7

1.1K 141 107
                                    

Kafanızın içinde bazı seslerin yankılandığı hissedersiniz. Bir kere söylenmiştir söz ama  beyniniz o kadar inanmak istemez ki söylenen şeye, tekrarlar durur size gerçeği hatırlatmak için. Tam o anlardan birindeydim işte. Kız nefes nefese içeri girip  "Katilin kim olduğunu biliyorum." dediğinden beri bu sözü bir kaç kere söylemiş gibi tekrarlayıp duruyordu beynim. Polislerin günlerce uğraştığı ve küçük bir ipucu yakalayamadıkları bir davada, bu kız nasıl olur da katilin kim olduğunu bilebilirdi?

"Ne?" diye tepki veren dedektif bir an hislerime tercüman oldu. Dedektifin aksine konuşmayan bir numaralı tanığımız Lina, belli etmese de şaşırmıştı. Gözlerine baktığımda bunu anlayabiliyordum. 

"Duydunuz. Katilin kim olduğunu biliyorum." dedi nefesini biraz da olsa düzene sokmuş olan kız. Ardından hiç çekinmeden masanın kenarına oturdu. "Ve size anlatmam için bir şarta ihtiyacım var." dedi bir kez daha oyuncu bir sesle. Lina sessizliğini korusa da dedektif meraklanmışa benziyordu. Ben orada olsaydım ben hiç beklemeden şartını kabul ederdim çünkü oldukça meraklı bir kişiliğim vardı. Tabii dedektif doğrusunu yapıp ne kadar meraklansa da bir süre düşünmeyi tercih etti. Ardından kafasını sallayarak "Söyle." dedi. Kız masadan inip çömeldi. Kollarını masaya dayadı, yalnızca kafası ve kolları görünüyordu. 

"Öncelikle buraya geldiğimden kimsenin haberi olmayacak. Birinden ismimi duyarsam...o zaman söylediğim şeyleri size unutturmanın da bir yolunu bulurum. Anladığınızı umuyorum. Öhöm...Neyse. Şartıma gelirsek, şartım şu ki size söylediklerimden sonra benim hakkımda araştırma yapmayacaksınız. Yaparsanız...haberim olur. Ona göre. " diye konuştuktan sonra ayağa kalktı ve ikisine de elini uzattı. 

"Ben Jin-ri. Daha uzun bir süre görüşeceğiz. Sizin adınız ne?" Dedektif kızla el sıkıştı ve "Chang-uk." dedi. Kız, yani Jin-ri, Lina'ya elini sıkması için beklentiyle bakarken Lina hiç oralı olmadı ve "Lina." diye mırıldanmakla yetindi. Kız biraz bile bozulmadan iki elini de kendine çekti. 

"Pekala. Size neler olduğunu şu sıralar anlatmayacağım. Önce niye size anlatmam gerektiğini bana göstermeniz gerek. Ha zaten anlatırsam her şey daha çok karışır büyük ihtimalle. Riske girmeden önce biraz eğlensek ne çıkar? " Kız biraz sinirimi bozmaya başlamıştı. Bildiği şey çok önemli bir şey olabilirdi ama olmayadabilirdi. Biraz tuhaf birine benziyordu. Gözünü bile kırpmadan yalan söyleyebilecek biri gibiydi. Ama maalesef ki ben karışamıyordum.

Dedektif dikkatli davranarak "Eğlence iyidir. Ne zaman gelirsen buradayım." dedi. Jin-ri ise dedektife küstahça bir bakış atıp "Lina da burada olmalı." dedi. Lina buna şaşırsa da sinir de olmuştu. Bu kızı gitgide daha çok seviyordum sanırım. Benimle aynı şeyleri hissediyordu çünkü. Lina istemeye istemeye kafasını salladı ve çantasını alarak "Gidiyorum ben." dedi ve dışarı çıktı.

Dedektif Lina'nın ardından kıza baktı. Jin-ri de dedektife göz kırparak odadan çıktı. Dedektif odada tek başına kaldığında delirecekmiş gibi görünüyordu. Kafasını ellerinin arasına aldı.  "Ölmeseydin ne olurdu ya." diye söylendi. Bana mı diyordu o? Elimde olsa ben de ölmezdim açıkçası. Öldürülmemişim de ölmüşüm gibi davranması ne kadar saçmaydı. 

Ben de dedektifi odada yalnız bırakarak dışarı çıktım.

-

Dışarı çıktığımda hiç beklemediğim bir şekilde J-Hope da buradaydı. En son odasında depresyona girmekle meşguldü. Anlaşılan ben buraya geldikten hemen sonra o da buraya gelmişti. Çıktığım odanın karşısındaki bekleyenler için konulmuş sandalyelerinde oturuyordu. Gözleri odadan ilk önce çıkan ve şimdi giderek uzaklaşan Jin-ri deydi. "Ben bu kızı bir yerden tanıyorum ama nereden..." diye mırıldandığını duydum. Ne yani? Katili bile kişiyi tanıyor muydu? Jin-ri de onu tanıyor olmalıydı. Ya o...Düşüncelerimin saçmalığına gülüp def ettim düşünceleri. J-Hope da zaten bir süre sonra gözlerini kapıdan çıkan Jin-ri'den çekmiş, kendinden bir kaç sandalye sola oturmuş kıza bakmıştı. Lina. 

Sandalyeye oturmuş, her an kalkacak gibi bir duruşla çantasından telefonunu çıkarıyordu. J-Hope nedense gözlerini dikmiş onu izliyordu. Ben onun bakışlarına anlam vermeye çalışırken Lina da kendisine bakan J-Hope'u fark etmişti. Kendisini böyle incelemesinden rahatsız olmuş olacak ki sandalyeye tam bir şekilde oturdu ve "Ne?" diye bir tepki verdi. J-Hope  beklemediğim bir şekilde oturduğu sandalyeden kalkıp kızın tam yanındaki sandalyeye oturdu. "Hiç...Sadece kim olduğunu düşünüyordum. Tanıdık değilsin. Peki neden sorgu odasından çıktın?" 

Lina, kendisine böyle bir cevapla gelen J-Hope'u anlamaya çalışırcasına baktı. Sonra cevap vermesi gerektiğini hissetmiş olacak ki derin bir nefes alarak çıkardığı telefonunu çantasına geri koydu. Çantayı kapatıp ayağının yanına bıraktı. "Tanık desem yeterli olur mu?" 

J-Hope günlerdir yapmadığı bir şey yapıp gülümsedi ve "Günlerdir tek bir ipucu bile bulunamayan bu cinayette ne görmüş olabilirsin ki?" diye konuştu. Lina kendisine verilen cevabı beğenmemiş gibi duruyordu.

"Şunu söylemeyi kesin. Hiç bir cinayet kusursuz değildir. Elbette bir açık vermiştir katil ki katilin lise yıllarında olduğunu düşünürsek bunu kabul etmek o kadar da zor bir şey değil. Tek bir ipucu bile bulunamaması ipucu olmadığından değil, yeterli tanık olmadığındandır. " Bu kız her seferinde böyle mantıklı konuşarak umutlanmamı sağlıyordu. Katilimi polisler değilde, bu kız mı bulacaktı yoksa?

"Vay canına...Etkilendim. Yani sen diyorsun ki ben o tanıklardan biriyim. Pekala, kabul...Ama bir şeyi merak ettim. Bu kadar çok şeyi nasıl düşünebiliyorsun? Yani seni ilgilendirmeyen bir dava sonuçta bu. Neyi inceledin de tanık oldun?"

Lina bu soruya karşılık olarak başını eğdi. Bir süre düşündü, ne diyeceğini çok merak ediyordum. "Niyesi yok ama tanık olarak geldiğim için bana minnettar olmalısın. " dedi. Dedektife yaptığı gibi kaçamak bir cevap vermişti. Sonra J-Hope bir şey demeyince konu değiştirerek sessizliği bozdu.

"Ölen kızın nesi oluyorsun?" diye sordu Lina. J-Hope'a bakıyordu dikkatle.

"Kardeşi. " demekle yetindi. Kız kafasını sallayınca beni tekrar şaşırtarak açıklama yaptı. "Kardeş gibiydik." 

Bir an ikisinin de paylaşacak acıları olduğunu fark ettim. Lina öyle bir bakıyordu ki J-Hope'a. Acıyor gibi değildi. Onu anlıyor gibi bakıyordu. Ve acı çekeni bir tek acı çeken anlardı. J-Hope ile Lina'nın yakın olmasını istedim bir an. Oracıkta paylaşsaydı acısını keşke. J-Hope anlatırdı, kendisine teselli verilmek istendiğinde uzaklaşırdı insanlardan . O anlatsa belki Lina da anlatırdı. Bunu bile bilemeyecek kadar az tanıyordum Lina'yı. İki gün olmuştu göreli, zaten tanımam da beklenemezdi zaten.

"Aslında bazen çok ama çok özlüyorum. İnsanlara iyi olduğumu söylediğim zamanlar az özlediğim zamanlar. Acı çektiğim zamanlar orada olmasını ve ona sarılmayı dilediğim zamanlardı. "

Lina kafasını salladı. "Şanslıymış."

J-Hope Lina'yı düzelterek "Şanslıydım." dedi. İkimizde birbirimize sahip olduğumuz için o kadar şanslıydık ki. 

J-Hope birden bu hüzün dolu andan kendini kurtararak gülümsedi ve "Ee okuyor musun? Okuyorsan nerede?" diye sordu. Lina da ona ayak uydurdu. Aslında iyi bir çift olabilirlerdi. "Özel Shin Kolejinde okuyorum. Ama sanırım bırakacağım liseden sonra. " 

"Niye ki?" diye sordu merakla J-Hope. Ben de merak etmiştim. Koleje gittiğine göre ailesinin durumu iyi olmalıydı ki zaten oturduğu villadan belliydi. Niye bırakıyordu ki o zaman okulu? 

"Liseden sonra çalışmaya başlarım. Bir garson olsam bile bana yeter. Daha fazlasına gerek yok. Zaten en iyi meslekler için çalışan insanları anlayamıyorum. Yeniden doğduğumuzda benim eski hayatımda bu kadar evim, şu kadar arabam var demek için yaşamıyoruz nasıl olsa. Üstelik düşünsene. O kadar çalışıyorsun, diğer hayatında bir at oluyorsun. Anlat anlatabiliyorsan." J-Hope Lina'nın sözlerine güldü. Haklıydı aslında ama insanlar düşününce hiç bir amaçsız yaşayamadıkları için çalışıyorlardı. 

Onlar konuşurlarken birden Yoongi'yi gördüm. Onun ne işi vardı ki burada? Giriş kapısından içeri bize doğru  geliyordu. Niye geldiğini  düşünmeye çalışırken o gelip J-Hope ile konuşan Lina'nın önünde durdu. 

 "Lina sen misin?" Ne olduğunu şaşkınca bakan ikili de, ben de anlayamamıştım. Lina kafasını salladığında Yoongi devam etti. "Biraz konuşabilir miyiz?"

-

Umarım beğenmişsinizdir! Medya da: Jin-ri (Sulli)miz var!  Yeni bölümde görüşürüz!!


 Ghost||BTS✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin