12

1K 124 113
                                    

Aklıma tonlarca şüphe düşüyordu, binlerce düşünce sızıyor; onları kovmak istediğimde başka düşüncelerle karşılaşıyordum. Bir kez daha farkına varmıştım ki, ölmek korkutucu değildi. Ölümden sonrası korkutucuydu. Fiziksel olarak acı çekmiyor olabilirdim ama bir hayalet olarak yaşamaya başladıktan sonra bir çok şey öğrenmiştim insanlar hakkında ve hala öğrenmeye devam ediyordum. Edecektim de.

Yoongi, Jin-ri'yi tanıyordu. Belki eski bir dost, belki eski bir sevgiliydi. Ben muhtemelen bir sevdiğimin ihanetine uğrayarak öldürülmüş bir kızdım. Ama ölmüş olsam da hala içimde bir yerlerde kıskanç bir kız vardı. Jin-ri'nin Yoongi için önemli biri olmamasını dileyen kıskanç küçük bir kız. Bunu dileyen bir yanım olmasına rağmen, aksini savunan bir yanımda vardı. Eğer önemli olmasaydı neden Yoongi telefonda duyduklarıyla şok olsundu ki?  Onu yalnız bir şekilde bıraktığımı düşündükçe deli oluyordum ama elimden gelen bir şey yoktu. 

O ölse dahi, ben kılımı kıpırdatmadan izleyecektim. Tıpkı beni şakaya kurban eden insanların yaptığı gibi.

Normalinde Yoongi'nin neler diyeceğini duymam gerekiyordu ama dostlarımı özlediğimi fark etmiştim. Yani...en azından bir dostumu. Çünkü öyle bir his vardı ki içimde, sanki katil Vanessa çıksa şaşırmayacaktım. Hayattayken böyle düşünmezdim. Ama öldükten sonra attığı her adım, söylediği her söz, yaptığı her hareket beni korkutmaya başlamıştı. Sanki attığı her adım katilime gidiyordu, sanki söylediği her söz birer kandırmacadan ibaret ve sanki yaptığı her hareket katilime aitti. Arkadaşımdan bu denli şüphe etmemin sebebini bilmiyordum ama katilimi öğrenmenin bana çok fazla zarar vermemesi için dua ediyordum. Tanrı şahidim olsun ki, çok korkuyordum. 

Düşünmeyi kesip karşımda ki manzara odaklanmaya çalıştım. Lina, başka bir işi yokmuş gibi her gün buradaydı zaten, karakolun kapısına doğru yürüyordu. O yürürken hızlıca hareket eden başka biri çarptı gözüme. J-Hope sanki Lina'ya yetişmek istermiş gibi koşuyordu. Yanına gelince durdu, Lina da onu fark edince durdu. J-Hope'a ne işin var burada diye sorar gibi bakıyordu.

"Ah..Şey...Sadece geçiyordum desem?" dedi J-Hope. Tabii buna ne Lina ne ben ne de kendisi inanmıştı. Basbaya Lina'nın arkasından gelmişti, onu durdurmuştu. 

Lina inanmazsa kafasını iki yana salladı. "Daha inandırıcı olman gerek." J-Hope da zaten böyle bir cevap bekliyormuşcasına güldü ve "Peki, gerçeği söylesem? Seni görmeye geldim." dedi. J-Hope bunu gerçekten demiş miydi? Lina bir an afallasa da anında kendini toparlayarak girişe doğru yürümeye devam etti. Tabii J-Hope da onunla beraber yürümeye başladı.

"Katil ile ilgiliyse henüz yeni bir şey yok. " diye geçiştirdi J-Hope'u. Çünkü yeni bir sürü şey vardı. 

J-Hope ise "Aslında seninle ilgili." diyerek bir kez daha şaşırttı. Bir an içim kıskançlıkla doldu. Güzel, benden zeki ve yaşayan bir kız benim en yakın arkadaşımın ilgisini çekmişti. Eh, kıskanç bir insandım. J-Hope'un yakasına yapışıp onu sarsarak Oğlum ben daha yeni öldüm. Flörtün sırası değil diye bağırasım vardı. Tabii şuan onu yapsam korkudan altına yapabilirdi. Birden o depresif Hope'a ne oldu onu da bilmiyordum ya neyse.

Lina kaşlarını kaldırarak J-Hope'a bakarken çoktan bekleme koltuklarının önüne gelmişlerdi. Lina sorgu odasının kapalı olduğunu fark ederek beklemek için sandalyeye oturdu. J-Hope da yanına. 

"Neymiş benimle ilgili olan?" diye sordu ama J-Hope buna cevap vermeyerek yeni bir konu açtı. 

"Neden yardım ettiğini hala merak ediyorum doğrusu." Bunu ben de merak ediyordum ama Lina'nın cevap vereceğini zannetmiyordum. Lina ise her zaman ki gibi beni şaşırtarak anlatacakmış gibi titrek bir nefes aldı. 

Ellerini göğsünde birleştirerek gözlerini sorgu odasının kapısına dikti gözlerini. "Annem...Onu kaydebeli, sanırım, 2 yıl oldu. 16 yaşındaydım. Liseli bir kızın insanların umudu olabileceğini fark edeli 2 yıl oldu. Saçma bir anda kaybolmuştu, fantastik ve aşk kitapları okuyan henüz büyüyemeyen bir kızı vardı. Annemi  bulmaları için polislerin ellerine bakmıştım. 2 ay sürdü. Sonunda hiç bir şey bulamayarak bıraktılar araştırmayı. Aradan günler geçti ve bir ceset bulundu. Polislerin hiç bir şey yapamayacağını o gün öğrenmiştim. Ve bunu anlamam için keşke bir ceset görmek zorunda kalmasaydım. " Bir süre durdu ve ardından devam etti. "Saçma bir düşünce belki ama okuduğum kitapları bıraktım ve araştırmaya başladım. Polisiye romanlar okudum, hiç bir faydası yoktu belki ama bir umut işte. Olur da bir gün birini daha polislerin ellerine bırakmam gerekirse, onu ben bulayım diye. Son zamanlarda kitaplarda polislerden önce buldum katili, araştırdığım sayfalarda okuduğum gerçek cinayet hikayelerinde katilin yapma sebeplerini anında bilmeye başladım. Amacım kendimi övmek falan değil, ben sadece farkındalığın nelere sebep olabileceğini göstermek istiyorum. Ben olmasam da bulabilirsiniz belki katili ama ben yardımcı olmak istiyorum. "

J-Hope garip bir hüzünle onu izlerken gözlerini J-Hope'a çevirdi. İkisi gözlerini birbirinden çekmeden bakışırken Lina yutkunarak "Merak etme, kardeşinin katili bulacağız." dedi

-

J-Hope Lina ile konuştuktan sonra gitmişti. O gittikten bir kaç dakika sonra sorgu odasından dedektif ve Vanessa çıkmıştı ama Lina'yı görünce onunla birlikte tekrar içeri girmişlerdi. Üçü de masanın etrafında oturuyorlardı şimdi. Vanessa çantasını masanın üzerine koymuş elleriyle oynuyordu. Lina Vanessa'ya bakıyor, dedektif ise telefonuna bakıyordu. Lina Vanessa ile konuşmamıştı, onu yapmak için burada olduğunu düşünüyordum. Açıkçası merak da ediyordum. 

Söylediği şeyler, yeniden bir yalan olduğunu hissettirecek miydi bana?

Lina boğazını temizleyerek konuşmaya başladı. "Dedektif ile ne konuştuğunuzu bilmiyorum ama , unut onları." Dedektifin bu cümleye karşılık Lina'ya baktığını gördüm. Zaten kıskanıyordu Lina'yı, şimdi iyice nefret edecekti. Eh, bunun Lina için bir sorun olduğunu zannetmiyordum.

"En yakın arkadaşısın, biri partide şaka olayından bağırarak bahsediyor ve arkadaşın ortada yok. Hiç mi şüphelenmedin?"

Vanessa gözlerini kaçırdı. "Bağıran kişi bağırdığında tuvaletteydim. Yani sadece sesini duydum. Onu kızsal bir mesele için çağırmıştım, çantamı yanımda getirmiştim, içinden telefonumu çıkartıp sınıfımızdan bir kıza mesaj attım. O yardımcı oldu ama şaka olayından hiç bahsetmedi. Sarhoş biri diye düşünüp pek üstünde durmadım ben de. " Lina tam yeni bir şey söyleyecekken kapı açıldı ve Lina gibi buraya sık sık uğrayan Jin-ri girdi içeri. -Gerçi katili tanıma olayından sonra uğramamıştı-Yoongi'nin onu tanıdığını hatırlayınca bir an titredim ama hemen geçti.

Jin-ri, Vanessa'yı görünce "Ooo, yeni bir şüpheli demek. Ben de katılabilir miyim sorguya?" dedi neşeyle. Vanessa, Jin-ri bir yerden tanıdık geliyormuş gibi gözleri kısık bir şekilde bakıyordu. Vanessa da mı tanıyordu Jin-ri'yi? J-Hope, Yoongi, Vanessa tanıyordu...Yüz hafızam gerçekten çok düşüktü...Acaba ben de mi tanıyordum? Ama Jin-ri'ye baktığımda hiç tanıdık gelmiyordu. 

Jin-ri geçip Vanessa'nın tam dibine oturunca düşünmeyi kestim ve onlara odaklandım. Jin-ri, Lina konuşmaya başlamadan önce ona bakıp "Katili söylediğimi hatırlıyorum, hala bir sorgu için uğraşıyorsanız inanmamışsınız demektir. Eh, ben olsam ben de bana inanmazdım. Şartlarımı yok sayan kişilere güvendiğimi pek söyleyemem. " dedi. Ardından Vanessa'ya doğru eğildi ama gözleri Lina'nın üstündeydi.

"Sırrın bende güvende, eski dostum."

-

Yeni bölümde görüşürüz arkadaşlar!!!






 Ghost||BTS✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin