Hava garip bir şekilde parazitlenmeye başlayınca, ateşi söndürüyorum. Arena, bir açılıp bir kapanan lambaya benziyor şu an. Gerçekten değişik duruyor. Aniden aydınlanan hava yüzünden biraz irkilsem de, yürümeye devam ediyorum. Arenanın sonuna gitmek istiyorum. Burası da bir şey ile sınırlı olmalı değil mi?
Önce su doldurmak için nehre yöneliyorum. O sırada da nehirden çok uzakta olduğumu fark ediyorum. Ne ara bu kadar uzaklaştım, diye düşünsem de yürüyorum. Nehri gördüğümde hemen koşarak oraya gidiyorum ve suyumu doldurmaya başlıyorum. Tamamen dolunca içip yeniden dolduruyorum. Ardından şişeyi iyice kapatıp çantama koyuyorum. Serin suyla yüzümü yıkıyorum. Ferahlatıcı.
O an duyduğum ve ancak bir ayıdan çıkabilecek böğürme sesiyle durduğum yerde kaskatı kesiliyorum.
"Haha. Haymitch de buradaymış. Beyler, hatırlıyor musunuz? Onu öldüreceğime yemin etmiştim değil mi?" Yok lan ayı değilmiş. Daha kötüsü, Septimus denen dangalakmış.
Hançerimi elime alıyorum ve nehirdeki yansımaya bakmaya başlıyorum. Septimus tam kılıcını indireceği sırada oturduğum yerden sağ tarafa yuvarlanıyorum ve hançeri bacağına geçiriyorum. Anında ayağı fırlıyorum ve çantamdan hızlıca baltamı çıkarıyorum. Septimus da o sırada bacağına yerleşmiş olan hançerimi çıkarıyor. Çok üzüldüm ama ya, çok yakışmıştı ayıcığa.
Lafla peynir gemisi yürümez diyolar ya, ne anlama geliyorsa haklılar. Adamı o kadar ezikledim, topladı 3 kişilik çetesini üzerime geliyor. Hançer de yeri boyladı. Olsun en azından Tavşan Wade güvende.
"Bunu ödeyeceksin 12!" Kaçıyor gibi yapıp aramızda çok az mesafe kaldığı sırada arkamı dönüp baltamla bir haraca vuruyorum. Adam sendeliyor. O sırada delinmiş olan Septimus'un bacağına tekme atıyorum. 3. haracın hançeri dudağımdan gözümün altına kadar bir yara açıyor.
Septimus yeniden böğürerek yere düşüyor. Ben de iki haraçla ilgilenmeye başlıyorum. Sendeleyen adam hemen Septimus'un yanına gidiyor ve ve koluna girip onu bir yere götürmeye başlıyor.
"Hayır! Kaçma aptal! Seni öldüreceğim!" Her ne kadar oraya gitmeye çalışsam da hançerli boy oraya gitmemi engelliyor. Düşün yani ufacık hançeriyle engelliyor.
Nehre doğru gerileme taktiğini kullanıyorum. Nehre düşmeme 4-5 adım kala adam tam ileri atılacakken yere yatıyorum. Haraç yeniden sendeliyor, baltamla vuruyorum ve nehre düşüyor.
Her ne kadar yapmak istemesem de onu öldürmek zorundayım.
Tam baltamı haracın kafasına indirmek için hazırladığımda, sessizliği yok eden ufacık bir titreşim duyuyorum. Okun yaydan ayrıldığı zaman çıkardığı ses.
Oku gördüğüm an eğiliyorum ve ok, başka birine saplanıyor. Septimus'u güvenli bir yere götüren haraca saplanıyor. Tam kalbinden. Top sesi duyuyorum. Dehşet içinde etrafıma bakınıyorum. Hiç kimseyi görmüyorum. Yine de tedbir olsun diye hançerimi de çantama sıkıştırıp yeniden canlanmaya başlayan ormanın içinde ilerlemeye başlıyorum.
Arkamdan gelen adım seslerini duyduğumda, yüzümden bir şey damladığını fark ediyorum. İlk sümük sanıp iğrensem de o fiyakalı yaram aklıma geliyor. Hemen geniş gövdeli ama kısa olan bir ağacın arkasına geçiyorum. Gelen kişiyi gördüğümde, ilk gözlerime inanamıyorum. Ardından arkamdan ittiriliyorum ve yüzüm ağaca çarpıyor. Arkamdaki kişiye dirsek atıyorum ama adam hareket etmiyor.
"Öleceksin 12! Hani, mıntıka arkadaşların nerede? Doğru ya birisi ölmüştü. Hem de şu küçük, cılız Prine sayesinde!" Elim arkadan bükülüyor ve baltam yere düşüyor. Septimus bileğimi tek eliyle tutarken aynı zamanda kafamı bir kez daha ağaca vuruyor. Ağacın gördüğüm yüzü kan oluyor.
"Yanlış biliyorsun. Wade'i Maysilee öldürdü. O bir hain." Diyorum. Daha doğrusu demeye çalışıyorum. Çünkü iyice büyüyen yaramdan artık ağzıma bile kan doluyor.
"Haha. Sen öyle san. Prine, onu zehirledi. Zehir Wade'in acıkar içinde kıvranarak ölmesini sağlayacaktı. Maysilee de planı anladığı anda Wade'in temiz bir şekilde ölmesini istedi. Onu öldürmeye çalıştı ama dostunu öldüremedi. İşi yarım kaldı anlayacağın." Şaşırmam, kafamın yeniden ağaça çarpmasıyla duruyor.
"Bunları nereden biliyorsun?" diyorum ağzımdaki kanları tükürürken. Yeniden kahkaha atıyor. Daha doğrusu anırıyor.
"Prine bir hain aptal. Kariyerlere katıldı ve onu öldürecğiz." Yeniden ok sesi duyuyorum ve ellerim gevşiyor. Ardından kocaman gövdeli ayı yere düşüyor. Septimus ölüyor. Arkamı dönünce Maysilee'yi görüyorum. Yine endişeli. Ona güvenmeli miyim? Ya Septimus yalan söylüyorsa?
"Bak. Ne düşündüğünü biliyorum ama bir de beni dinle. Lütfen. İstediğin şeye inanabilirsin ama her şeyi anlatacağım. Eğer bana inanırsan yeniden dost olabiliriz. Oyunları kimse tek başına kazanmadı Haymitch." Ne yapabilirim ki? Yüzümde kocaman bir yara var. Kızda da oklar var. İstese beni çoktan öldürürdü.
"Onu öldürdüğün için teşekkür ederim. Ve peki, anlat bakalım." İşte buna büyük karşılaşma denir.
Not: Ankete göre en sevilen karakter Finnick ve benim hikayemde de tavşan :D:D
ŞİMDİ OKUDUĞUN
50. Açlık Oyunları ¤düzenleniyor¤
Fanfic"Anne bak. Haymitch Amca'nın odasında ne buldum." Diyor küçük kız. Kendinden daha ufak olan kardeşiyle birlikte annesine doğru koşuyorlar. Annesine onlara merakla bakIyor. "Ne buldunuz Will?" Diyor annesine kızına eğilip. Kısının uzattığı ince def...