14. BÖLÜM

98 2 4
                                    

Herkese keyifli okumalar. Oy ve yorumlarınızı bekliyorum!

Bölüm şarkıları: 

Mark Eliyahu - Through Me

Evanescance- My Immortal    

Benim kalbimin etrafı duvarlar ile örülüydü. O duvara bir çivi çaksanız, çivinin oluşturduğu o ince boşluktan acı akardı. Yüreğimden kopan kıvılcımlar ortalığı ateşe vermişti ama ben cayır cayır yanarken üşüyordum. Çırılçıplak, yerdeki cam kırıklarının üzerinde yalın ayak yürüyordum...

Duvarlarım darbeler ve onların bana bıraktığı izler ile doluydu. Duvardan dökülen parçalar yere sere serpe dizilmişti. Ne kaldıracak gücüm vardı ne de onları görmezden gelecek. Olduğum konumda, nefesimi tutmuş acımın içinde yüzüyordum.

Sonra bir şey oldu. Belki de bu hiç yapılmaması gereken bir şeydi. Etrafımdaki duvarların tamamen yıkıldığını ve benim koca bir enkazın altında kaldığımı izledim. Aynı zamanda omuzumda bir el hissediyordum. İnsan güneş olmadan gölgesini görür müydü? İnsan aynaya bakmadan kendisini görür müydü? Ben ne güneş varken ne de aynaya bakmıyorken kendimi görüyordum. Bedenimin yanında bir yansımam vardı. Bu ruhumun yansımasıydı.

Daha önce kimsenin göremediklerini görmüş; kimsenin duyamadıklarını duymuş; kimsenin hissedemediklerini hissetmiş ve kimseye söyleyemediklerimi kendine söylettirmişti. Birinin sizi, sizden daha iyi tanıması ve sizi, sizden daha çok sevmesi yüreğinize bir ağırlığın oturmasına sebep olur. Sanki tonlarca ağırlıkta bir fili göğsünüze koymuşlar da yüreğiniz paramparça bir hale gelmiş gibi. Oysa ben kalp atışımı hissediyorum. Paramparça olan yürek çarpar mı hiç? Çarpıyor işte, nefesimin bile bana ait olmadığını hissettiğim bu bedenim bir tek ona yaşıyor. Kalbim bir tek ona çarpıyor, gözlerim ona açılıyor, nefesim onun için ciğerlerime doluyor.

Ne zaman kaybettim kendimi bu kadar? Ne zaman bu kadar aşık oldum ben? Daha düne kadar bir erkeğe ait olma hissine bu kadar yabancı olan ben, nasıl şimdi o olmadan yapamayacağımı hissedebilirim ki?

Sevgi, nasıl acı kadar keskin olabilir öğrendim. Bir hançer gibi göğüs kafesinize saplanır ve nefes aldıkça içinize batar. Oyuktan çıkan acı, sizi ateş gibi yakar. Ben bunu çok erken öğrendim.

Odadan sessizce çıkıp kapıyı kapattıktan sonra az önce aralık bırakarak çıktığım Bedir'in odasına yöneldim. Bedir'in aşağı inmemesini umuyordum. Çünkü aşağı tek başıma inecek gücüm yoktu. Bir sürü sorgu dolu gözün odağı olmaya hazır değildim. Odaya girdiğimde az önce oturduğum pufun önündeki camdan dışarı baktığını gördüm. Ayağa kalkmış ellerini pantolonunun cebine sokmuştu. Üzerinde hâlâ takım elbisesi vardı, muhtemelen değiştirmeye ve duş almaya vakit bulamamıştı. Geldiğimi fark etmişti fakat dönüp bakmamıştı. Bunu fırsat bilerek giyinme odasına girdim ve çekmeceleri karıştırarak bir eşofman, bir tişört, bir kapüşonlu hırka ve bir de iç çamaşırı çıkarıp yatağın üzerine koydum. Giyinme odası bir erkeğe göre oldukça düzenliydi bulmak çokta zor olmamıştı.

Ellerini dokundurarak ilmek ilmek ördüğü saçlarımdan düşüp gözümün önüne gelen saçları kulağımın arkasına iliştirdim ve derin bir nefes alarak ona arkadan yaklaştım. Gözlerinin seri bir şekilde manzarada dolaştığını camdaki yansımasından görebiliyordum. Bilerek kafasını bana çevirmiyor gibiydi. Son adımımı da attıktan sonra bir elimi hafifçe koluna koydum ve kafamı hafifçe eğerek ona baktım fakat mimiğinde bir değişiklik olmadı.

NAÇARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin