~Emsal-i Sevi 13. Bölüm~

46 3 0
                                    

Akşamın geç vakitlerinden birinde, kutup yıldızı rahatça kuzeyi gösterirken ve uyuyanlara ninni niteliğinde ateş böcekleri vızırdarken tek bir odadan yayılan gaz lambası ve Gülsüm Hanımın Lokman Beye duyurmamak için kısık sesle yaptığı serzenişleri duyuluyordu. Ömer bıkkınca annesine anlatmaya çalışıyor bir yandan da elindeki küçük çantaya kendisine lazım olabilecek şeyleri koyuyordu. Son görmesinin ardından tam bir hafta geçmişti. Kendisi ondan kaçıyor ve görmemek için üstün gayret gösteriyordu. Gördükçe dayanamıyordu çünkü. Hasreti öfkesini çoktan geçmişti. Annesinin son olarak ellerini tutmasıyla kafasını ona çevirdi ve dikkatlice annesinin yüzünü inceledi. Gecenin bu saatinde uyanık olması nedeniyle gözlerinin çevresindeki çizgiler belirginleşmiş ve etrafı morarmıştı. Buna sebep olmak kendisini üzse de elinden pek bir şey geleceğine de inanmıyordu. Ellerini kavrayan annesinin sıcak ve yumuşak ellerini öptü.

"Anne anlamıyorsun görmeye dayanamıyorum. Çok değil sadece bir kaç gün daha kalacağım İbrahim Efendi'de." Gülsüm Hanım tatmin olmamıştı. Kaşlarını çatarak Ömer'e baktıktan sonra cıklayarak konuştu.

"Asıl sen anlamıyorsun oğlum. Kaç gece geçti çoğaldıkça çoğalıyor bu günler. Elbet göreceksin zaten. Kaçarak nokta koymak mı istiyorsun? Sen bir söyle hele tamamen bitirmeye hazır olduğundan mı kaçıyorsun yoksa gururun için mi kaçıyorsun?" Ömer annesinin dediklerini biraz kafasında tarttıktan sonra verecek pek bir cevap bulamasa da bunun gururuyla alakası olmadığını düşündü.

"Gururla alakası yok anne..." Ömer lafını bitiremeden Gülsüm Hanım lafa atlamış ve işaret parmağını Ömer'in dudağının üzerine bastırarak susturmuştu.

"Tamamen sildiği biri için kimse kaçmaz oğlum." Ömer sıkıntıyla nefes alıp tekrar düşünmeye başladı. Verecek cevabı yoktu işte sadece gitmek istiyordu. Son seferinde fena halde kırmıştı onu ve şimdi yüzüne bakmaya pek de cesareti var sayılmazdı.

"Anne görmeye dayanamıyorum işte." Gülsüm Hanım bu sefer bıkkınlıkla Ömer'i süzdü. Artık iyice sinirlenmiş ve inada binmişti. Oğlunun gitmesini ve evinden kopmasını istemiyordu. Elleri belinin iki yanını bulurken bu sefer sesi biraz daha yükselerek konuştu.

"Ne olursa olsun Ömer! Bu kadar yeter artık her zamanki gibi evinde yatacaksın artık. Orada ne halde nasıl uyuyorsun, yemek yiyor musun bilmiyorum bile. Gözlerimin önünde çökmesine izin verecek değilim evladımın. Gitmeyeceksin!" Ömer annesinin bu net tavrına karşın bir kere daha konuşmayı denedi. Onu kırmayı istemiyordu. Sadece kendisini anlamasını bekleyecekti.

"Anne..." Gülsüm Hanım onu konuşturmadan hızla son sözünü söyledi.

"İstemiyorum." Ömer sadece başını eğip hazırladığı eşyalarını geri yerine yerleştirdi. İlerleyip gaz lambasını söndürüp yatağına oturdu. Annesi de dayanamayıp yanına oturmuş ve yüzünü ellerinin arasına almıştı. Başını okşarken konuştu.

"Ata olduğunda anlayacaksın beni." Ömer konuşmamış sakince annesini dinlemişti. Zaten annesi de yanında pek durmamış sessizce kendi odasına gitmişti. Ömer sakince yatağına uzanıp ellerini başının altına koyup düşünmeye başladı. Acaba yarın karşılaşır mıydı? Ki bunu istemiyordu ama muhtemel olarak görecekti. Zaten Bilal yüzünden Tarık'la sürekli görüşüyor olması canını ayrı sıkıyordu. Nedensizce bir kıskançlık baş gösteriyor, istemiyordu. Zaten daha önce Bilal mevzusu, kendisiyle olan alakası ve İsmail'in saçmalıkları varken şimdi de Tarık'la münasebeti yayırlırsa kendine çok büyük zulmederdi. Her ne kadar öyle olmadığını biliyor olsada böyle bir şey olduğunda üzülecek olması bile yeterli bir sebepti. Artık bıkmıştı da bu kadar ayrılık yeter diyordu içinden bir ses. Fakat Sevi kendisine gelmeden ona gidemezdi ki. En azından yolları defnetmeseydi bir şansları daha olabilirdi belki. Kafası allak bullak olmuş, düşünceleri birbirine sarkarken uyuyakaldı Ömer. Beyni yine beyaz bayrak asmış kapılarını düşüncelere kapamıştı.

EMSAL-İ SEVİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin