BÖLÜM 2

46 7 3
                                    

Emel Sultanın fotoğrafı

EMELDEN;

Birbirimizi çok sevmiştik ama bilmiyorduk ki sonumuzun böyle olacağını acımasızca bize kıyılacağını ve bir bedel ödemek zorunda kalacağımızı hatta o bedelide doğmamış çocuğumuzun ödeyeceğini...

İkimizde üniversite öğrencisiydik. Ayaz son sınıf tıp bende 3. sınıf hukuk okuyordum.
Herşey o kafede başlamıştı.
Arkadaşlarla okul çıkışı kafa dağıtmak için uğramıştık. Ayazda orada garsonluk yapıyordu. Kızlarla pencere kenarındaki 3. masaya oturmuştuk o sırada Ayazda yanımızdaki masanın siparişlerini getiriyordu. Bende lavaboya gitmek üzere ayağa kalkmıştım. Olan olmalıydı kaderdi işte ayağa kalkmamla Ayazın üzerine düşmem bir olmuştu o topuklularlada olacağı buydu zaten...
Herkes dönmüş bize bakıyordu. Ayaz yavaşça ayağa kalktı ve elimden tutup benide kaldırmıştı.

-Ben çok çok özür dilerim

-Bidaki sefere daha dikkatli ol küçük hanım

-Gerçekten isteyerek olmadı

-Sana tavsiyem daha kısa ve daha kalın topuklu ayakkabılar tercih etmelisin

-Şimdi bana akılmı veriyorsun özür diledik işte

-Akıl değil tavsiye küçük hanım

-Ukala şey...

Kızlar hadi gidelim şurdan. Evet bana söylendinizi duyar gibiyim...
Haklısınız bende yüzsüzlük yaptığımı sonradan farketmiştim...

Bizim hikayemiz burda başlamıştı

Daha sonra onunla okulda karşılaşmıştık. Bu sefer kibarcaydı.
Yanına gidip beni tanıyıp tanımadığını sormuştum. Oda bana seni unutmak mümkünmü demişti kalbim yerinden çıkacak gibiydi o gün anlamıştımki ben aşık olmuştum.

Evet ben SİNAN DİNÇER'İN kızı EMEL DİNÇER bir garson parçasına aşık olmuştum.
Birde abim vardı bu masalı kötü sonla bitiren Handenin babası SAVAŞ DİNÇER o bu sıralar yurdışındaydı. Ve çok gariptirki hiçbirşeyden haberi yoktu...

Bizdeki cesaretde bildiğiniz deli cesaretiydi Arasla gizlice evlenme kararı almıştık. Evet evlenme kararı...Ve bu aradada karnımdakide git gide büyüyordu yanlış duymadınız hamileydim...

Ve şuna çok şaşırıyordumki abimin hala hiçbirşeyden haberi yoktu. Yada ben öyle sanıyordum.

Aslında abim burda olsaydı bu kadar rahat hareket edemezdim. Zaten annemle babamı 2 yıl önce trafik kazasında kaybetmiştik.

Karnımdakide baya bi büyümüştü 8 aylık olmuştu biz ismini bile düşünmüştük kız olursa adı Hande erkek olursa Selim...
Arasla doktora gittimizde cinsiyetini sormuyorduk çünkü Ayaz süpriz olmasını istiyordu. Ben ne kadar merak etsemde sormuyordum. Ama son kontrolde Ayaz gelmemişti bende dayanamayıp doktora sormuştum o ise erkek çocuğumuz olacağını söylemişti...

Ayrıca Ayazda sonunda okuldan mezun olmuştu artık o genç bir doktordu...

Ve SAVAŞ DİNÇER'İN yani abiminde evlendiği haberi gelmişti. Herşeyini gizli yapıyordu işte sanki sen ondan farklısın dedinizi duyar gibiyim nediyebilirimki haklısınız...

Hani bazı günler vardır iple çekersiniz ya gelmesini dört gözle beklersiniz. Bende seni toprağın yağmuru beklemesi gibi beklemiştim... Keşke bunların hiçbiri olmasaydı.

Aylardan Ekimdi saat 05:00 ydi sancılarım başlamıştı. Arasa seslendim ortalıklarda yoktu içimi korku sarmıştı yoksa... Düşünmek bile istemiyordum.

Kendimi can havliyle dışarıya atmıştım. Ve bayılıp sokağın ortasına düştüm.
Gözlerimi açtığımda hastanedeydim. Karşımda ise SAVAŞ DİNÇER...
Can havliyle abi diyebildim. O ise soğuk kanlılını koruyarak herşeyi biliyorum,
Emel sen bir yanlış yaptın bunun bedelinide kocan ve çocuğun ödedi.

Cani diyerek bağırmıştım

-Sen nasıl bir insansın böyle çocuğuma naptın.

-Üzülme onlar babasıyla çok mutlu

-Sen nasıl bir insansın böyle katil

-Sana onları öldürdüğümü söylediğimi hatırlamıyorum

Doktor içeriye girerek benim çocuğumun doğumda öldüğünü söyleyince tekrar bayılmıştım.
Kafam çok karışmıştı...

Peki Ayaza nolmuştu???

Doğumdan 1 ay sonra bir mektup gelmişti

Özür dilerim diye başlıyordu çok pişmanım ne olursa olsun seni yalnız bırakıp gitmemeliydim. Herşeyi biliyorum çocuğumuza olanlarıda affet beni henüz baba olmaya hazır değildim o yüzden bir korkak gibi kaçtım bütün bu olanların tek sorumlusu benim lütfen beni affet...
Ama şunu unutmaki ben kendimi asla AFFETMEYECEĞİM...

Bu arada abim tekrar yurtdışına çıkmıştı. Acaba yine ne işler çeviriyordu... Aradan tam 4 yıl geçmişti. Abim yurtdışından dönmüştü. Ama yalnız değil kucağında bir bebekle hemde yeni doğmuş bir bebekle...
Çocuk yurtdışında evlendiği kadınınmış kadın ise doğumda ölmüş...
Tesadüfe bakın ki bu yavrucakta benim yavrumla  aynı ay ve aynı gün doğmuş. Abime ismi ne diye sordumda ise bana ne istersen onu koy demişti bende hiç tereddüt etmeden Hande olsun demiştim...
Yalnız aradan geçen 2 yıl farkla...
artık benim yavrum oydu onu bir anne gibi sarıp sarmalayacaktım belki 9 ay karnımda büyütmemiştin ama yüreğimde büyütecektim...

Aradan koskoca 20 yıl geçmişti. Ama hala canım acıyordu. Hiçbirşey geçmişte kalmamıştı.

Çünkü geçmiş hala acıtıyorsa geçmemiş demekti...

BANA GEÇMİŞTEN BAHSET#WATTYS 2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin