumdan tutup duvara yasladı. Elim refleskle silahıma gitti. Fakat görmeye aşina olduğum kehribarları görünce yüzümde ki maske düştü kısa bir anlığına şaşkınlığa büründü. . Ağah'ın bir dolu duvarda resmen beni köşeye sıkıştırmıştı. Yüzümdeki şaşkınlık ifadesini sildim ve tek kaşımı kaldırıp Âgah'a baktım. Yüzü yüzüme oldukça yakındı. Derdi neydi bunun. Ne o bir şey söylüyor ne de ben. Nefesini yüzümde hissediyordum. Ağah'ın yüzündeki gülümseme hiç hayra alamet değildi. Hem ne kadar uzundu bu resmen kafamı yukarı kaldırmıştım. Bir anda yüzü yüzüme daha da yaklaşmaya başladı. Öylece gözlerine dalmış hiç karşı koymamış kımıldamamıştım bile. Konuşarsak dudaklarımız birbirine değecekti. Düşündüğümü yapmayacaktı değil mi? Buna cesaret edemezdi. Anın şokuyla gözlerimi kapattım. Kısa bir süre sonra kulaklarıma değen dudaklarla kaskatı kesildim. Karnım kasılmaya başlamıştı. Kalbimden bahsetmiyorum bile. Dudakları kulağıma değerken tüylerimi ürpertecek bir fısıltı ile
-"Kendine dikkat et çaylak"dedi.
Benden uzaklaştığı zannederek gözlerimi açtım. Hala yakındı. Ne demek istemişti şimdi bu adam. Daha fazla üzerimde hakimiyet kurumasına izin vermeden ellerimi göğsüne koyarak ittim. Vücudundan vücuduma elektrik akımı olduğunu hissettim sanki. Sanırım o da hissetmiş olacak ki -" bu da neyin nesi" dediğini duydum. Yaşadığım duygu yoğunluğundan olsa gerek hiç gücüm kalmamıştı haliyle kas yığını vücudunu bir milim bile kıpardatamamıştım.
-"Kendinize gelin amirim"diye bağırmam ile bir iki adım geri gitmişti. Hiçbir şey demeden arabasına binip uzaklaştı. İyice arkasından baktım. Eve sürmeye başladım. Eve gelince direk kendimi koltuğa bıraktım. Kafamı koltuğun altına alıp rahat bir pozisyon oluşturdum. Otoparkta yaşananlar yol boyu aklımdan çıkmamıştı. Ağah'ın dengesiz hareketine değil üzerimde kurumasına izin verdiğim hakimiyete kalbimin hızlı atmasına kızıyordum. Telefonun melodisi kulağıma dolarken nerde olduğunu bulma çabasına girdi. Fakat cebimde olduğunu anlamayacak kadar dalgındım. Ekranda yazan "deli doktoru" yazısını görünce derin bir nefes aldım zira daha çok nefes almam gerekecekti. Ses tonumla bile duygularıma rahatça belli edebildiğim anlayan tek dostum. Telefonu açtım. Her zaman ki cıvıl cıvıl sesi ile karşılaştım. Bu kızın enerjisi bazen beni bile yoruyordu ama kendi yorulmuyordu.
-"Naber atarlı. !" söylediği söze gözlerimi devirdim.
-"İyidir senden?
-"Hey! sesin öyle demiyor ama. Hadi seni dinliyorum atarlı dökül bakalım"
-"Hiçbir şey olmadı Umut iyiyim. Ayrıca ses tonumun neyi varmış. "
-"Bak içine atmayı bir kenara bırakmalısın. Bunu defalarca konuştuk. Duygularının tepkilerini göstermiyorsun. Ne konuşuyorsun ki bende fayda etmiyor ne ağlıyorsun. Hem bana geçen gelen hasta..."
-"Aa tamam doktorluğun tuttu yine. Ben iyiyim dinleniyordum. Sen arayınca yorgun çıkmıştır. Beni boşver sen ne yapıyorsun? "
-"Her zamanki gibi hastane hastalar. .. Nasıl hayat hikayeleri var bir bilsen. İnsan haline şükür ediyor. "
-"Haklısın" demekle yetindim. Biraz daha muhabbet ettikten sonra vedalaşıp kapattık. üzerime değiştirip mutfağa girdim. Sandviç hazırlayıp bir bardak ayran ile yemeye başladım. Karnımı da doyurduktan sonra banyoda ki islerimi hallettim. Odama geçip kendimi huzursuz bir uykunun kollarına attım. Kulaklarımda hala tüyler ürperten fısıltısı yankılanıyordu. (Kendine dikkat et çaylak)
~~~
Sabah kalktığım da yine aynı tarz şeyler giydikten sonra evden çıkmıştım. Arabayı park ettikten sonra gözüm dün Âgah'ın beni sıkıştırdığı yere kaydı.
Kalbim yine benden bağımsız atarken zihnim görüntüleri bir kamerayla çekmiş gibi tek tek önüme sunmuştu.
Düşüncelerimi dağıtmak için kafamı sağa sola salladım ve otopartan çıktım. Ben çıkarken Agah'ın Range Rover'ı
otoparka girmişti. Hızlı adımlarla binaya giriş yaptım ve asansörün önünde beklemeye başladım. Yanımda birinin
varlığını hissedince kafamı çevirdim ve Agah'la karşılaştım. Gelen asansöre binmek gibi bir hata yapmayacaktım.
Zira dünkü şeyleri bir daha yaşamayı kalbim kaldırmayabilirdi. Adımlarımı merdivene yönlerdirdim ve çıkmaya başladım.
Bizim kata geldiğimde herkesin gelmiş olduğunu gördüm. Kendi masama geçtim ve daha sonra içeri Agah girdi.
Bu adam asansöre binmemişmiydi ? Pes yani, benden sonra içeri girdi. Aman bana neyse? Genel olarak 'Günaydın'
faslı bittikten sonra Mirza ayaklandı ve
-"Hazırsanız başlayalım, yine aynı şekilde gidip mal alacağız."
- "Başkomiserim bu ne kadar sürecek?" soruyu soran Sema'ydı.
- "Bir kaç gün daha böyle küçük alışveriş yaptıktan sonra gerçek operasyon başlayacak."dedi. Herkes arabalara bindi ve yine aynı yere gitmeye başladık.
-3 GÜN SONRA-

Büyük gün gelmişti. Dün adamlara elimizde para olduğunu ve daha büyük mal almak istediğimizi söyledik. Adam
bir kaç kişiyi aradıktan sonra bize bir adres vermişti ve parayı alıp buraya gelmemizi söylemişti. Ve tabiki Kulaksız'ın bizimle tanışmak istediğini söylemişti. Emniyette bir koşuşturma içindeydik. Herkes silahlanıp tedbirlerini alırken ben ve Ali'yede dinleme cihazı takmışlardı. İçeride olacaktık ve bizim işaretimizle operasyon başlayacaktı. Fakat Mirza başkomiser daha gelmemişti ve o gelmeden operasyona başlayamazdık. Sonuçta operasyonu o yönetiyordu.
MİRZA'NIN AĞZINDAN
Burun kemerimi sıkmış ve gözlerimi kapatmış sakinleşmek için içimden sayıyordum fakat bana 10 yetmezdi. Ben 100'e kadar sayacaktım. Hem suçlu hem güzel hem de çenesi düşük bir baş belası edinmiştim. Ve en önemlisi operasyona geç kalmıştım. Hala tepemde bağıran kadına daha fazla dayanamayıp
-"Yeteeer! "Yeter bi sus Allah aşkına, nesin sen ha?Motorun soğusun bir sus! Hem suçlu hem güçlü şuna bak!"
-"Nee ben mi suçluyum? Bana baksana sen sen ne kaba bi herifsin.Bir bayana nasıl 'motorun soğusun' diyebiliyorsun? Ne oldu sanki arabana alt tarafı ön taraf pert!' Öylece durmuş transa
geçmiş gibi öfkelenince iyice koyu olan harelere bakıyordum. Bu kadın tam bir baş belasıydı.
-"Alt tarafı mı? Ne mi olmuş? Ya sen değil misin hiç sinyal vermeden yolun ortasında duran. Kadınaların araba kullanmasına karşı değildim ama bu saatten sonra karşı çıkanlardanım ve böyle bir karar alınırsa altına imzamı da atarım. Araba kullanılamaz hale gelmiş bana alt tarafı pert olmuş diyor. Daha ne olsun?' Sonlara doğru yükselen sesimden
ürkmüşe benziyordu ama yinede korkmamış gibi yapmaya çalışıyordu.
-"Sen daha çok beklersin kadınları araba kullanması yasaklansın. Asıl erkeklerin araba kullanması yasak olmalı. Ne diye son sürat araba kullanıyorsun? Yavaş olsaydın hasar bu kadar büyük olmazdı. Hem benimde arabam pert oldu ben bişey diyor muyum ? Senin gibi bağırıp çağırıyor muyum?"
Cebimden telefonumu çıkardım ve adresi verip çekici çağırdım. Gözüm saate kayınca çok geç kaldığımı anladım ve Agah'ı arayıp operasyona daha gecikeceğimi ve onun gidip yönetmesini istedim. Bir sorun olup olmadığını sordu bende daha sonra anlatacağımı söyleyip kapattım. Karşımdaki yürüyen belayla birbirimize ölümcül bakışlar atıyorduk. Aslında güzel kızdı.Yeşil gözleri vardı ve açık kumral saçları dalga dalgaydı. Fakat o çenesi açılınca bütün bu güzellikler kayboluyordu.Uzun bir süre sonra çekici geldi ve arabaları çekiciye bağladıktan sonra sürekli arabamın bakımını yaptırdığım yerin adresini
verdim ve oraya bırakılmalarını istedim. Karşımdaki kızın hareketlendiğini fark edince ona döndüm ve cüzdanını çıkardığını gördüm. Ondan önce davranıp adama parayı uzattım.
-"Tamirciye de Mirza Kahraman gönderdi deyin sorun olmayacaktır.
Zaten ben kendisini haberdar edeceğim.' dedim. Adamlar uzaklaşırken yürüyen belaya döndüm. Öfkeli gözlerle bana bakıyordu.
-"Bu yaptığınıza gerek yoktu. Madem suçluyum ben hallederdim ve ayrıca borçlanmayı sevmem. Lütfen çekiciye verdiğiniz ücreti söyler misiniz? Ayrıca tamirhanenin adresini alabilir miyim ?'
-"Tamirhanenin adresini verebilirim fakat çekici meselesi için
tek bir söz daha duymak istemiyorum'. Mahcup bir ses tonuyla
-"Size borçlandım.' dedi.
-"Hayır borçlanmadın. (yanına yaklaşıp)
çünkü bir karşılaşacağımızı sanmıyorum yürüyen bela'. dedim ve öfkeden kudurmasını aldırmadan çağırdığım iki taksiden birine bindim.
Ve evet o kadar da kaba değildim, sonuçta bir bayandı ve yetişmesi gereken bir yer olabilirdi. Taksi emniyetin önünde durunca ücreti
ödedim ve arabadan indim. Taksi giderken giderken tam merdivenlere çıkacaktım ki bir taksi daha geldi. Taksiden inen kişi ile aklımdan
geçen tek düşünce; ne işi vardı burda? Bide beni mi takip etmişti? Fakat onunda yüzünü şaşkınlık kaplamıştı, tam önümde durdu ve 'Bir
daha karşılaşacağımızı sanmıyorum' deyip yüzündeki gülümsemesiyle önümden geçip gitmişti. Bir dakida bir dakika. O beni mi taklit etmişti?

Geçmişin ArafıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin