NAÇAR

524 58 63
                                    


Benim yalnızlığımın sonu yok...

Benim çaresizliğimin de sonu yok...

Ben 12 yıl boyunca yalnızlığını kırıntılarla büyütmüş bir kız çocuğuyum. Babasının yediği yemeklerden yere düşen kırıntılarla, gizlice onu takip ederek büyümüş bir kız çocuğuyum.

Ruhum kan kırmızı, yüreğim deniz mavisi...

Ben o kırıntılarla yalnızca yalnızlığımı değil; ruhumu, kinimi, nefretimi ve ona olan öfkemi de büyüttüm. Her aklıma geldiğinde ruhumun etrafına bir tuğla daha ekledim ve duvarlarımı tamamladım. Bu duvar sıradan bir duvar değildi. Bu duvarın mayası acıydı. Duvarlarımın içi kurumuş kan ve çürümüş et kokuyordu. Bu duvarın malzemesinde kafamın içinde öldürdüğüm cesetlerin yardım çığlıkları vardı.

Kafamın içinde işlediğim cesetlerden ilki; baba kelimesini yakıştıramadığım o adamdı. Babam bizi bırakıp gittiğinde ilk hissettiğim koca bir boşluklu. Bu boşluğun içinde kopan vaveylalar vardı ve bunlar gün geçtikçe büyüyordu.

En başta hissettiğim boşluk, 12 yılda yerini büyük bir öfkeye ve şu an aynada gördüğüm görüntüye bıraktı.

Zayıf ve küçük bir yüz, uzun kirpikler, olması gerekenden fazla dolgun dudaklar, rengi karakter karmaşası yaşayan saçlar ve mavinin en açık tonu olan turkuaz denilebilecek iri gözler.

Ben buydum...

Ben etrafımdaki onca insana rağmen yalnız ve öfkeliydim. Öfkem bir dağın başından aşağı küçük bir kartopu gibi yuvarlanıyordu.

Ama bir yanlış vardı...

Kartopu ne kadar büyük olursa olsun bir darbeyle yıkılır, güneşin etkisiyle erirdi. Benim öfkemin adımları sağlam, beslendiği kaynak sonsuzdu. Benim öfkem acıdan, içimde kopan vaveyladan etkileniyordu. Benim öfkem, içimde kopan en büyük vaveylaydı.

Ben annemin acısı; babamın öfkesiyim...

Ben acının doğurduğu, öfkenin büyüttüğü kız çocuğuyum...

Ben yalnızlığımın ve öfkemin attığı en büyük çığlığım...

Ben Azra Mai Gruber ... 

NAÇARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin