~Emsal-i Sevi 12. Bölüm~

40 5 0
                                    

Ertesi sabah çıkan ayak sesleri ve cık cıklamalar sonucu Ömer'in şişmiş gözleri aralanmıştı. Karşısında İbrahim Efendi'yi bulmasıyla doğruldu.

"Oğlum bu şekilde uyunur mu? Söyleseydin getirirdim bir şeyler." Ömer gözlerini ovuştururken konuştu.

"Yok, gerek yoktu zaten uyuya kalmışım. Biraz başım ağrıyor o kadar." İbrahim Efendi Ömer'i süzüp söylenmeye başladı.

"Ağrır tabii! Öyle tüm gece mahcup mahcup oturup düşündün değil mi? İnsan hiç olmazsa bir beynine acır! Hayır anlamıyorum bu kadar eziyet edeceğine gidip kıza desene!" Ömer kendisini düşündüğü için söylenen İbrahim Efendiye samimiyetlerine güvenerek zor bir cümle söyledi.

"Sahi mi? Sen mi anlamıyorsun beni? Ben bir gece kanepede yattım düşünmekten, sen her gece düşünmemek için durmuyor musun burada?" İbrahim Efendi ağır ağır Ömer'e baktı. Haklı ama eksikti. Usulca ve sakinleşmişcesine konuştu.

"Öyle ya tüm gece buradayım. Ama düşünmemek için değil, aksine düşünmek yazmak için. Yazamadıklarımı kendime bağırmak için. Sen dün gece onu da yapamadın evladım. Geldin yumruklarını sıktın. Parçalana parçalana sustun da bir kere seni seviyorum diye bağıramadın! Her gece o yatağa tek girmek nasıl bir sancı bilmiyorsun tabii. Gençsin aldanıyorsun da susuyorsun. Susmakla bir şey olmuyor insansın bitki değil. Ve bu dünyadaki hiç bir insan da müneccim değil bilmiyor ki Ömer'in içinden ne geçiyor diye. Anlatacaksın, duymuyorlarsa da bağıracaksın. Yapmazsan en fazla burda kanepede yatarsın!" Ömer sızlayan içiyle İbrahim Efendi'ye baktı dayanamayıp o da sesini yükseltti.

"Nasıl gideyim ki? Nasıl bağırayım söyle bana? Uğruna ölsem gam yemem de o öldürünce nasıl acıtıyor bir bilsen! Yanımda tutarken utanırım diye vazgeçti benden! Ve bunu her santimini aklıma kazıdığım, sabah gördüğüm ilk yüz olsun diye odamdan penceresini gözlediğim, onu beklerken şair olduğum, hayallerimi onun üzerine koyduğum kadın yaptı! Şimdi söyle bana sen olsan yıkılmaz mısın! Ondan sonra kanepede de yatarsın, başında ağrır, beynin de ağlar! Zaten istesende tutamazsın!" İbrahim Efendi mahzun mahzun süzdü Ömer'i bu defa kısık sesle konuştu.

"Seni özgürlük gören bir kadın için burada oturup zırlamak bir halta fayda etmiyor." Ömer bu kesin söz üzerine gözlerini İbrahim Efendi'ye dikti. Yine gözleri dolmuştu ama bu sefer tek değildi. İkisi de birbirini yıkmış, acılar boyu geçmişti. İbrahim Efendi de gelip Ömer'in yanına oturdu. Elini Ömer'in dizine koyup söylendi.

"Mevzu kanepe değil evladım, kaybetmek çok can yakıyor." Ömer başını eğerken bu sefer sadece susabildi. Biraz sonra İbrahim Efendi'nin elini omzunda hissetmiş ardından konuşmuştu.

"Haydi git evine de üzerini değiştir, harap oldun burada. Annene söyle başın için bir şeyler yapsın. Nasıl olsa akşamına yine burdasın." Ömer başını kaldırıp kendine şefkatle bakan İbrahim Efendi'ye sarıldı ardından da kalkıp evine doğru yöneldi. Tüm gece kendi için susmuş bir adam bu sabah sırf başı ağrıdı diye kıyameti koparıyorsa alınganlık yapılacak zaman değildi. Zira o adam kendisine kıyamamışta o şekilde konuşmuştu. Bu sefer faytona binmekten çekindi Ömer. Yürümeyi tercih etti. Ellerini cebine koyarken çıkmadan yanına almış olduğu resimler aklına geldi. Rulo halde sıkıştırmıştı ceketinin iç cebine. Kağıtlara zarar gelmemesi için kolunu kendine yaslamadan yürüdü. Aklında yine düşünceler tepişiyor ne yapacağından habersiz yürüyordu. Dün aklında ne hayaller vardı oysa şimdi fena yıkılmıştı. Sokakları izleye izleye ilerlemeye devam etti. Az ilerde dizlerine kadar şort giyip, şortu iki ucundan sıkıştırıp bel askısı takmış olan çocuğun elindeki pamuk şekerle pembe etek giymiş uzun saçlı kızın peşinden koşturduğunu gördü. Bir çocuğa göre pamuk şekere direnmek zor olmalıydı ki kız arkasını dönüp onu görünce çocuğa sarıldı. Ömer tebessüm ederken az sonra kız olanın annesi gelmiş, terlikle kızının poposuna vura vura eve sürüklemişti. Çocuk mahzunca bakarken kafasını eğip kızın pencerisinin karşısındaki kaldırım taşına çökmüş siyah cilalı pabuçlarını yere vura vura söyleniyordu. Ömer dayanamamıştı beklemeden çocuğun yanına ilerledi ve o da onun gibi oraya çöktü. Çocuk onu farkedince kaşlarını çatatak sordu.

EMSAL-İ SEVİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin