DOĞUM - III

4.4K 96 20
                                    


"Bir alışveriş merkezine güvenlik sebebiyle tırnak makası bile sokmazlar, ama içerideki ev gereçleri mağazasından bir balta alıp istediğini yapabilirsin."

-Anonim

Doktor Kolun ile bir önceki görüşmem üzerinden oldukça zaman geçmişti. Nazan Hemşire beni hazırladı. Artık eskisi kadar uğraşmadığı için sevinçli olmalıydı, çünkü olgunlaştım ve kendim yıkanabiliyorum, giyinebiliyorum, birileri ile konuşurken Nazan artık lafımı kesip "aslında ne demek istediğimi" açıklamak zorunda kalmıyor. Bugün sadece Doktor Kolun değil onlarca ayrı doktorla konuşacağım. Nazan bu doktorların benimle konuşabilmek için son şansları olduğunu düşünüyor. Çünkü artık cezai ehliyet sahibi olacak kadar düzelmişim.

Polislerden bahsediyor, bunu anlıyorum. Doktorlardan daha sabırsızlar. Beni sorgulamak için ellerinden geleni yapıyorlar. Çok uzun zamandır sorguya hazır değildim, Nazan gazetelerde her gün en az bir kere benden bahsedildiğini söylüyor. Bunu söylemesine gerek yok çünkü artık gazete okuyabiliyorum. Zaten gazete okuyabildiğimi fark ettiklerinde başladı bu karmaşa. Sema gazeteleri bana gizlice okumamı söylediği halde yakalandım. Bir doktor beni gördü ve ertesi haftaya Doktor Kolun'un benimle görüşeceği haberini aldım.

İçeriye yabancı doktorlar doluştu. Kolun ile konuştuğum ve geçen sefer içindeki eşyaların ismini bile sayamadığım sakin oda, şimdi ana-baba günü gibi olmuştu. İçeriye hızla Doktor Kolun girdi ve "Sorry, I'm late." dedi. İngilizce anlayabiliyor muydum? Kelimeler İngilizce olmasına rağmen ben Kolun'un geç kaldığı için üzgün olduğunu belirttiğini anlamıştım. Sema bunu öğrenince çok şaşıracaktı, İngilizce bilmekten hiç bahsetmemişlerdi. Başka bir dil biliyordum!

"Selah tekrar merhaba, bu gördüklerin dünyanın her yerinden gelen çeşitli nörologlar ve onkoloji doktorları" dedi Kolun. Bir tercüman bu sırada bu dediklerini İngilizceye çeviriyordu. Doktorlardan birkaçı çeviri bitince gülümseyerek başlarıyla selam verdi.

"Nörolog veya onkoloji nedir biliyor musun Selah?" diye sordu Doktor Kolun.

"Evet, nörologlar beynimle, onkolojiden gelenler ise geçirdiğim kanser operasyonu ile ilgileniyorlar." dedim. Çeviri yapılırken doktorlar kâğıtlarına notlar alıyordu. Kolun konuşmaya devam etti. Işıklı odalar ve karanlık odalara götürüldüm. Bana dini sorular soruldu. Budizm olduğundan kuşkulandığım bazı göndermeler yapıldı. Nazan Hemşire lafımı hiç kesmedi sadece uzaktan sessizce izledi. Kolun gene aynı tonda konuşuyordu, ama bazı cevaplarım yüzünde kuşku uyandırdı. Her on soruda bir bana operasyondan öncesi ile ilgili şeyler sordular. Hiç bir fikrim olmadığına tamamen emin olmak için oldukça köşeye sıkıştırdılar. Nazan bana bunun daha başlangıç olduğunu söylemişti. Önümde bu tip geçmişi sorgulayan sorulara yanıt vererek geçireceğim günler vardı.

Çünkü Doktor Kolun operasyondan sonra bile geçmişten bir şeyler hatırlayacağımı düşünüyordu ve bunu kanıtlamaya çalışıyordu. Beni hiç sevmediğini biliyordum, gazetede hakkımda yazılanlar işin sadece görülen kısmıydı. Bana defalarca ismini daha önce duymadığım ve yüzlerini kafamda canlandıramadığım insanları sordular. Onları hatırlayıp hatırlamadığımı sordular.

Bütün gün bu eğlenceye katlanacaktım.

Saatler sonra Doktor Kolun ve diğer doktorlar benimle uğraşmayı bitirmiş bir toplantı odasında tartışıyorlardı. Ben ise yine Doktor Kolun'u hep beklediğim geniş odadayım. Muhtemelen benim daha çok araştırılmam gerektiğine karar verecekler. Çünkü polisler sırada bekliyor ve doktor takımı bu araştırmanın bu kadar ufak bir gözlem üzerine kurulu olmasını istemeyecektir.

Her Şey Ölmesi Gerektiği GibiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin