♚
Bölüm şarkısı: Blueneck - Low
Ufuktan çıkıp gözümüzü yakan güneşin ışıkları, göğsümde açıyordu adeta. Gökyüzümde dans eden ışıkları, ruhumda hissedebiliyordum. Sol şakağımda atılan düğümün ipleri yönetiyordu sanki beni. Hissettiğim duygu yoğunluğunun yanında, ruhumun hafifliğini de hissediyordum.
Başımı yaslamış olduğum omuzdan kaldırıp, ufuk çizgisinin var olduğundan bile şüpheli olduğum denize çevirdim. Gökyüzü ile ayrıldığı ince çizgi bile gözükmüyordu. Bulunduğumuz kenarın taşından sonrası tamamen simsiyahtı.
Bedir'in nefes alış veriş sesi ile benim nefesimin sesinden başka hiçbir ses yoktu koca sahilde. En azından bizim durduğumuz kısımda kimse yoktu. Sessizliğe yuvarladığımız birkaç dakikanın içerisindeydik, ta ki o konuşup bu sessizliği bozana kadar.
"İlk geldiğimde," dedi hafifçe gülümserken. "Yani seninle ilk tanıştığım da tam olarak Araz'ın anlattığı gibi olduğunu anlamıştım. Kendini saklamak ile o kadar meşguldün ki verdiğin açıkların farkında değildin."
"Her şeyin farkında olduğunu söyleme şeklin mi bu?"
Çok kısa ama doyurucu bir kahkaha attı. Alçak perdeden bir sesti bu ama toktu.
"Seni net bir şekilde görebiliyordum demek, Azra."
"Hayret sadece Azra demekten vazgeçtiğini sanıyordum."
"Vazgeçmedim," dedi kafasını eğip aramızdaki mesafeyi kısaltırken. "Ama hala Mai demekten hoşlanıyorum."
"Yanlış Bedir Bey," dedim kaşlarımı kaldırarak. "Ben ne gösterirsem, sen onu görürsün."
"Yanlış Azra Mai," dedi o da kaşlarını kaldırarak. "İstediğin kadar uzaklaş, gözlerine baktığımda o kadar netsin ki."
"Saçma," dedim dudaklarımı büzüp kafamı yana çevirerek. "İnanmaya devam et."
"Sen ne aksi bir kızsın ya," dedi birden bire yükselerek. "Söylenen hiçbir şeyi kabul etmiyorsun."
"Doğru şeyler söyle o zaman," dedim bende yükselerek. "Oradan buradan sallıyorsun, ne inanacağım?"
"Ufak atta civcivler ye de bir de, tam olsun."
"Ufak atta civcivler yesin."
"Yok artık," dedi birden gülmeye başlayıp. "Hiç güleceğim yoktu."
"Gülme o zaman," dedim ciddi ciddi. "Ne diye haykırıyorsun?"
"Neden şuan horon tepmek istiyorum?"
"Bedir içip mi geldin sen," dedim kaşlarımı çatarak. "Ya da Araz ile yattın, ona benzemişsin."
"Arazla yatmak mı," dedi gözlerini büyüterek. "Tövbeler tövbesi."
Gözlerim adeta yuvalarından fırlayacak kocaman açıldı. Öyle bir şey ima etmemiştim, neden öyle anlamıştı?
"Hayır hayır," dedim telaşlı telaşlı ellerimi havada savururken. "O manada değil. Uyumak demek istemiştim."
"Bende uyumayı kastediyorum zaten, diğerini düşünmemiştim."
Ellerim havada, gözlerim sımsıkı yumulmuş bir halde öylece kaldım. Arka planda fon olarak Bedir'in kahkahası yankılanıyordu. Gülmesi bitene kadar gözlerimi açmayı ya da hareket etmeyi düşünmüyordum. Ama onun durmaya niyeti yoktu.
Susana kadar gözümü falan açmayacaktım, buna hazır değildim.
Ellerimin üzerinde ellerini hissetmem ile kaskatı kesildim. Parmaklarını avucuma sokup, elimi tuttu. Havada asılı kalmış gibi duran ellerimi, kendi ellerinin içinde aşağıya, bacaklarımızın hizasına getirdi. Aramızda yeterince mesafe vardı ama nefesini suratımda hissedebiliyordum. Nedense hala gülümsüyormuş gibi geliyordu. Kontrol etmek için tek gözümü açtığımda dudağının iki kıvrımının da yukarı doğru olduğunu gördüm ve gözlerimi yine sımsıkı yumdum. Ufak bir kahkaha attı. Sanırım yüzünü gökyüzüne çevirmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NAÇAR
General Fiction.. Uzun zaman önce atılmış bir çığlığın, gün geçtikçe azalan yankısı gibi tükeniyordum. Sonu uçsuz bucaksız ve kör edecek kadar mavi olan bir uçurumun kenarında dikiliyordum ve hiç umulmadık bir anda dizlerimin arkasına yediğim tekmeyle o uçuruma yu...