Aptal Konuşma Ve Aptal Sunucu

3.5K 106 29
                                    

Uykunun güvenli kollarından beni çekip alan bir ses ile istemeye istemeye başımı yastıktan ayırdım "Bugün çok önemli bir gün Haymitch! Kalk bakalım." Diye çığırıyordu başımda Honor. Neden böyle uyandırıldığımı merak ettiğim sırada önüme konulan kıyafetlere baktım. Honor, ışık hızında konuşuyor, onu anlayıp anlamadığımı umursamadan bir şeyler söylüyordu.

Kendimi yatağın sıcaklığından zorla ayırıp banyoya ilerlediğimde göz kapaklarım hala daha ayrılmamak konusunda diretiyordu. Honor'un sesini duymamak için kapıyı çarpıp yüzümü yıkadığım sırada da zar zor uykunun mayışıklığından sıyrılabilmiştim. Yüzümü havluya sildikten sonra tekrardan içeri girdim ve Honor'un yaklaşık yirmi tane takım elbiseyi odamın farklı yerlerine yerleştirdiğini fark ettim.

Her birinin siyah olması ayrı bir yaratıcılıktı, bunda hem fikirdim. İşin gerçeğine bakarsak, cidden her biri birbirinden oldukça farklıydı. Honor'un her birine sanki kendi evladıymışçasına sevgiyle baktığını fark etmem de geç olmamıştı.

"Bu çok iç açıcı ve birbirinden farklı renk seçimleri için kime teşekkür etmeliyim?" dediğinde sırıttı ve eline aldığını bir takım elbiseyi bana gösterirken "Maden mıntıkasısınız, siyahtan başka ne olabilirdi ki?" dedi. Dün öyle yapmamıştınız ama, gayet de beyaz giymiştik.

"Buna ne dersin? Özel bir işçilikle yapıldı. Yumuşacık ve seni asla da terletmez. Orada kaç saat bekleyeceğini varsayarsak, terlememen önemli." Gösterdiği dümdüz ve siyah takım elbiseyi hiçbir şeye benzetememekle birlikte beğenmediğimi belirtmek için burun kıvırdım. Hızla diğer takım elbiseyi elinde aldı. Tarih kitaplarından fırlamış gibi duruyordu. Bunu da beğenmedim. "Daha bu yüzyıldan bir şeyler denesek?" dediğimde etrafındaki şeyleri gösterdi. "Bunların hiçbirini beğenmedin mi?" dediğinde dikkatle hepsine baktım. Oyuncak bebek almaya gelmiş bir çocuk gibi ilgiyle hepsini inceliyordum. Mıntıkamda böyle bir şeyi hayatta göremezdim. Oldukça birbirine benzeyen şeyler içinde en arkada kalmış olan bir tanesini gördüm ve hızla onu elime aldım.

"Bunu istiyorum." dedim oldukça net bir şekilde. "Papyonu var. Ve siyah dar paça kot pantolon giyeceksin?" Sırıttım. "Papyonlar havalıdır! Kot pantolonlar da öyle." dedim ve Honor takımı elimden aldı ve düzeltip dışarı çıktı. Ben de arkasından dışarı çıktım ve kahvaltı masasını hazırlayan Avox'lara "Günaydın beyler. Kolay gelsin." deyip televizyon karşısındaki Flux, Nitya ve Delphi'nin yanına geçtim.

"Günaydın Haymitch." diyen Flux'la muhabbet edeceğim sırada kahvaltı masasından gelen kokuyla birlikte uçarak sandalyeme oturdum. Diğerleri de yanıma geldiğinde Nitya, "Bu akşam açılış töreni var haraçlar. Nasıl hissediyorsunuz?" diye sordu. Delphi, hafifçe gülümseyerek, "Tanıtımı yapılan bir tavuk gibi?" dedi. Hunharca güldüğüm sırada Flux da gülmeye başladı. Delphi'de gürültülü bir şekilde gülerken Maysilee ve Wade içeri girdi. Kahkahamı zorla kontrol altında alırken onlar da olayı anlamaya çalışıyordu. Delphi olayın ironikliği öyle bir dile getirmişti ki olayı o anda öğrenen Maysilee ve Wade bile gülmeye başlamıştı. 

Sonunda sessizlik sağlandığında Flux konuşmaya başladı. "Günün planını açıklıyorum. Nitya, size görünüş ve hareketleriniz hakkında bilgi verirken ben de konuşmanız için taktikler vereceğim. Nitya önce bayanları alırken ben de bayları alacağım." Başımla onayladım ve içeri giren Honor'u gördüm.

Flux bana döndü ve başıyla işaret verdi, beraber terasa çıktık.

Manzara nefes kesiciydi. Gecenin ışıltıları falan yoktu, göz alabildiğince insan kalabalığı ve gerçekten özenle yapıldığı her türlü anlaşılan binalar vardı.

"Gel otur karşıma." Flux'ın koltuğa oturduğunu bile fark etmemiştim, ben de hızlıca karşıdaki koltuğa oturdum ve masadaki kurabiyleri tıkınmaya başladım. Buranın aşçısı kimse artık gerçekten elleri dert görmesin. Pekala, hepsinin Avox olduğunu düşünürsek bu biraz ironik oluyor ama...

50. Açlık Oyunları ¤düzenleniyor¤Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin