Operasyonun başlaması için hâlâ Mirza başkomiseri bekliyorduk. Âgah;
-"Mirza operasyona yetişemeyecek. Benle devam edeceksiniz. Hazırsanız çıkalım. Çocuk Şube ile konuştum. Bizden haber bekliyorlar. Aynı anda hareket edeceğiz. Unutmayın kulaksızın inine ineceğiz. Çocukları ordan sağ salim kurtarmak zorundayız. Ben emir vermeden kimse ateş etmeyecek. Önce çocukların güvenliğinden emin olacağız ki bunu da çocuk şube yapacak. Bizde adamları paketleyeceğiz. Anlaşıldı mı? " (hep bir ağızdan?
-"Anlaşıldı amirim"diye bağırdık. Enerjimizden memnun olmuş bir tebessümle
-"Hadi o zaman gidiyoruz" dedi ve silahını beline yerleştirdi. Yürümeye başladı hemen arkasında bir an önce çocukları kurtarmak ve o adamların tepesine binmek isteyen bizler vardık.
~~~
Ali ile ekibi geride bırakarak birkaç gündür mal aldığımız adamın yanına doğru yürümeye başladık. Adam tek kelime etmeden
-"Fark ettirmeden beni takip"dedi.
-"Simitçi"diye bağırarak önden ilerlemeye başladı. Araya mesafe koyarak adamı takip etmeye başladık. Ekibin görüş açısından çıkmıştık ama üzerimizde dinleme cihazları vardı. Adam ara sokaklardan birine girdi bize döndü.
-"Bu sokağın sonunda sizi siyah bir araba alacak. Bundan sonrasını onlarla devam edeceksiniz.
-"Tamam" deyip adamı onayladık. Sokağın sonuna doğru yürümeye başladık. Kulağımda ki cihaz cızırdadı ve Âgah'ın sesi duyuldu.
-"Ceylin"
-"Efendim amirim"
-"Adamın bahsettiği arabanın plakasını söylemen lazım"
-"Tamam amirim"
-"Dikkatli olun. " Ali ile biraz daha ilerledik. Cihaz anlaşılmasın diye saçlarımı açık bırakmıştım. Ayrıca kullanmaktan zevk aldığım muştayıda cebime koydum
Eminim lazım olacaktı. Plakayı görebilmek için gözlerimi kısarak yanlışsız bir şekilde gördükten emin olduktan sonra
-"Plakayı söylüyorum 34 FS 12
-"Tekrar ediyorum 34 FS 12 tamam.
-"Anlaşıldı tamam".
Arabaya iyice yaklaştığımızı fark ettim. Arabanın sürgülü kapısı açıldı ve iri yarı bir adam çıkıp eliyle içeri girmemizi işaret etti. Ali ile birbirimize baktık. Önce ben sonra Ali bindi. Hareket etmeye başladık. Araba eski bir binanın önünde durdu . Şoför koltuğunda ki adam gelip kapıyı açtı. Depoya girdik. Deponun girişinde en fazla 16-17 yaşında çocuklar duvar dibinde oturmuş ellerindeki bali olduğunu düşündüğüm şeyi çekiyorlardı. Bunlar gibi birçok çocuk vardı. Etrafıma biraz daha göz attım. Depo iki katlıydı. Yaşanılacak yer olmayacak kadar küf kokuyordu. Çocuklardan birkaçı yanımıza doğru geldiler. Etrafımıza doluştular. Yanınızda ki adamlar sert bir şekilde çocukları gönderdi ve bizi deponun sonunda olan bir odaya götürdüler. Ali ile odada yalnız kaldık. Karşılıklı sandalyeye oturduk. Herhangi bir dinleme cihazına karşı hiç konuşmadık. Birden -" Ceylin" diyen Âgah'ın sesini duydum. Böyle bir şey beklemediğim için irkilmiştim. Ali'nin bakışları beni bulunca -"Sorun yok" dedim. Ağah'ın söylediklerini dinlemeye başladık.
-" Deponun etrafını sardık. Operasyon için işaretinizi bekliyoruz"
-" Burada her şey yolunda amirim." dedi Ali. Biranda odanın kapısı açıldı ve Ali konuşmayı yarıda kesti ayağa kalktı. Bende ayağa kalktım. adamı süzmeye başladım.Adam resmen ben pisliğin tekiyim diye bağırıyordu. Giydiklerinden tutundan yüzündeki bıçak izine kadar...Adamın gözleri kısa bir süreliğine bizde oyalandı. Daha sonra masanın üstüne koyduğumuz para çantasına takılı kaldı.Masanın diğer tarafındaki koltuğa oturdu.
-" Hoş geldiniz gençler" dedi yüzündeki sinsi gülümsemesiyle
-" Hoş bulduk ... " Ali adama nasıl hitap edeceğini bilememişti. O sırada adam
-"Kulaksız" diye açıklamada bulundu.Daha sonra konuşmaya devam etti.
-" Birkaç gündür mal alıyormuşsunuz. Ne zamandır kullanıyorsunuz?"
-" Bir yıla yakındır kullanıyoruz.Adamlarınız sorduğundada söylemiştik ki eminim bu konuda sizi bilgilendirmişlerdir." dedi Ali
-" Evet genç adam benim haberim olmadan kuş dahi uçmaz buralarda. Her şeyi bilirim." Her şeyi bilirim derken ki iması ikimizinde dikkatinden kaçmamıştı. Çünkü Ali'yle birbirimize dönüp kısa bir bakışmıştık fakat kulaksız işkilenmesin diye tekrar ona döndük.
-"Neyse ne kadar mal istiyorsunuz. Ne yaptığınızla ilgilenmeyeceğim. Beni ilgilendiren tek kısım para.
-"Bu çantada 100 bin tl var. Yeterli bir miktar zannımca.Hepsiyle mal almak istiyoruz "dedim.Adamın gözleri bende fazla oyalanmıştı. Bu beni gerçekten rahatsız etmişti. Bir şeyler ters gidiyormuş gibi hissediyorum. Hadi hayırlısı...
-"Güzel iyi para anlaştık" dedi.Masanın üstündeki telefona uzandı. Hattın diğer tarafındaki kişiye
-"Hazıra ne kadar mal var?
-" ....
-"Tamam hepsini bir çantaya koyup odaya getir" deyip telefonu kapattı.
-" Birazdan hazır olur. Bu arada beklerken ne içersiniz ?"
-"Yok bir şey almayalım" dedi Ali. Kısa bir süre odaya elinde siyah bir çantayla adam girdi. Kulaksız çantayı aldı ve adamı odadan gönderdi. Çantayı açtı. Bir paketi aldı ve hafif ağzını açarak eline boşalttı ve içine çekti. Paketi bize doğru uzattı.
-" Test etmek ister misiniz?"
-" Gerek yok hem malına güvenmiyor musun?"
-"Emin ol genç adam benim malımın üstüne mal bulamazsın ( ayağa kalktı ve Ali'yi e geçerek bana doğru yürümeye başladı. tam önümde durdu. Elini yüzüme doğru yaklaştırmaya başladı) Ve ayrıca güzel bayan " dedi saçımı kulağımın arkasına sıkıştırırken başımı geriye doğru çekmeye çalıştım. Yüzümü de ondan tiksinir bir ifade yerleştirdim.Konuşmaya devam etti.
-"Bir insan da 2 özellik bulunmazmış.Zeki olanlar güzel olmaz, güzel olanlar zeki olmaz." Eli kulağımdaki böceğe gitti ve tek hamlede aldı
-" Ve sende güzel olup zeki olmayanlardansın" dedi ve beni bir anda çevirip nerden çıkardığını anlamdığım çakıyı boynuma dayadı. Gözlerim Ali'ye kaydı. Silanını çıkarmış kulaksıza uzatmıştı. Bir elim katlanmış adamla aramdaydı ve boynumda metalin soğukluğu vardı. Adam Ali'nin elindeki silaha odaklanmıştı.
-" Anlamayacağımı mı sandınız ? bana boşuna kulaksız demezler.Şimdi anlamışsınızdır." Acaba ekip bir şeylerin ters gittiğini anlamışmıdır diye düşünmeden edemedim.Adamın boşluğundan yaralanarak fark ettirmeden boşta kalan elimi cebime attım ve muştayı parmaklarıma geçirdim. Dirseğimi bir anda boşluğuna geçirdim geriye doğru sendelemesini sağladım. Atik bir hareketle adama döndüm ve muştanın takılı olduğu elimi yumruk yapıp adamın suratının ortasına indirdim. Adam boğuk bir acıyla inledi ve dengesini kaybederek yere düştü. Adamın yüzüne eğildim ve birkaç yumruk daha atıp etkisiz hale getirdim. Pis kanı parmak boğumlarıma bulaşmıştı. Elimi adamın üstüne sürerek temizledim. Ali'ye döndüm. Şaşkın şaşkın bana bakıyordu. Bir anda gülümsedi ve
-"Bana hiç gerek yokmuş aslında" dedi. Tam o sırada odanın kapısı açıldı. Asaf'ın gözleri önce beni sonra da yerde yatan adamı buldu.
-"Oo tertip ellerin dert görmesin
-"Yalnız tertip o şaheser bana ait değil. Ceylo'ya ait.
Asaf'ın bakışları beni buldu ama çokta şaşırmışa benzemiyordu. İzlenimimi doğrular bir şekilde
-"Çokta şaşırdım diyemeyeceğim. Ellerine sağlık bizde dışarısını temizledik. Çocuk şube çocukları araçları bindirip götürdü. Yarısından çoğu tedavi görecek.
Asaf bunları anlatırken Âgah ve ekipten birkaç kişi odaya girdi. Ağah'ın bakışlarında endişe vardı sanki beni görünce silinmişti. Emin değildim çünkü bilinç altımın bana oynadığı oyunlardan biri olma ihtimali oldukça yüksekti. Gözleri bir hasar olup olmadığını kontrol etmek için tepeden tırnağa bedenimi süzüyordu. Bakışları boynumda takılı kaldı. Bana doğru gelerek elini boynuma değdirdi. Elinin değmesiyle bir sızı yokladı boynumu.
-"Ne oldu senin boynuna? "diye sordu. Hiçbir şey anlamamıştım. Sanırım adama dirseği geçirirken çizilmişti. Önceden fark etmediğim çizik onun elinin değmesiyle âdeta alev almıştı. Kendimi geri çektim. Boş gözlerle Âgah'a baktım.
-"Sorun değil ufak bir çizik amirim." Bu soğuk ve umursamaz tavrıma sinirlenmişti ama herkes bizi izlediği için sesini çıkaramamıştı.
-"Ali içerideki adamlar tamam bunu da ayıltıp araçlara bindirin." Ali masanın üstündeki sürahiyi aldı ve adamın yüzüne boşalttı. Adam acıdan inliyordu. Bakışlarımın radarına Âgah'ı aldım fakat o bana değil elimdeki muştaya bakıyordu. Mavilerimi buldu sonra elimdeki muştayı işaret ederek
-" Amirim Ali'de yardım etsin çok ağır bu şerefsiz. .." diyen Ali'nin sesi Âgah'a cevap vermekten kurtarmıştı ama zaten nasıl cevap verecektim ki. Asaf ve Ali birbiriyle uğraşarak adamı odadan çıkardılar. Hemen arkasından bizde çıktık. Kehribarları sırtımda hissedebiliyordum. Rahatsız edici bir histi. Depodan çıktık. Araçlara doğru ilerlerken bize doğru gelen birinin varlığını hissedince kafamı kaldırdım. En fazla bende 5-6 yaş büyük bir adam gördüm. Tam önümüzde Âgah durdu.
-"Arkadaşlar çocuk şubesinden başkomiser Emre Aladağ" dedi. Herkes tek tek el sıkışıp memnun oldum gibi cümleler kurmuştu. En son adamın bakışları beni buldu. Gözlerimiz aynı renkti ama benim maviliklerimin aksine onun kinde hayat vardı. Elini bana doğru uzattı. Bir anda hiç beklemediğim şeyi yaptım elim elinin içine kaydı. Herkesin şaşkınlıkla bize baktığını hissediyordum. Bilincim yerinde değilmiş gibiydi sanki. Neydi böyle beni bu adama çeken. Bu adamda bir gizem vardı. Ben onu çözmeden durmayacaktım.
YAZARIN AĞZINDAN
Daha önce hiç tanımadığı bir duygu kanını kaynatıyordu adamın. İlk geldiği zaman kendisine soğuk davranan kız gitmiş şuan da sus pus olmuş bir şekilde adamın elini tutmuştu. Aralarında ki benzerlikte gözünden kaçmamıştı
Adamın ifadesi şaşkın Ceylin ise .... hadi ama o hissettiklerini dışa yansıtmazdı. Bu görüntüye daha fazla dayanamadı ve sert bir sesle
-"Tanışma faslınız bittiyse herkes araçlara" dedi. Genç kız Âgah'ın sesiyle elini ateşe değmiş gibi geri çekmişti. Son kez adama baktıktan sonra arkasını döndü ve arabaya bindi. Ne diye bağırmıştı bu dengesiz şimdi. Yine neye sinirlenmişti acaba. Bir dakikası bir dakikasını tutmuyordu. Kafasını arabanın camına yaslayıp yolu izlemeye başladı..
CEYLİN'İN AĞZINDAN
Neredeyse hava kararacaktı. Emniyette yeni giriş yapmıştık ki Sema Âgah'ın yanına geldi. Tam bir söyleyecekti ki Âgah önce davrandı.
-"Mirza geldi mi?"
-"Evet amirim yanında bir bayanla geldiler bizim kattalar."
-"Bayanla mı? Neyse tamam"
-"Tamam amirim"dedi. Bizim kata çıktık. Mirza kendi masasında oturmuştu çok iyi görünmüyordu. Fena sinirlenmişti. Hemen yan tarafta bekleme sandalyesinde oturan kadını gördüm. Geldiğimizi fark etmemişlerdi. Bizden önce bir şey olduğu kesindi.
-"Bela mısın kızım ne işin var senin burda. Niye takip ediyorsun?"
-"Asıl sen bela mısın? Sanane ne işim varsa var. Ayrıca egoist bey seni takip ettiğim filan da yok"
-" Allah'ım sen bana yardım et. Bu cinsin en zor yaratılmışıyla imtihan eyleme beni amin. " diye dua etti. Ali'nin kahkahası odada yankılandı ve ikiside bizr döndü. Ağah onlara doğru ilerlemeye başladı. Bayanın önünde durdu.
-" Hoş geldiniz sayın savcım."
Mirza'nın dudaklarından kaçan şaşkınlık nidası varken savcı olduğunu öğrendiğimiz bayanda da zafer gülümsemesi vardı. Ağah bize dönerek
-"Arkadaşlar Savcı Sümeyye Demirci. Bundan sonra bizimle. "dedi. Sırayla tanıştıktan sonra Mirza'ya dönerek
-" Sanırım sen de başkomiser olmalısın. Memnun oldum başkomiserim " Mirza öfkeli bakışlarını kıza dikerek
-"Tam üstüne bastınız sayın savcım. Bende memnun oldum " dedi masasının başına geçti. Bence tatlı bir kızdı sıcak kanlıydı. Belki ben bu kadar soğuk olmasaydım arkadaşlık kuracak kadar ısınmıştım. Ben bunları düşünürken Ali'nin yanıma geldiğini fark ettim.
-" Ceylin şu boynunda ki çiziğe bir baktırsan mikrop filan kapmasın" Âgah'ın odasının kapısı açıldı. Elindeki dosyalarla Asaf'ın yanına gitti.
-"Gerek yok ufak bir çizik öldürmez beni"
-"Olsun enfeksiyon kapabilir. Hem gerekli malzemeler var inat etme he "
-" Ali gerçekten gerek yok" dedim. Ağah'ın bana seslendiğini duydum. Kafamı kaldırdığımla odasının kapısına yaslanmış beni bekliyordu. Yanına gittim. -"Efendim amirim"
-"Benimle gel az evrak odasında işimiz var"
-"Tamam amirim" dedim. Beraber evrak odasının yolunu tuttuk. Odaya girdik. Eliyle sandalyeyi gösterdi
-"Otur" diye emir verdi
-"Dosya arayacağız sanıyordum. " Bana doğru yaklaştı.
-"Önce yarana bakacağız"
-"Hayır buna gerek yok. Isteğimi de hatırlamıyorum. " Beni dinlemedi. Dolaplardan birinden yardım çantası çıkardı. Başka bir sandalye aldı ve önüme oturdu aslında tam dibime desem doğru olur çünkü dizlerimiz birbirine değiyordu. Boynuma doğru yaklaştı ve elindeki tendirdiyotu boynuma bastırdı. Sızlıyordu ama umrumda değildi. Ağah'ın dişlerini sıktığını fark ettim. Girmiş olduğum transtan çıkamıyorum bu adam mıknatıs gibiydi.
-"Acıyor mu? " diye sordu. O ses tonunda şefkat mi vardı. Hayır kimse bana acıyamazdı. Ellerimle bileklerini tuttum. Boynumdan uzaklaştırdım.
-"Acıyor veya acımıyor bu sizi ne ilgilendirir. Bana acımayı kesin. Gözlerinizde ki acıma ifadesini silin. Pansumana filan da gerek yok" dedim. Birden sert bir şekilde bileklerimi tuttu.
-"Sana acıdığım filan yok. Sadece yardım etmeye çalışıyorum ama o kadar inatçı ve körsün ki bunu bile göremiyorsun. Şimdi o pansumanı yapacağım"
-"Hayır yapmayacaksınız"
-"Yapacağım. Akşama kadar bekleriz vaktim var sen bilirsin"dedi. Bileklerimi bıraktı ve pansumana devam etti. O kadar dikkatli yapıyordu ki çıt çıksa bütün konsantiresi bozulacak gibiydi. Odada sadece nefes seslerimiz duyuluyordu. Biraz daha böyle kalırsam kalbimin saçma ritmide eşlik edecekti bu sessizliği bozmaya. Pansuman bitmişti. Eli pansumanın üzerinden çiziği okşadı. Ben bu adama neden dur diyemiyorum. Tam kendimi geri çekecekken fısıltısı yankılandı tekrar kulaklarımda.
-"Kendine dikkat etmeni söylemiştim küçük. Hiç laf dinlemiyorsun"
Öylece durmuş kulaklarımda yankı bulan fısıltısını dinliyordum. Evet bir çekim vardı. Biz zıt kutuplardık ve birbirimizi çekiyorduk.....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geçmişin Arafı
Teen Fiction-"Yalnız değilsin Ceylin o yanında seni yalnız bırakmayacak. Burası kızım ne cennet ne cehennem burası Araf ruhunun sıkıştığı bu yerden onun sayesinde çıkacaksın ona yardımcı ol. Ruhunu geçmişin arafından kurtar . Seni çok seviyorum cennet kokulum "...