21

713 112 117
                                    

İnsanların ben ne yaparsam yapayım arkamda duracaklarını düşünmüştüm. Ya ben fazla iyi niyetliydim, ya da onlar fazla kötüydü. Evet, Vanessa bir telefon kulübesinde ses değiştirici kullanarak Lina'yı aramış ve ağlayarak pişman olduğunu söylemişti.

Ne için pişmandı?

Beni öldürdüğü için mi? Belki de yardım ettiği için? Her ne için olursa olsun bana ihanet etmişti. Bundan ötesi yoktu, artık ona güvenmem için hiç bir sebebim kalmamıştı.

J-Hope gelen kişinin Vanessa olduğunu görünce yalnızca göz devirmekle yetindi. Taehyung ise Vanessa'nın bir sandalye çekip karşılarına oturmasını izledi. Oturmasını engellemek gibi bir kabalık yapmayacaktı biliyordum, o kim olursa olsun hala bir kızdı.

"Sorun ne? Niye ben gelince sustunuz?" Taehyung da J-Hope da cevap vermedi bir süre ama J-Hope'un yumruklarını sıktığını görebiliyordum. Ardından sertçe "Sorun sensin ve hala bunu göremeyecek kadar aptalsın." dedi. Onun Vanessa'dan hiçbir zaman haz etmediğini Taehyung da biliyordu ama buna şahit olmak onu biraz ürkütmüş gibiydi.

"Hey, sakin o-" Sözünü bitirmesine izin vermeden kalktı ve gitti J-Hope. Haklı mıydı bilmiyordum. Kime güvenirsem güveneyim bir pislik çıkacakmış gibi hissediyordum, o yüzden ne hak verebiliyordum ne de haksız bulabiliyordum. Taehyung son bir kez Vanessa'nın yüzüne baktıktan sonra o da J-Hope'un peşinden gitti. O da kalkıp gidince Vanessa'nın yüzündeki ifadenin değiştiğini gördüm. Acımasızca gülümserken, şimdi birazdan ağlayacakmış gibi bakıyordu. Bu ifadeyi bilirdim, Vanessa ağlamazdı ve kendini çaresiz hissettiğinde böyle bakardı. 

Ama onu ağlarken görmüştüm. Cenazemde bile ağlamayan kızın, tek başına bir telefon kulübesinde hüngür hüngür ağladığını görmüştüm. 

Belki de bambaşka bir şeydi bu. Benim ölümüm ağlanacak bir şey değildi, ama hapse girme korkusu öyleydi. Böyle düşünmek istemesem bile bana başka bir şans bırakmıyordu. İlk ağladığı zaman sırtını sıvazlayacağımı düşünürdüm hep. Oysa bunu yapmama izin vermemişti. Beni kendisinden uzaklaştırmış, bırak sırtını sıvazlamayı, yanına gidemeyecek hale gelmiştim. 

Kafeteryanın kapısından içeriye yanında arkadaşları ile giren Jimin'i gördüm. Bir ölü de olsam, ondan korkuyordum. Söylenen bir şeye kahkaha attı ve gözü Vanessa'ya çarptı. Ağlayacak gibi görünse dahi, bir saniye bile olsun duraksamadı. Umursamadan arkadaşları ile ilerlemeye devam etti. Ve ben o an tekrar hatırladım, Vanessa yalnızdı. 

Vanessa'nın omuzları çöktü. Dudaklarını dişledi, "Bunun için miydi yani..?" buruk bir tebessüm yerleşti yüzüne. "Bunun için mi kaybettim ben kardeşimi?"

-

Lina Namjoon konusu hakkında konuşmak için Jungkook ile buluştu. Bir kahve sipariş etti ve hemen konuya girmek adına hızlı hızlı konuştu. 

"Emin misin? Telefonda söyledin, Namjoon'un parmak izin falan filan...ama sana açıkladım, o olamaz."

"Nereden biliyorsun?" Jungkook'un gözleri kısıldı. 

"Konuştuk. Bir katil nasıl olur bilmiyorum ama eğer çok iyi bir oyuncu değilse onu birazda olsa anladım. O sadece kırık bir çocuk, Vanessa'ya aşık ve onun için yapmayacağı şey yok."

Bir çırpıda söylediği şeyler gözümün önünde bir şimşek çakmasını sağladı. Vanessa için...yapmayacağı şey yok...

"Vanessa'yı kıskanıp bir cinayet işlemiş olamaz mı?"

"Vanessa eş cinsel değil...yani öyle biliyoruz. Ve bir insanı en yakın arkadaşından kıskanacak kadar sevemezsin. Bu aşk değil...takıntı olur. "

"Bir saniye...az önce, ne dedin sen?" dedi Jungkook. Tahminimce düşündüğüm şeyi dile getirecekti. Gözlerimi büyüterek onları izlemeye başladım. Namjoon...o aşık çocuk, yapmış olamazdı değil mi?

"Takıntı olur dedim?" Lina da şaşırmıştı, o da ne dediğini anlamamış olmalıydı. 

"Hayır, ondan çok önce...O kırık bir çocuk falan filan..?"

"Vanessa için yapmayacağı şey yo-" durdu. "Gerçekten de yok. " Büyümüş gözleri Jungkook'u bulduğunda kalbinin sesini buradan bile duyabiliyordum. 

"O olamaz değil mi?" 

Jungkook ise onun aksine oldukça sakindi. "Neden olmasın?"

Jungkook telefonunu çıkardı montunun cebinden, "Namjoon için bir kaç yetkiliye haber vereceğim. Parmak izleri gayet de açık kanıtlar. "

Lina cevap vermedi. Hala düşünüyor olmalıydı ve o düşüncelerin hiçbirinde Namjoon'un katil olduğuna dair inanç yoktu. Bende öyle düşünmüştüm, gözlerinde pişmanlığı görmüştük ama bu pişmanlığın sebebinin ellerinde kuruyan kan olmadığını düşünmüştük. Nerede hata yapmıştık?

Lina düşünürken Jungkook çoktan telefon konuşmasını yapmıştı bile. Ayağa kalktı ve Lina'ya bakarak "Hadi, merkeze geçelim. O geldiğinde orada olmak isteyebiliriz." dedi. Lina kafa salladı ve montuna daha da sarılarak ayaklandı. 

-

Karakola geldiklerinden bir on dakika sonra polis arabaları gelmişti. Lina kafasını arabalara çevirdi ve içeriden çıkan eli kelepçeli Namjoon ile iki polisi gördü. Tüyleri ürpermişti, hissetmiştim.

Namjoon içeri girene kadar yere bakıyor olsa da içeri girdikten sonra kafasını kaldırdı ve Lina ile göz göze geldi. 

Bakışlarında pişmanlık yoktu, biraz öfke biraz da hayal kırıklığı vardı.

Elimizde sağlam kanıtlar olmasına rağmen Lina da ben de biliyorduk ki, bir katil gibi bakmıyordu.

Lina gözlerini kaçırdı, belki de bu onun sana inanıyorum deme şekliydi. Namjoon'un hala ona baktığını görebiliyordum ama Lina ona bakmıyordu. Namjoon yanında iki polis ile Lina'nın yanından geçti ve sorgu odasına ilerlediler. Ona sorulacak bir takım soruları tahmin edebiliyordum. 

Bu bıçak senin mi?

Parmak izi sana ait, neden?  Ve o geceyi tekrar anlatmasını isteyeceklerdi. ama cevabı önemli değildi, önemli olan kanıttı ve kanıt katilin Namjoon olduğunu söylüyordu. 

Yanlarına gitmedim ve aradan yarım saat geçti. Sorgu bitmiş olmalıydı ki Namjoon ve polisler sorgu odasından çıkıyorlardı. Namjoon'a baktım, bir şeyler söylüyor gibiydi. Odadan en son çıkan Jungkook'a odaklanmış ve hızlı hızlı bir şeyler söylüyordu.  Ne dediğini tam duyamadığım için yanlarına yaklaştım. 

Namjoon'un dudaklarından dökülen "Yanlı kişiyi alıyorsunuz..." kelimelerini işittim ve Jungkook'un ruhsuz bakışlarını gördüm. Bir baş işaretiyle polislere emir verdi ve Namjoon'u tutan iki polis aksi yöne doğru yürümeye başladılar. 

Jungkook Lina'nın yanına geldi ve durdu. Lina mırıldandı, "Bitti mi yani?" Daha sonra da beklentiyle kafasını kaldırıp Jungkook'un cevabını bekledi. 

Jungkook kafasını iki yana salladı. Bu hareketi beni bile şaşırtmıştı. 

"Aksine, daha yeni başladı."

-

Umarım beğenmişsinizdir!! Yeni bölümde görüşmek üzere^^



 Ghost||BTS✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin