7. BÖLÜM

106 8 15
                                    

Hasret ile örülen ilmeklerden oluşan bir battaniyeye sarılmıştım. Kendimi, küçük bir çocuğun yorganın altına saklanışı gibi battaniyenin altına saklanarak koruyordum. Bu bana ağır geliyordu. Kendini koruyamayacak kadar aciz durumda olmak canımı yakıyordu.

Başka insanların yaptıklarını yapamayacak kadar korkak; yapamadıklarını yapacak kadar cesurdum. Bu farklılığın içimde tükettiklerini görmemek için kör olmak gerekirdi. Bedir'in bugüne kadar ki çabası bu yüzdendi diye düşünüyordum.

Okulun başladığı günden bu yana bir buçuk ayı devirmiş ve Ekim ayının ortalarına gelmiştik. Seneye girecek olduğumuz üniversite sınavı sebebiyle son derece hızlı bir şekilde derslere giriş yapmış ve ek olarak kurs başlatmışlardı. Okuduğumuz okul düz lise olmanın yanında eğitime çok önem veren ve her sene birçok başarılı öğrenci çıkaran bir okuldu. Geçen sene Çağrılara yaptıkları müfredatı bize de uyguluyorlardı. Şikâyet ediyor değildim, her zaman kafamı oyalayacak şeyler olması benim açımdan iyiydi.

Kucağımda kitaplar ile son dersin bitmesini ve kursun dersine girmeyi bekliyordum. Son ders ile kursun ilk dersi arasında mola olmadığından bizi erken bırakmışlar, yemek yememiz için izim vermişlerdi. Sare bu arayı eve gidip üstünü değiştirmek ve bize o çok sevdiğimiz kahveden getirmek için kullanmıştı.

Anlayamadığım şekilde bugün o kadar yorulmuştum ki, eğer annemin parası boşuna gidecek olmasaydı bir dakika durmaz, eve gider uyurdum. Ama sırf ben daha iyi bir eğitim alayım ve düzgün bir üniversite kazanayım diye daha fazla çalışıp, ek mesai yapıp bu kursun parasını verdiği için üst üste dört ders Edebiyata bile katlanabilirdim.

Okulun, melodisini bir türlü çözemediğim ve rahatsız edici olan zili bütün bahçe ve çevrede yankılanmaya başladığında gözlerimi daldığım yerden çektim ve okulun binasına çevirdim. Öğrenciler omuzlarına astıkları çantaları ile kapıdan çıkmaya başladılar, bende tam kapının karşısında duran bankta onları inceliyordum. Gruplar halinde arkadaşları ile şakalaşarak okuldan çıkan alt devreler hiçbir derdi yokmuşçasına ilerliyordu. Bazılarının çantası adeta yerde sürünüyor, pantolonlarının bel kısmı popolarının altına geçmek üzereydi. Bu görüntü beni rahatsız etti ve kafamı başka bir yere çevirdim.

Ağaçların önündeki bir bankta bir çift oturuyordu. Kız, heyecanlı heyecanlı bir şey anlatırken erkekte onu dinliyormuş gibi yapıyordu. Başka bir şey yaptığından değil, yalnızca onun yüzüne odaklanmış, arada bir kısa kestirdiği kâkülleri geri atıyor ve yanağını okşuyordu. Gözlerindeki sevginin yoğunluğunu ben bile buradan hissedebiliyordum. Çok şirin gözüküyorlardı.

Önümde durup, gölgesini üstüme seren bir bedenin dikkatimi dağıtması ile birlikte gözlerimi onlardan çektim ve karşımda duran kişinin yüzüne çevirdim. Bedir ellerini cebine koymuş, sırtına astığı çantası ile bana bakıyordu.

Gözleri biraz şişmiş ve gözaltları çok hafif morarmıştı. Çok uyuduğundan mı yoksa az uyuduğundan mı kestirememiştim. Yüzündeki renk gayet canlı duruyordu. Kapüşonlusunun kollarını dirseklerine kadar sıvamıştı, her zaman ki gibi.

"Ne yapıyorsun burada," dedi banktaki boş yere oturarak. "Erken mi çıktınız?"

Bedir geri döndükten sonraki birkaç hafta boyunca bana göndermeli konuşmayı bırakmış, normal bir ilişki içerisine girmeye çalışmıştı. Buna engel olacak değildim, artık o da bizden biri olduğuna göre ne ondan uzak durmamın ne de nefret etmeye çalışmamın bir anlamı yoktu. Nereye varacaktım böyle davranarak?

NAÇARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin