Herkese yeniden merhaba !
Yeni bölüm ile karşınızdayım. Umarım beğenirsiniz. Hemen ufacık bir açıklama yapıp ayrılacağım ve sizi bölüm ile baş başa bırakacağım.
Medya da hikayemizin tanıtım filmi var. Benim fazlasıyla beğendiğim.
Tanıtım filmimizi benim biriciğim, Eylül Soyder hazırladı. O buradan kocaman teşekkürlerimi yolluyorum.
Bir kaç kişi benimle iletişime geçti, daha fazlasını istiyorum. Hemen hepinizle konuşmak istiyorum. Aşağıya sosyal medya hesaplarımı bırakıyorum. Ulaşmak isterseniz çekinmeyin lütfen!
İnstagram: mekeniz
Facebook: mekeniz
Twitter: mekeniiz
Ask.fm: mekeniz
Keyifli okumalar !
დ
Geçmiş, nasırlı ellerinin parmaklarını ruhuma geçirmiş, içimdeki bir parçayı acı çığlıklarım eşliğinde söküp almıştı.
Senelerdir aradığım, bu kayıp parçamı bulmuş gibi hissediyordum. Kurum siyahı gözleri benim gözlerime değdiğinde içimdeki tamamlanmayan yapboz, kayıp parçasını buldu ve tamamlandı. Ruhumdan çıkan ışıklar eşliğinde, kalbim bulunduğu konumdan bir anda fırlayarak duvarın içindeki karanlıkta kayboldu.
Uzun bacakları yardımı ile attığı büyük adımlarla masaya ulaştıklarında; o, soğuk ve sıkkın bakışlarını etrafta gezdiriyordu. Çağrı göz kırpıp yanıma oturduğunda afallamış suratımı gördü ve gözlerini kısarak sorgular bir surat ifadesiyle bana baktığında gözlerimi kaçırdım.
"Gençler bu Bedir," dedi Araz bir anda mevzuya girerek. "Size bahsettiğim, İzmir'den arkadaşım."
Masada ufak bir hoşgeldin nidaları yükselirken sesimi çıkarmadım ve kahveme bakmayı sürdürdüm. "Hoşgeldin," dedi neşeli sesiyle Sare. " Sare ben, memnun oldum."
Elini uzattığında Bedir önce eline baktı, ardından Sareye bakarak elini tuttu. Kahvemi yudumlamak için kafamı kaldırdığımda gözlerimiz, turkuaz bir denizin, patlayarak kumsaldaki kum taneleri ile buluşması gibi buluştu.
Yoğun, aceleci ve boğuk...
Hiç ummadığım bir şey yaptı ve elini uzatarak, "Bedir," dedi sert bir ses tonu kullanarak. Gözlerimi eline düşürdükten sonra kahveyi masaya bıraktım ve elimi eliyle buluşturdum. Gözleri tekrar gözlerimi bulduğunda, kalbim onca yerine tekme atılmış gibi feryat ediyordu.
"Azra Mai," dedim düz bir sesle. Yoğun siyah kaşları çatılmıştı.
"Mai ?" dedi sorar gibi. Böyle bir isin duymadığı için yadırgaması normaldi. İsmimi seviyordum.
"Mai," dedim kafamı sallayarak. Kaşları gevşedi be aynı düz bakışlara döndü. Elini elime daha çok yapıştırırken,
"Memnun oldum Mai." diye mırıldandı.
დ
Bütün dersler jet hızıyla geçip gittikten sonra, anlamsız derecede yakıcı güneşin altında bizimkileri bekliyorduk. Eylül ayında bu derece yakıcı güneş neden ?
Migrenim kudurmak üzereydi ve benim acilen karanlığa ihtiyacım vardı. Yoksa bütün Çekmeceyi kusmuğa boğabilirdim. Bu çileli saatler başlamadan eve gitmeliydim.
Onların kapıdan çıktıklarını gördüğümde yanımıza gelmelerini beklemeden harekete geçtim. Karşıya geçtikten sonra, Ordu Evi'nin yanındaki sokaktan sahile indim. Arkamdan geldiklerini biliyordum. Deniz havası iyi gelebilirdi. Biraz yürümeliydim. Trençkotuma daha sıkı sarılıp omuzumdaki çantayı düzelttim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NAÇAR
General Fiction.. Uzun zaman önce atılmış bir çığlığın, gün geçtikçe azalan yankısı gibi tükeniyordum. Sonu uçsuz bucaksız ve kör edecek kadar mavi olan bir uçurumun kenarında dikiliyordum ve hiç umulmadık bir anda dizlerimin arkasına yediğim tekmeyle o uçuruma yu...