Not: dayanamadım paylaşıyorum. Eğer bu hikayemi sevdiyseniz, Rye Mellark ve Capitol İçin Son Oyun'a da bakın bence bir. Buradaki kadar acemi değilim orada. Daha çok planlayıp yazıyorum. Bu arada bayağı bir süre bölüm yok size .s en azından katili öğrendiniz... Kapak değişti fark eden oldu mu :D bu kapak için @ecrin_esilya arkadaşıma teşekkür ediyorum :)
Capitol Marşı çaldığında, acayip cool ve efkarlı bir şekilde ormanda dolaşmaya devam ediyorum. Her yer açıklık olduğu için gökyüzüne yansıyan resme bakıyorum. Zaten göreceğim şeyi biliyorum ama o bücürün yüzünü yine de görmek istiyorum.Yamuk bir gülümeseme ve ışıl ışıl gözler. 12. mıntıka yazısı. Öldüren kişinin adı.
Maysilee Donner.
Aklıma yeniden ona güvendiğim, onu arkadaşım olarak gördüğüm zamanlar geliyor. Hepsi benim suçum! Eğer Wade'i, Maysilee ile yalnız bırakmasaydım belki hala yaşıyor olurdu. Belki de Maysilee ile müttefik olma fikrini bile aklına ben sokmuştum...
Havanın buz gibi olduğunu fark edince o gereksiz kumaş paçavrasını giyiyorum. Biraz ısınmış gibiyim ama bu hava da ne böyle?
Sabahları hava bunaltıcı bir sıcakken akşamları buz gibi oluyor demek. Hırkama iyice sarınıyorum. Soğuk, gerçekten soğuk. Gökyüzüne bakınca yanan ateşlerin dumanlarını görüyorum. Yakınımda olan bir yerden duman çıkıyor. Küçük bir umutla, belki de Wade'e verdiğim sözü tutabilmek için oraya ilerliyorum.
Oraya vardığımda hangi mıntıkadan olduğunu bilmediğim bir kızı görüyorum. Ateşin karşısında ellerini ovuşturuyor. Kısacık koyu renkli saçları yüzüne doğru geliyor. Teninin koyu olmasından 11 olduğunu düşünüyorum.
Kız bana arkası dönük duruyor. Bir haraç, hemen önümdeki kayanın arkasında saklanan kişi, yavaşça kıza doğru ilerliyor. Kızı öldürme amacı olduğunu hançerini saplamak üzerine kaldırdığı elinden anlıyorum. Ayakkabıları ayağında değil. Benim taktiğimle ses çıkarmamaya çalışıyor. Kızın ağzını kapatıyor ve hançerini indiriyor. Bir kaç adım geri kaçıyor ve kızın ateşin üstüne düştüğünü görüyorum. Pek hoş bir ölüm değil. Boğazımda bir yumru oluşuyor. Gözümün önünde yeniden başka bir haraç öldü.
Aklıma Wade geliyor ve yeniden gözlerimden yaş dökülmeye başlıyor. Kolumla gözyaşlarımı siliyorum. Önümdeki haraç gidince ben de koşarak güvenli bir yer aramaya başlıyorum.
Ben onlar gibi değilim... Asla da olmadım. Ben katil değilim. Haraç öldüremem. Bunu yapamam. Tanımadığım birinin gözümün önünde ölmesi bile beni bu kadar sarsıyor. Birini nasıl öldürebilirim? Ben kariyer değilim. Sadece ailesini korumaya çalışan bir çocuğum. Oyunlar beni değiştiremedi. Hala zavallının tekiyim...
Hiç ateş yükselmeyen bir yer bulunca oturuyorum. Hava gerçekten buz gibi. Dizlerimi karnıma çekiyorum. Tavşancığı çantadan çıkarıyorum. Kucağıma koyuyorum. Zavallıcık üşüyor. Aynı benim gibi.
"Aslında bakarsan sana Wade demeye karar verdim. Müttefiğimin anısına. Ölmeyi haketmiyordu. En azından güvendiği biri tarafından öldürülmeyi... O'nu orada yaşamak için debelenirken görünce, çok garip duygular yaşadım. Gerçekten bu oyunda çok fazla hile var. Kime güvenmen gerektiğini bilemiyorsun. Canımı en çok yakan da bu Wade. İntikam almam gerek. Adaşın Wade'e söz verdim. Ama yapamam. Gözlerimin önünde bir haracın ölmesi bile beni bu kadar sarsıyorken nasıl birini öldürebilirim ki? Bu nasıl olabilir? Eskiden haraç öldürmenin kolay olduğunu sanırdım. Tabii, her şey dışarıdan kolay gözüküyor." Bir süre sessiz kalıyorum. Tavşancık gözlerini kapatıyor. Ben de arkama yaslanıyorum. Gözlerim yanıyor ama uyumamakta diretiyorum.
Günlük olayları gözümden geçiriyorum. Dün gece iğrenç bir rüya gördüm. Ardından sabah kalktım ve her şeyin kuruduğunu fark ettim. Bir tavşan buldum. Ardından nehiri buldum ve su içtim. Elinde kanlı hançerle koşan Maysilee'yi gördüm. Gözümün önünde Wade öldü. Şimdi de yabancı bir kızın ölümünü gördüm. Belki ölmesine engel olabilirdim.
Gerçekten aptalca. Kaç haraç kaldı? 24 mü? Kariyler kesin gece haraç avlıyorlardır. Uyumak için güzel bir yer bulmalıyım.
Kurumuş çalıları bir araya topluyorum ve kaldırıp üzerime yerleştiriyorum. Çantamı yüzüne koyuyorum ki çalılar gözüme girmesin. Kabul gerçekten kötü bir uyuma stili ama en azından Wade'in intikamını aldıktan sonra öleyim.
Gözlerimi kapatıyorum ve uyumaya başlıyorum. Her zamanki gibi rüya görüyorum. Gördüğüm şeyse Wade'in ölümü oluyor. Hem de replay tuşuna basmış gibi üst üste görüyorum. Birinde Septimus onu öldürüyor. Diğerinde ben Wade'i öldürüyorum. Sanırım sırayla bütün haraçların onu öldürdüğünü görüyorum. Beynim süper çalışıyor. Bütün olası senaryoları görüyorum.
Uyandığım zaman neye uğradığımı şaşırıyorum çünkü ayağa kalktığımda hala her yer karanlık oluyor. Bu kadar az uyumuş olamam ama neyse, en azından hava biraz.... BUZ GİBİ!?
Popon donsun emi Snow!?
"Cidden çok soğuk bırrr... Şimdi de şizofren oldum süper ya. Kendi kendime konuşuyorum." Söylediklerimden sonra kahkaha atıyorum. Şu kötü adam kahkahasından olan. Bir şeyin takırdadığını duyunca irkiliyorum. Ardından anlıyorum, takırdayan benim dişlerim.
Çaresizlikle, ateş yakıyorum. Umarım kariyerlerin ilk durağı olmam. Septimus'un beni öldürmesini istemiyorum. Önce yapmam gereken başka bir şey var.
Maysilee'yi öldürmek gibi.
Not: bu bölümki anket de en sevilen karakter. Benim Finn ve Peeta
ŞİMDİ OKUDUĞUN
50. Açlık Oyunları ¤düzenleniyor¤
Fanfic"Anne bak. Haymitch Amca'nın odasında ne buldum." Diyor küçük kız. Kendinden daha ufak olan kardeşiyle birlikte annesine doğru koşuyorlar. Annesine onlara merakla bakIyor. "Ne buldunuz Will?" Diyor annesine kızına eğilip. Kısının uzattığı ince def...