1

2.1K 190 174
                                    

Polisler olay yerine ertesi gün gelmişlerdi. Olay yerini çevreleyip girişi yasaklamışlar, ardından da partide olan insanları sorguya almaya başlamışlardı. Tanıdık insanlar vardı aralarında ama onlar da tek tüktü zaten. Arkadaşlarımın tepkilerini çok merak ediyordum. Hiç beklemediğim bir şekilde J-Hope hıçkırarak ağlamıştı. Gülmesini seviyordum, sırf o ağlamasın diye ölmemiş olmayı istemiştim bir an. Ama sonra hemen geçti. Ölüler dilek dileyemezdi. 

Vanessa çok üzülmüştü, tamamen yıkılmış görünüyordu. Eh...En yakın arkadaşımdı. Üzülmese gider onu ben öldürürdüm zaten. Üzüldü diye mutlu olmuştum. Biraz değerli hissettirmişti. Ama ağlamamasına şaşırmamıştım, Vanessa ağlamazdı.

J-Hope güler, hayatının tadını çıkararak yaşardı ama ağlamasını bilirdi. Kendini çok değerli hissettirirsen ağlar ve sana sarılırdı. Birini kaybettiği zaman ağlardı ama o zamanlar başını yaslayacak omuz aramazdı. Ağlar, her şeyi parçalar ama kendisine destek olmana izin vermezdi. Annesini kaybettiğinde görmüştüm, yanına gittiğimizde ne yaparsak yapalım ona yardımcı olmamıza izin vermemişti. Biz de sadece onu izlemiştik. Annemi kaybetmiş gibi hissetmiştim o zaman. Kendi annemi kaybetmişim, sakin kalan ruhum çıkmış ağlayan beni izliyormuş gibi hissetmiştim. 

J-Hope bendi. Ben de o. Vanessa ile çok yakındım ama J-Hope ile Vanesssa hiç benim gibi olmamıştı. Arada bir mesafe vardı hep. Yalnız bir yerlere gitmezlerdi hiç bir zaman. Hayır, birbirlerinden hoşlanmıyorlardı. Bunu da düşünmüş, fikrimi ikisine de belirtmiştim. İnkar edermiş gibi konuşmamışlardı sadece duygularının olmadığını söylemişlerdi. Ben de inanmıştım. Şimdi ise, bir ölüyken, ikisini de izliyordum. Belki benden sakladıkları bir şey vardı belki de bilmemem gereken şeyler öğrenecektim. Ama hiç bir şey yoktu. 

J-Hope ağlıyor, insanlara bağırıyordu. 'Kardeşimi kim öldürdü!' Vanessa'nın ben olmasam ona destek çıkmayacağını zaten biliyordum ama canlı görmek başkaydı. Yanına bile gitmiyordu, hatta bir ara J-Hope'un yanına gitmeye çalışan insanlara bağırdığını görmüştüm. 'Bırakın, ne yaparsa yapsın!' diyordu. O esnada gerçek arkadaşı sorgulamıştım. J-Hope mu Vanessa mı? Ayrımı yoktu ikisinin de ama görünen o ki ikisi de birbirinden nefret ediyordu. Ben de yoktum artık, görüşeceklerini sanmıyordum.

Olayların olduğu, polislerin sorgulara hala devam ettikleri o gün cenazem kalktı. Tabutumu gömdüler ve şuan...

Şu an ne mi görüyorum..? Şuan insanların çıldırmış gibi ağlayan J-Hope'a baktıklarını görüyorum. Şuan Vanessa'nın dudaklarının titrediğini, onları durdurmak için dudaklarını dişlediğini görüyorum. Şuan dünyadan tamamen bağımın koptuğu sahneleri izliyorum. Şuan arkadaşlarımdan ayrılıyorum, ailemle vedalaşıyor, son bir kez annemin alnından öpüyorum. Kız kardeşimi kucaklıyor, bir sonraki hayatımda daha iyi bir insan olacağıma dair babama söz veriyorum. J-Hope'a gelince sıra gözlerinin içine bakıyorum, kardeşimi kaybediyorum. Kardeşim dediğim insandan ayrılıyorum. Onu sıkıca kucaklıyor, kulağına 'Kardeşin burada bak' diyorum. Vanessa...Vanessa'ya ağlaması gerektiğini söylüyorum. Beni duymuyormuş gibi ağlamamak için direnmeye devam ediyor. Ama o bu. Kızamıyorum bunun için ona. Sadece bir gün ağlamasını umuyorum, yoksa yakında patlayacağını biliyorum. J-Hope gibi ona da sımsıkı sarılıyorum ve yanaklarından öpüyorum. O ise bomboş gözlerle mezarıma bakmaya devam ediyor. 

Geri çekiliyorum ve herkese bakıyorum tek tek. Dudağımı ısırıyorum çünkü kaygılıyım. Ben gittikten sonra onlara ne olacak? Bu sorunun cevabını arıyorum ama bulmam bay bir zaman alacağı için düşünmeyi kesiyorum. Herkes üzgün görünüyor, okuldan bir kaç arkadaşın daha orada olduğunu fark ediyorum bir anda. Nam Joon orada, Vanessa'ya yakın bir yerde bir ağaca dayalı bir şekilde duruyor. Ağlamamış, gerek de yok zaten. Taehyung da orada. Partinin sahibi olarak partisinde böyle bir şey olduğu için suçlu hissediyor olmalı. Beklemediğim bir şekilde ağlıyor. Ah duygusal çocuk...Çok fazla tanımadığın biri öldü diye niye ağlıyorsun? diye sormak geliyor içimden ama beni duyamaz. Çünkü ben tabuttayım. Toprak altında bir tabutta. Öleli tam...bir hafta oluyor. 

Derin bir iç çekiyorum ve gökyüzüne bakıyorum. Gitme vakti geldi, vedalaştım herkes ile. Onları yatıştırmak için elimden geleni yaptım ama işe yaramadı. Ne yapabilirim ki.... Beni duyamıyorlar, duyamayacaklar. Onlara bakmaktan başka hiç bir şey yapamıyor olmama rağmen suçlu hissediyorum. 

Öylece dikiliyorum ve bir süre sonra dünyadan tamamen siliniyorum.

-

Yeni bir gün, yeni bir yaşam. Evet, öldüm ve bir hayalet olarak yaşıyorum. Cenazem kalkalı tam olarak 10 gün oldu. İnsanların ne yaptıklarını merak etsem de gözlerimi kapatıyorum çünkü onları üzgün görmekten korkuyorum. Yaşarken bana sorsanız, öldüğünde arkandan kim üzülür diye, herhalde iki üç kişi sadece derdim. Onlar da o gün ağlarlardı ve biterdi. Düşüncem buydu ama öyle olmamıştı. J-Hope hala üzgündü, okula gitmiyordu. Vanessa ise okula gidip J-Hope'un yerine de sabır dileklerini alıyordu. İyi bir arkadaştı. Ben ona ağlamayı öğretememiştim ama bir gün ağlayacağını biliyordum. O gün geldiğinde yine de yanında olacaktım. Sırtını sıvazlayacaktım. Ertesi gün ne tepki vereceğini kestirebiliyordum. 'Dün ağladım ya inanamıyorum.' diyecekti. Gülüp 'Olur öyle şeyler' diyecektim. Evet, aynen bunu yapacaktım. 

Olaya daha geniş bir açıdan bakarsak gözüme polisler çarpıyordu. Partideki herkesi sorguya almışlardı. Taehyung sorguya alınacağını duyduğunda şok olmuş gibiydi. Eski züppe çocuk gitmiş, yerini korkmuş bir çocuk almıştı. 'Hiç bir şey yapmadığımı söylemiştim!!' diye bağırmıştı en sonunda polislere. Haklıydı belki. Sonuçta düşününce şoka girmesi normaldi. Partisine katılan bir kız kendi evinde ölü bulunuyordu. Hem de fena bir şekilde. Evini polisler çevreliyor kendisi bile giremiyordu. Neyse, onun ardından Nam Joon girmişti sorgu odasına. Sakin bir şekilde ifadesini vermiş, konuşmasını 'Onu pek tanımazdım.' diyerek bitirmişti. Polis şüphelenmiş gibi görünmüyordu. Onu serbest bırakmışlar ardından içeriye Yoongi'yi almışlardı. 

Yoongi...Belki de sevemeden ölmüştüm. Ona aşık olduğumu bilmiyordu, Vanessa ve J-Hope hariç kimse bilmiyordu. Ta ki Yoongi  sorgudan çıkana kadar. J-Hope ile yakına arkadaşlardı aslında. Ama ne olduysa, Yoongi sorgudan çıktıktan sonra J-Hope'a gelip başın sağ olsun dediğinde birden Yoongi'ye yumruk atmıştı. Bir şey söylememesini ummuştum ama o yine de konuşmuştu. 

"O seni seviyordu, p*ç çocuk! Öldüğünde üzüleceğini düşünüyordu, bana gelip bunu demeni istemezdi!!" diye bağırmıştı. Haklı değildi. Hem de sonuna kadar haksızdı. Yoongi onu seven bir kızın arkasından üzülmedi diye dayak yemeyi hak etmemişti. Yoongi onun bu saldırganlığına karşı sadece dudağını tutarak ayağa kalkmış, J-Hope'a bakmıştı üzgün gözlerle. 

"Elimde olsa senin için severdim." diye mırıldanmış ardından da yanlış bir şey demiş gibi hızlıca oradan ayrılmıştı. O gittikten sonra anlamıştı hatasını J-Hope. Ama geçti. O öylece durup pişman olurken sorgu odasının önünde bekleyen Vanessa gelmiş ona bağırmıştı. 

"Kızı sevmedi diye adam mı dövülür salak! Ya şuan seni görüyorsa?! Ne kadar üzülür biliyor musun sen? Gittim ve hiç bir şey yapamıyorum düşüncesi bitirir onu. Sevdiği çocuğa nasıl vurursun?!" demişti. Ah düşünceli arkadaşım benim...Beni düşünmüştü yine. Ama bilmiyordu ki gerçekten onları izliyorum.  J-Hope bu sözlere karşı ona bakmış ve burada işi olmadığı için çıkıp gitmişti.

Vanessa'nın onun arkasından omuzlarının çöktüğünü görememişti. Vanessa bir süre beklemiş, ardından da yüzünü gökyüzüne kaldırarak mırıldanmıştı. "Ya ben J-Hope'a bağırarak onu üzüyorsam?" Üzülmediğimi söyleyemedim. J-Hope'a böyle bağırmasının beni biraz da olsa mutlu ettiğini söyleyemedim. Ona bakmakla yetindim.

 Ve bir kez daha ölümümün onu fazla etkilememesini umdum. Elimden gelen yalnızca buydu. 

-

Medya: J-Hope.

 Ghost||BTS✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin