Hasta Ziyareti

2.7K 111 14
                                    

Uyandığımda burnuma iğrenç ilaç kokusu geldi. Gözlerimi açmak daha zor oldu ama bir süre sonra gözlerimi açtım. Karşımda bir avox kız başıma bir şeyler sürüyordu. Acaba başına ne geldi diye düşündüm. Yüzü yanmıştı. Kırmızı saçları ve onunla uyumlu çok güzel mavi gözleri vardı. Günlerdir uyumamış gibi gözlerinin etrafında mor halkalar oluşmuştu. Kız bana Prine'yi hayırlatıyordu. O'nu düşünmek bile bana acı veriyordu. Ailem, Prine... Onlara bir şey olursa asla kendime gelemezdim.

"Kaç saattir burdayım?" Avox kızın beni anlayacağını umuyordum. Anlardı herhalde.

Eliyle iki yaptı. Bir anda ayağa fırladım. Bu kadar gün geçmiş olamazdı.

"2 saat mi?" Başını olumlu anlamda salladım. Yeniden yatağa yattım. Acıyla inledim. Az önceki adrenalin geçmiş olmalıydı. Başıma nereye çarpmıştım ben?

"Yazı yazmayı biliyor musun? Bana olanları yazabilir misin?" Kız ilk tereddür ediyor gibi göründü. Ama sonra çekmeceleri karıştırıp bir kağıt ve kalem buldu. Yazmaya başladım.

Özel ilaç verdik. Engelli koşu arenası kaldırıldı. 12'deki kız seni merak etti. Çok ağladı. 2 saattir uyuyorsun. Aslında daha çok şey öğrenmek istiyordum ama kızın bir kelime yazması 1 dakika sürüyordu. Beklemek istemiyordum.

"Ne zaman çıkabilirim peki?" Kız yeniden kağıdı önüne aldı ve yazmaya başladım. 1 saate çıkarsın.

"Teşekkürler." diye seslendim kız dışarı çıkmadan önce. Bembeyaz odayla başbaşa kaldım. Yeniden ailem aklıma geldi.

Leonis'in 5. Yaş günü.

Annem bir pasta yapmıştı. Pek pasta denilemezdi ama Leo buna bile çok sevinmişti. Babam o gün aşağıya hiç inmemiş, yukarıda Leo'nun doğum gününü kutlamak için durmuştu. Kahverengi -süt ve kakao karışımı- şeyin içine biraz un ve birkaç şey daha koyup puding kıvamına getirmiştik. Üstüne de evde bulunan bazı meyvelerden koymuştuk. Annemle birlikte çürük kısımları kesmiştik. Sonra da Leo babamın omuzlarında içeri gelmişti. Annem ona bir tabakta pasta vermişti, Leo da nasıl yiyeceğini bilemeyip kafasını pastaya gömmüştü. Kaldırdığında bütün yüzü pasta olmuştu. Babamla ben bayağı gülmüştük. Annemse Leo'ya bağırmaya başlamıştı. Ne olduğunu anlayamayan Leo'nun ağzı "o" şeklini almıştı ve evde annemden kaçmaya başlamıştı. Leo'nun en güzel doğum günüydü.

Anım aklıma gelince sırıtmaya başladım. İşsizlikten duvarlara bakıyordum. Her şey beyazydı. Beyaz ufak bir odadaydım ve etrafta hiç mekanik alet yoktu. Sadece serumun iğnesi ve bağlı olduğu torba vardı.Nasıl hastaneydi burası? Aslında işin garibi kapı da görmüyordum. Saat de yoktu. Off, bir saat ne zaman dolacaktı?

Gözlerimi kapadım. Uyuyamasam bile en azından gözlerimi dinlendirmeliydim. Gözlerim kapalı halde elimi başıma götürdüm. Şişlik olan yere elimi bastırdım. Canım yanıyordu ve dişerimi sıkıyordum. Acaba öldüğümde canım ne kadar yanacaktı?

Ne kadar geçtiğini bilmiyordum ama bir süre sonra odaya biri girdi. Gözlerimi açtım ve gelenin Maysilee olduğunu gördüm. Çok yorgun gözüküyordu. Sarı saçları karman çorman gözüküyordu ve gözleri kıpkırmızıydı. Ağlamış gibiydi. Benim için miydi? Hiç sanmıyordum.

"Ah seni aptal! Senin yüzünden ne kadar üzüldüm haberin var mı?" Maysilee yanıma geldi ve yatağımın hemen yanındaki sandalyeye oturdu. Gözlerimin içine baktı. Gerçekten üzgündü. Hem de bizim Maysilee. İnanmakta zorluk çekiyordum.

"Kafamı ne zaman çarpmışım haberin var mı?" Diye sordum. Cidden merak ediyordum çünkü. Avox kızdan da bir şey öğrenememiştim zaten.

"Bilimiyorum. Sanırım seni ittiğimde. Vicdan azabı çekiyorum Haymitch." Gülümsedi. Ben de gülümsedim.

"Ee, ben o zaman hiçbir şey hissetmedim ki?"

"Adrenalinden olsa gerek."

Bir süre sessizce oturduk. Sıkılmıştım.

"Biraz ailenden bahsetsene." dedim. Suratı asıldı. İlk başta anlatmayacağını düşündüm ama anlatmaya başladı.

"Ailem bana asla sevgi göstermediler. Abim de açlık oyunları için seçilmişti. Yaklaşık altı sene önce. Altı senedir evde bir yas havası var. Ben de kendimi iyice onlardan soyutladım. Başka bir deyişle duyarsızlaşmayı öğrendim. Sen ilk gerçek arkadaşım gibisin. Benimle dalga geçsen de arkadaş olduğumuzu biliyorum. Şimdi sen anlat bakalım." Gülümsedim ve biraz düşündüm. Ardından düşüncelerimi söze döktüm.

"Biz aslında mutlu bir aileydik. Babam şu depremde ölene kadar. 12. Mıntıka felaketinde. Zaten mıntıkanın çeyreği öldü orada. Biri de babamdı. Babam ölünce de annem delirdi. Bize tek başına bakamayacağını falan söyledi. Leonis o zamanlar çok küçüktü. Ona ve anneme uzun süre ben baktım. İşim zor oldu anlayacağın."

"Haymitch sanırım artık bir saat oldu. Dışarı çıkabilirsin." Başımı olumlu anlamda salladım. İçeri bir doktor girdi ve serumu çıkardı. Ayağa kalktım. Hafif başım döndü ama yürümeyi başardım. Maysilee'nin koluna girdim. Birlikte kat 12'ye çıktık. Bizimkiler nasıl olduğumu sordular ama direk odama gidip yattım. Bir süre sonra da uyudum.

50. Açlık Oyunları ¤düzenleniyor¤Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin