Merhabalar!
Yeni bir bölüm ile buradayım. Umarım severek okuduğunuz bir bölüm olur. Yorumlarını ve oylarınızı bekliyorum. Seviyorum sizi, sayı fark etmeksizin!
Bölüm şarkıları:
Cem Adrian-Birsen Tezer- Beni Hatırladın mı?
EDEN - falling in reverse
♚
Kan kırmızısı kumların döşendiği yollarda, minik ayaklarım ile adım atıyordum.
Topuklarıma batan dikenlerin yoluma serpiştirildiği bu şehirde aldığım nefes soluk borumdan ciğerime damla damla dökülürken katrana dönüyordu. Yaşamak o kadar zordu ki... Ruhuma geçirilen paslı kancanın ucu benden neler alıp götürdü, hiç bilmiyordum.
Benden eksilenleri göremeyecek kadar acıya kör olmuştum. O kadar alışmıştım ki, canımın, ruhundan çekildiğini anlayamacak duruma gelmiştim. Ölmüş müydüm? Ya da yaşıyor muydum şuan? Araf dedikleri bu muydu acaba? Ruhumun gideceği yerin gölgesi mi devrilmişti üzerime? Gayb'ın gölgesinde mi teslim ediyordum ruhumu?
Eğer Allah var ise, bunca acı çekmem hak mıydı bana? Hak etmiş miydim? İşlediğim günahların bedeli bu kadar ağır mı olmalıydı? Oysa ben dua ediyordum, ona sığınıyordum. Hata mı yaptım? Ucunda durmakta olduğum uçurum bana Araf'ı yaşatıyordu zaten...
Gözlerimin pınarlarına odunları yığıp büyük bir ateş yakmışlar gibi yanıyordum. Kulak zarımı titreten ve duyduğum tek ses nabzımın sesiydi. Vücudumda büyük bir patlama yaşanmış gibiydi. Kalbimin içine ucu paslı, bileylenmeyi unutulmuş bir mızrak sokmuşlardı. Parmak uçlarımda bir delik olsaydı gözyaşlarım oradan akar ve içinde bulunduğum bu mekanı doldururdu. En derinime gömdüğüm sevgi bir anda kendini yukarı iterek bir patlamaya sebep oldu. Yıllardır ona karşı beslediğim özlem ve sevgi kırık boyunları ile kafalarını kaldırıp, yaşlı gözlerle bana baktılar. Ait oldukları yer gelmişti. Ona kavuşmak istiyorlardı. Şuan gidip bütün bunları ona teslim etmemi istiyorlardı.
"Azra Mai."
Sesi çıkmadan, yalnızca dudaklarını hareket ettirerek söylemişti adımı. Benim adım. Sahi, adımı ondan duymayalı kaç yıl olmuştu? En son ne zaman işitmiştim bu sesi?
Annem, onun ağzından dökülenlerden sonra gözlerini takip ederek kafasını aniden bizim olduğumuz yere çevirdi. Gözleri irileşmiş bir şekilde oturduğu yerden kalktı. Elleri ve bacakları titriyordu. Şuan üzerimde kaç çift göz olduğunu sayamıyordum bile. Transa geçmiş gibiydim. Ellerim zangır zangır titriyordu ve soğuğun etkisiyle kızarmıştı. Karanlık tıpkı bir sis gibi hem etrafımıza hem de denizin üzerine sinmişti. Kulağımdaki uğultu yerini zamanla etraftaki seslere emanet etti.
Yanımda duran Bedir, gözleri hala üzerimdeyken elini uzattı ve parmaklarımızı birbirine geçirdi. Derin bir nefes alarak gücümü topladım ve bir bacağımı öne iterek yürümeye başladım. Attığım her adımı yankısı kalbimin duvarlarında çınlıyordu. Kalbim yerinden çıkmak üzereydi. Git gide onlara yaklaşıyorduk ve onun gözleri üzerimden bir saniye olsun ayrılmamıştı. Annemin gözleri benim ve onun arasında mekik dokurken gerginliği tıpkı bir gaz gibi kafasının üzerinden buharlaşıyordu. Adımlarım git gide yavaşladı ve en sonunda masadan iki adım kadar uzaklıkta durdum. Elim hala Bedir'in elindeydi.
Babamın gözleri önce ellerimize düştü, ardından Bedir'in yüzüne tırmandı. Şuanda Bedir'in surat ifadesini tahmin edebiliyordum, dişlerini sıktığı için yanağı çukurlaşmış, kaşları hafifçe çatılmış, dudakları düz bir çizgi gibi gerilmişti. Bedir'in suratında bir süre oyalanan mavi gözler tekrardan benim yüzüme döndü. Bunu umursamamaya çalışarak, kafamı anneme çevirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NAÇAR
Ficción General.. Uzun zaman önce atılmış bir çığlığın, gün geçtikçe azalan yankısı gibi tükeniyordum. Sonu uçsuz bucaksız ve kör edecek kadar mavi olan bir uçurumun kenarında dikiliyordum ve hiç umulmadık bir anda dizlerimin arkasına yediğim tekmeyle o uçuruma yu...