20

730 110 224
                                    

Arayan her kimse, gerçekten ağlıyor olmalıydı.

İçli içli hıçkırdığını duyabiliyordum, arada bir ağzından içeri süzülen titrek nefesleri de. Bu kadar ayrıntılı duyabiliyorken sesin bir kız sesi mi erkek sesi mi olduğunu bile anlayamamam tuhaftı. Büyük ihtimalle ses değiştirici kullanıyordu. Kim olduğu anlaşılmıyordu.

"Kimsiniz?"

"Beni tanıyorsun Lina...hem de çok iyi. Ama kim olduğumun bir önemi yok, sadece pişman olduğumu bil. Böyle olsun istememiştim. "

Lina J-Hope ile göz göze geldi. J-Hope telefonda konuşan kişiyi duymuyordu çünkü Lina'nın karşısında durduğu için uzakta kalıyordu. Ama ben duyabiliyordum ve Lina onunla göz göze geldiğinde ona bir şeyler çaktırmamak için çabaladı.

'Önemli bir şey değil', sessizce dudaklarını oynattı. J-Hope anlamıştı. Onu boş verip Lina'nın cevap vermesini bekledim.

"Konu nedir?"

Hafif bir kıkırdama. Sonrasında gelen bir kaç göz yaşı daha.

"Ölüm...konu ölüm."

"Neyden bahsettiğinizi bilmiyorum." J-Hope'a çaktırmamak adına üstü kapalı konuşuyordu ama ben ne demek istediğini çok iyi anlıyordum. Bahsettiğin konuyu emin ol çok iyi anladım, o konu yüzünden günlerdir rahatsızım ve belki de söyleyeceğin bir şey beni rahata ulaştıracak. Ama soramıyorum.

"Cinayet diyorum...hani şu, çakma dedektifliğini yaptığın cinayet davası."

"Sonra arayabilir misin? Şuan müsait değilim, her kimsen önemli gibi." Ah, tabii ki önemliydi.

"Biliyor musun? Sonra, çok geç bir vakit."

Ardından telefonu kapattı. Belki de cesareti bu kadardı. Bir şeyler itiraf etme gücü bu kadardı ve Lina dinlese de bir sonuca varamayacaktı belki de. Ama Lina sabırsızdı. Bu iş onu yormuştu, belki de beklediğimizden fazlası değildi Lina. Sadece bir lise öğrencisiydi. Annesinin ölümü yüzünden vicdan azabı çeken bir lise öğrencisi. Bundan ne eksik, ne de bir fazla.

Lina gergin bir şekilde "Yanlış numara herhalde, aramasını söyledim ama anlamadığımı görünce yanlış numara diyip kapattı. " dedi.

J-Hope da kafasını salladı. Konuşmaya başlamadan önce sipariş ettiği kahvesini eline aldı ve dudaklarına götürdü. "Öyle olsa gerek."

Kahve, buz gibi olmalıydı.

-

Onlardan ayrıldım. Ne Lina'yı kendini suçlarken görmek, ne de kardeşimi birine sarkarken görmek istiyordum. Tek istediğim şey biraz huzurdu. Belki de yalnız kalmayı özlemiştim. Şey, ben, yalnız kalmayı severdim.

Sokaklarda dolandım, insanları inceledim. Bir cinayet sandığım kadar etkilemiyordu insanları. Bazıları işe yürüyor, bazıları arkadaşlarıyla geziyordu. Kimse biri ölmüştü demiyordu. İstediğim buydu veya değildi. Emin değildjm ama emin olduğum şey, bazı insanların olduğu yerde huzur olduğuydu.

Dakikalarca dolandım, düşündüm ama yine de bir sonuca varamadım. Hayat ölsen de sonuçlanmıyordu anlaşılan. Ölüm, kurtuluş falan değildi.

Yine de devam ettim dolaşmaya. Ta ki, telefon kulübesinde yere çökmüş hıçkırarak ağlayan birini görene kadar. Durdum, inceledim.

Bugün Lina'yı arayan kişiyi düşündüm ve o an şok olmam gerekirken ben hiç şaşırmadım.

 Ghost||BTS✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin