8

1K 139 173
                                    

Asla bitmemesi gerektiğini düşündüğünüz bir kaç anı mutlaka olmalıydı. O anda tıkılı kalsam veya tam o anda ölsem mutlu olurdum dediğiniz anlar. İşte ben bir hayalet olarak yaşamaya başladıktan sonra bunu sıkça yaşamıştım. Tabii ölmek gibi bir dilekte bulunmamıştım, bulunamamıştım. Yoongi'nin bana aşık olduğunu söylediği anda ve orada olmasam da omzuma başını koyarak uyuduğu anda gerçekten hayat dursun istemiştim. Onun için de, benim için de. İkimiz de öylece kalalım, onun başı yere düşmesin istemiştim. Tabii hayatı durdurmak mümkün değildi.

Şimdi ise o eşsiz anıları yaşadığım kişiyi izliyordum. Lina'yı, tanımadığını düşündüğüm bir kızı, konuşmak için bir kenara çekişini izliyordum. J-Hope ne konuşacaklarını merak ediyor gibi durmuyordu. Büyük ihtimalle sadece konuşması bölündüğü için sinirlenmişti ki Yoongi'ye zaten sinirliydi. 

J-Hope'u orada bırakarak Yoongi ve Lina'yı takip ettim. Ne konuşacaklarını J-Hope'un aksine çok merak ediyordum. Yani..Benim Yoongi'm bir tanıkla ne konuşabilirdi ki?

"Evet dinliyorum." dedi Lina kollarını birbirine bağlayarak. Yoongi söze nasıl başlayacağını bilemiyor gibiydi. Sonunda derin bir nefes alarak konuşmaya başladı. "Ben...sadece kulak misafiri oldum. Dedektif ile olan konuşmanıza. Ve çok etkilendim. Bir şaka olduğunu düşünürken bile bunlara dikkat etmen gerçekten olağanüstü. " 

O konuşurken Lina sözü uzatmaması gerektiğine dair bir şeyler söyledi. Yoongi, Lina ile nasıl konuşacağını bilemiyor gibiydi. Elini ensesine doğru götürüp "Ben sadece teşekkür etmek istemiştim. Bu polisler katili hiç bulamayacaklar gibi görünüyor. Ama sen yapabilirsin öyle değil mi?" diye umutla konuştu. Lina bunu duyduğuna şaşırmış gibiydi. Eh..Ben de beklemiyordum. 

"Benden katili bulmamı mı istiyorsun? Liseli bir kızdan? İyi misin sen?" diye sorularını sıraladı Lina. Ama hayır, liseli bir kızdan daha fazlası olduğunu o da biliyordu. Anlattıkları ve düşünceleri bir liseliden daha fazlasına aitti. Ve bunu Lina da biliyordu, ama nedense yüzünde bir korku ifadesi görmüştüm. Sorumluluk almaktan mı kaçıyordu?

"Yapamaz mısın, istemekte haksız mıyım? Sen de biliyorsun ki liseli bir kızdan daha fazlasısın. Polislerden de fazlası. " Lina Yoongi'nin söylediklerini duyunca bir an gözlerinden bir perdenin iner gibi olduğunu gördüm ama hemen geçti. Sanki kötü bir şeyler gelmişti aklına ve geldiği gibi de gitmişti. Düşüncelerinin ardından "Ne demek istiyorsun?" diye sordu. Yoongi katilimi bulmak konusunda çok umutlu görünüyordu. 

"Bak, orada eğer başka bir komşu olsaydı böyle şeylere dikkat etmezdi ki senin dikkat etmen de gereksiz. Ama ettin. Ettin ve buradasın. Ve bana senden yardım istemenin saçma olduğunu düşünüyorsun. Ya sorumluluk almaktan korkuyorsun ya da bu zekiliğin arkasında bir de salaklık yatıyor. " 

Lina kendisine salak dediğini duyunca bir an kaşlarını çattı ama açıklaması mantıklı gelmiş olacak ki anında düzeltti kaşlarını. "Yani...benden hiç bir yardım olmadan katili bulmamı bekliyorsun öyle mi?"

"Yardım diyorsun...Ben elimden geldiğince yardımcı olmaya çalışırım. J-Hope ve Vanessa da eminim ki arkadaşları için yapar bunu. Hadi, lütfen...Katilimi bulmama yardım et. " Ve ben bu cümleyi duyunca ifadesiz kalmayı sürdürdüm. Hızla atan bir kalbim olmasa da karman çorman olan düşüncelerim vardı. Katilim, demişti Yoongi. Beni öldüren ve kendisini yaşayan bir ölüye çeviren bir katilden bahsetmişti. 

Lina Yoongi'nin son cümlesini duyunca olanları biraz da olsa anlamış olmalıydı. Ki anlasa da bir şey değişmezdi. Yoongi bir ölüye aşıktı çünkü. Bir hayalete.

"Elimden geleni yaparım." diyerek kabul etti sonunda Lina. Yoongi, bunu duyunca gülümsedi  ve "Teşekkür ederim." dedi. Ardından J-Hope'a bir kere bile bakmadan yürüyüp gitti. Lina geri J-Hope'un yanına otururken "Bir ölüye aşık olmak da zor olsa gerek." dedi. J-Hope kafasını çevirip Lina'ya sinirli bir şekilde baktı. Lina dalga geçer gibi "Haa doğru. Abisiydin sen onun, değil mi?" dedi. Ortamı yumuşatmaya çalışıyordu sanırım ama J-Hope bu söze daha da sinirlenmişti. "Sonra görüşürüz." diyerek ayağa kalktı ve gitti.

Lina da arkasından bakarken "Niye biri bile kalmıyor..?" diye mırıldandı.

-

-4 gün sonra-

Günler beklediğimin aksine çok sıradan geçmişti. Vanessa, Yoongi, Namjoon ve Taehyung derslerine girmeye devam etmişti. J-Hope ise okula uğramıyordu bile. Lina 4 gün öncesinden beri polislerin yanına uğramamıştı. Belki de Yoongi'nin ona verdiği sorumluluğu üstlenmeye çalışıyordu. Bilemezdim.

Herkes eski yaşantısına dönmüş gibiydi. Ortada bir cinayet vakası yokmuş, tanıdıkları biri ölmemiş ve Yoongi Lina'dan yardım istememiş gibiydi. Bir kere bile görüşmemişler, Lina Yoongi'ye yardımda bulunmamıştı. Belki de düşünüyordu bu süre içinde. Neler olabileceğini, neler olması gerektiğini düşünüyordu. Farklı bir ipucu gördüm mü acaba, diye düşünüyor olabilirdi. 

Aynı Lina gibi, Jin-ri de gelmemişti polislerle konuşmaya. Sanki Lina'nın orada olmadığını biliyor ve bu yüzden gelmiyordu. Kim bilir, belki de öyleydi. Sonuçta dedektife kendisi hakkında araştırma yaparlarsa haberi olacağını söylemişti. Eğer bunu bilebiliyorsa Lina'nın gelmediğini de bilebilirdi.

Bunları düşünürken  polis karakolunu izliyordum. Gelen birileri olur düşüncesindeydim. Okulda ve evimde işim yoktu, en azından bir tanık daha gelirse haberim olsun istiyordum. Gözlerimi dikmiş karakolu izlerken birden binanın yanında siyah bir araba durdu ve içinden Jin-ri çıktı. Güneş gözlüğünü kafasına doğru ittirirken kapıdan içeri giriyordu. Ben de onunla beraber içeri girdim. Lina da yoktu burada, niçin gelmişti ki?

Jin-ri o gün ki dedektifin yanına gitti. "Lina'yı çağır." diye emir verdi. Dedektif Chang-uk ilk başta ne olduğunu anlamasa da telefonunu çıkartarak bir numara tuşladı. Lina'nın numarasını görüştükleri bir zaman almış olmalıydı. Ya da araştırmıştı. Gelmesiyle ilgili bir kaç şey söyledikten sonra telefonu kapattı.

"Ne için geldin?" diye sordu Chang-uk. Büyük ihtimalle niçin geldiğini tahmin edebiliyordu ama yine de sormuştu. Jin-ri güzel bir gülümsemeyle arkasında duran masaya yaslandı. "Katilden bahsediyorduk sanırım." Dedektif kafasını sallayarak onay  verdi ve ikisi de sessizliğini koruyarak Lina'yı beklemeye başladılar. 

Yaklaşık bir yirmi dakika sonra Lina kapıdan içeri girdi. Dedektif gelen Lina'yı görünce ayaklanarak sorgu odasına doğru ilerledi. Lina ve Jin-ri de dedektifi takip ettiler. Hepsi içeri girdikten ve oturduktan sonra dedektif yanında getirdiği dosyaları masaya koydu. 8 dosya vardı toplamda. Dedektif bir tane dosyayı katlayarak dizlerinin üzerine koydu ve boğazını temizledi. 

"Bize katilin kim olduğunu söyle." dedi dedektif. Jin-ri de gözlerini dedektifin dizlerinin üzerine koyduğu dosyadan çekmeden konuştu. "Tabii."

"Size seve seve katili söylerim. Ne de olsa şartlarımı yerine getirdiniz, söylememem için hiç bir sebep yok. " dedi Jin-ri bir kez daha konuşurken masaya daha da yaklaşmıştı. Gözlerini sıralı bir şekilde dizilmiş dosyalarda gezdirirken birden durdu. Aradığını bulmuş gibi gülümsedi ve bir dosyaya uzandı. Dosyayı gülümseyerek Lina'ya ve dedektife gösterirken bundan büyük bir zevk aldığı belliydi.

Lina dosyanın sahibini gördükten sonra gözlerini Jin-ri'ye çevirdi. "İmkansız." diye bir tepki verdi ki bende aynı şeyi düşünüyordum. Jin-ri Lina'ya cevap olarak "Niye?" diye sordu. 

Dedektifin çatılan kaşlarından bunu hiç beklemediği belliydi. Yavaşça Jin-ri'nin tuttuğu dosyayı alırken konuştu. "Olamaz demiyorum ama...olabilir mi?" diye sordu. Jin-ri buna karşılık olarak masaya yaklaştırdığı sandalyeye oturdu. "Benden katili istediniz, ben de verdim. Ve şimdi de inanmıyorsunuz." 

O böyle emin konuşsa da ben Lina ve dedektifi anlıyordum çünkü böyle bir şey olabileceğini hiç düşünmemiştim. Jin-ri'nin söyleyeceği ismin o olmadığına emin gibiydim. 

Dosya da yazan ismin Taehyung olabileceğine ihtimale bile vermiyordum. 

-

Yeni bölümde görüşürüz! 













 Ghost||BTS✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin