Arkadaşlar merhaba. Aslında bu duyuruyu yapmak için biraz erken sanırım ama bazı şeylerin havada kalmasını istemedim pek.
Ben NAÇAR'ı geçen yaz yazmaya başlamıştım. Kurgun kesin ve tamamlanmıştı. Ama gireceğim üniversite sınavından dolayı bununla birlikte birçok şeyi de askıya almak zorunda kaldım. Bir sene boyunca bir şey yazamadım. Şu son zamanlarda içimde beni tırmalayan hissiyatın önüne geçemediğim için kendimi sürekli sayfa başında buluyorum. Bazı bölümler ve kesitler ile başladım. Kafamda 50-60 bölümlük bir kurgu var ama bu süre daha da uzayabilir.
İlk bölüm hazır ama üzerinde oynamam gereken kısımlar ve eklemem gereken sahneler var. Bu yüzden bir süre yazamayacağım. Bu süre zarfında mobil üzerinden tanıtım filmi ve birinci bölüm tanıtımı ile ilgileneceğim.
Tahmini olarak ilk bölüm 19 Haziran 2016 pazar akşamı gelecek. Bir aksilik olmazsa inşallah.
Yayımladığım tanıtımda bazı detaylar ve kurgu biraz havada kaldığını fark ettim. Buraya bazı şeyleri anlamanız ve olayları biraz daha kavramanız için bir kesit bırakacağım. Umarım beğenirsiniz.
Oy ve yorumlarınızı bekliyorum. Keyifli okumalar...
·
Geçmişte;
Karşımdaydı...
Geçmişimin altındaki buzdan halıyı çeken, tüm hayatımı bir lanet gibi mahveden adam karşımdaydı. Tüm hatalarım, oturup suratıma baktıkları yerden bir anda kalkarak üstüme doğru koşmaya başladırlar. Hepsi varlığını hatırlamamı istiyordu. Hepsinden bir ders çıkarmamı ve pişmanlık denizinde boğulmamı istiyorlardı. Yalnızca bir tanesi oturduğu yerden hareket etmemişti.
O benim en büyük hatamdı...
Yıllarca çalışıp zirveye taşıdığım kariyerimi, verdiğim sözleri, ettiğim yeminleri yerle bir eden hatamdı. Oğlumu kaybetme sebebim, evliliğimin terazideki dengesini bozan fazladan ağırlıktı.
Yıllardır benimleydi. Artık çürümeye yüz tutmuş pençelerini ruhuma geçiriyor, derin yaralar açıyordu.
Vicdanım, keskin kokuyu alınca sızlayan burun direklerim gibi sızlıyordu.
Her şeyi ne yaptığımı bilmeden yapmıştım. İmzaladığım sözleşme, ölmesine sebep olduğum insanlar...
Ben Özgür Samyeli.
14 yılını kariyerine adamış, alanında en iyilerinden biri olan bir Gıda Mühendisiyim. Ya da mühendisiydim.
"Hatayı bulduk Samyeli. Bizimle geliyorsun. " dedi keskin bakışlarını elindeki kaleme odaklayan adam.
"Asla böyle bir şeyin olmayacağının farkındasın. Değil mi ? Aynı tuzağa bir daha düşmeyeceğim."
Ne kadar kararlı konuşuyor olsam da karşımdaki adamın tehlike çemberinin ne kadar geniş olduğunun farkındaydım. Aklımdaki tek şey; kızım ve karımdı.
"Evde seni bekleyen çok güzel bir karın ve kızın olduğunu biliyorum" dedi ve dolma kalemi masaya bıraktı, senelerin izlerini saçlarında tomurcuk şeklinde taşıyan adam. " Ve bir sürprizim daha var. Kapıda adamlarım var. Biraz daha oyalanırsan alınlarını adamlarımın soğuk namlusu öpecek."
"Böyle bir şey yapamazsın." dedim dehşet içinde. Sesim titriyordu, kalbimde ikametini sürdüren bir endişe çiçeği açmıştı tam şu zaman diliminde. " Bu kadar acımasız olamazsın."
"Öyle mi ?" dedikten sonra gözlerindeki kızgınlık ateşiyle eli telefonuna gitti ve bir numara tuşladı." Bu kadar oyun yeter. İçeri girin !"
"Şerefsiz!" diye bağırdıktan sonra oturduğum yerden endişe içinde fırladım. Ani bir hareketle eli beline gitti ve kurum siyahı bir silahı alnıma dayadı.
Hareketlerim bıçak keskinliğiyle kesilirken, olduğum yerde kaldım.
Namluyu alnıma biraz daha bastırdıktan sonra,
"Ya sen geleceksin Samyeli, ya da onlar gidecek. "
"Tamam," dedim fısıltı şeklinde. " Tamam geleceğim. Lanet olsun durdur onları. Geleceğim"
Adamlarına durun dediğini duydum. Ellerim tutmaz bir şekilde masaya yaslandığımda, kalbim kulaklarımda atıyordu.
Onlar için, bir kez daha katil olmayı kabul etmiştim...
Canlarımın nefes alması için, birçok canın nefesini kesmeyi kabul etmiştim...
Ben, bugün bir kez daha yenilgiyi kabul etmiştim...
·
Günümüz;
Ellerim kaldırıp yüzünü avuçlarımın arasına alıp, sol yanağının elmacık kemiğini okşadım.
"Buradasın," diye fısıldadım. "Benimlesin, benimsin..."
Yanağını kaydırıp avuç içimi öperken,
"Seninleyim..." diye fısıldadı. Dudaklarını bir anda alnıma bastırdı ve sıcak dudaklarının ıslaklığını hissettim. Dudakları alnımdayken,
"Seninim." Diye fısıldadı ve alnını alnıma yasladı. Nefesi dudaklarımı yarıp ciğerime dolarken,
"Seninim..." diye fısıldadım.
Gülümsediğini hissettim. Ardından dudakları büyük bir hızla dudaklarıma kapandı. Gözümden akan yaşın tuzlu tadı damağımı yakıyordu. Onunda bu tadı aldığından emindim. Dudaklarını hareket ettirmeden yalnızca bastırıyordu. Dudaklarından, dudaklarıma geçen akım keskindi.
Tam şu zaman diliminde ölebilirdim. Ellerim elmacık kemiklerinde dolaşırken; kalbim elindeki kılıcıyla mantığımı parçalara ayırırken, beynime bir şeyi daha ispatlamıştı.
Ben; Azra Mai Gruber...
On yedi yıllık hayatım boyunca, yaşamadığım şeyleri bana yaşatan adamın dudakları dudaklarıma nüfus ederken, çaldığı birçok ilkin yanına bir yenisini daha eklemişti.
Beni...
Bu adam, bana beni yaşatmıştı. Bana hayatımı geri vermiş, kalbimin yerini hatırlatmıştı. İlk çaresizliğimin yanında bir de ilk öpücüğümü çalmış ve beni kendine paslı bir çivi gibi mıhlamıştı.
Tam şu zaman diliminde, ait olduğumu hissettiğim yerde...
O adama ait olmuştum...
Ben; Bedir Karaer'e ait olmuştum...
MELİKE ÇELİK.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NAÇAR
General Fiction.. Uzun zaman önce atılmış bir çığlığın, gün geçtikçe azalan yankısı gibi tükeniyordum. Sonu uçsuz bucaksız ve kör edecek kadar mavi olan bir uçurumun kenarında dikiliyordum ve hiç umulmadık bir anda dizlerimin arkasına yediğim tekmeyle o uçuruma yu...