Herkese merhaba!
Nasılsınız? İnşallah iyisinizdir.
Zor şartlar ile zor zamanlarda yazdığım bölüm ile karşınızdayım. Umarım beğenirsiniz. Bence çok hoş, her şeyi net olarak görebileceğiniz bir bölüm oldu. Artık yavaş yavaş kurgunun içine giriyoruz.
Bu bölümde oluşan ve önceden de zihninizde olan bir çok sorunun cevabını bir sonraki bölümde alacaksınız.
İstediğiniz soruları yorum olarak yazabilir, aşağıya bıraktığım sosyal medya hesaplarından bana ulaşabilirsiniz.
Keyifli okumalar, oy ve yorumlarınızı bekliyorum!
Ask.fm: mekeniz
İnstagram: mekeniz
Twitter: mekeniz
Facebook: facebook.com/mekeniz
Bölüm şarkısı: Saturnus - All Alone.
♚
Zaman, tüm seslerini toplamış üstüme yıkılıyordu adeta. Bir şeylerin altında kaldığımı hissediyordum. Omuzlarıma bir yük yüklenmiş ve yalnız başıma bırakılmıştım.
Çaresizliğin, kaosun ve gerilimin yakıcı kokusu burnumu yakıyordu. Ellerimi koluna değdirip güvende hissetmek istediğim adamın, bedeninden gelen gerilim beni titretiyordu.
Beni arkasına almış olması hiç bir şeyi değiştirmediği gibi, bazı şeyleri netleştiriyordu.
Korkuyordu...
Rahat gibi gözükmeye çalışsa da temkinli davrandığının farkındaydım. Önümde duvar gibi dikilmekten bir saniye olsun vazgeçmeden bakıyordu karşıya. Kafamı omzunun yanında çıkardığım da can yakan çakır gözler ile göz göze geldim. Sol yanağı şakaklarından başlayıp boynuna kadar yarık izi ile doluydu. Sanki Bedir yokmuşcasına mavilerime odaklanmıştı.
"Gözlerin yerinde dursun," dedi karşısındaki adama. Sesi gür ve toktu. Kim olduğunu biliyordu. Bunu anladığımın da farkındaydı.
"Mümkünmüş gibi konuşmasana. Ağzının tadını biliyorsun."
Kaşlarım çatıldı. Bunu bana mı söylemek istemişti? Bedir'in elimin içindeki eli gerildi. Elini hafifçe sıktım ve omzumun üstünden ona baktım.
Kahverengi gözlerinde ateş sarısının pençeleri vardı. Göz bebeği büyümüştü. Elimi sıktı ve kafasını ona çevirdi. Ben hala ona bakıyordum.
Derin ve sık nefesler alıyordu. Boynundaki damarın atışını görebiliyordum. Gergin olduğu kadar sinirliydi.
Kafamı yarık izleriyle bile heybetli ve çekici görünen adama çevirdim. Evet, heybetliydi. Ama bu onu itici bir hale getiriyordu.
Ne yapacağımı bilemez bir halde elini tutuyordum, Bedir'in. İkimizin de eli terlemişti. İkimizin de umurunda değildi. Tek istediğim onu bu gerginliğin içinden çekip almaktı.
Bu yanlıştı. Bulunduğumuz konum, ellerimizin hali, şu adamın burada olması.
Bedir'in arkasından çıktım ve yanında durdum. Elimi elinden çekmeye çalıştım. Bununla birlikte birbirlerine ölümcül bakışlar atmayı kesip ikisi de bana döndü.
"Kal yerinde," dedi sadece ikimizin duyabileceği bir ses ile. "Şimdi değil. Elimi tut ve arkamda dur."
Boğazımı temizledim ve sesimi aradım. Ciğerlerime yapışıp kalan şey neydi? Bedenimi sıkıştıran şey ruhum muydu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NAÇAR
General Fiction.. Uzun zaman önce atılmış bir çığlığın, gün geçtikçe azalan yankısı gibi tükeniyordum. Sonu uçsuz bucaksız ve kör edecek kadar mavi olan bir uçurumun kenarında dikiliyordum ve hiç umulmadık bir anda dizlerimin arkasına yediğim tekmeyle o uçuruma yu...