Eylül POLATLI :
27 yaşında bir kız, üniversite hayali kurarken, doktorluk hayali kurarken, lise bittikten sonra sınavların açıklandığı gün anne ve babası tarafından evleneceğini duyar. Ne kadar karşı gelse de babası "Evleneceksin!" der ve zora koşar. Babası dediğim dedik ama kızı daha da fenadır. O gün odasına çekilince düşünür ne yaparsa kurtulur. Akşama istemeye gelecekler düğün tarihi belirlenecek daha tanımadığı bir adamla nişanlanıp, sonrada evlendirecekler. O gün üzerini giyinip gelen müstakbel eşinin ve ailesinin yanına oturdu. Kızı istediler babası hiç düşünmeden "iki taraf içinde hayırlı olsun" dedi. Kız kahveleri yaptı verdi. Yüzükler takıldı. Ailelerinin ellerini öptüler. Damadın keyfi yerindeydi tabi nereden bulacaktı böyle bir kızı. Damat konuşmak istediğini söyledi. Kız hayır dese de babasının bakışlarında kabul etmek zorunda kaldı."Neden üzgünsün," cevap vermedi.
"Ama anlat belki bir çözüm buluruz hem beni tanımıyorsun bak kendimi tanıtayım benim adım Murat, 35 yaşındayım, üniversite okudum, babam avukat, annem ev hanımı, benim mesleğim de avukatlık babamın bürosunda çalışıyorum. Ama artık sadece ben bakacağım. İlerledikçe daha da tanırsın, hadi şimdi sende kendini tanıt"
İçeriden çağırdılar. İçeri geçtiler iyi ki de çağırdılar. Yoksa bunla konuşmak istemiyordu. Çocuk geçmiş karşısına birde 35 yaşındayım diyor."Eylül kızım eğer sende kabul edersen düğün haftaya olsun bizim her şeyimiz hazır" dedi sevgili kayınvalidesi
"Olur canım neden olmasın"dedi babası hemen, o sadece kafa sallamak ile yetindi. Misafirler gitti. Eylül odasına gitti. Annesi, abisi konuşmak istedi ama o hepsine "hayır" dedi. Herkesin yattığından emin olduktan sonra, küçük bir çanta hazırlayıp, birazda para alıp yanına çıktı bir daha geri dönmemek üzere...
O günden sonra abisiyle konuşuyordu sadece bazen ona da bağırıyordu. Ama sonra gönlünü alıyordu. Abisi İzmirde mühendisti. Anne ve babasıyla hiç konuşmadı. Babası kızının gittiğini duyunca "biliyordum gideceğini akıllı kızım benim"diye sevinmiş bile. Nasıl bir baba kızının gittiğine sevinir anlayamıyorum. O Ankara üniversitesini kazandı. O bir yandan okudu, bir yandan da çalıştı. Kendisini koruyacak kimse olmadığından bir yandan da savunma dersi aldı. Bunları yaparken tek yanında olan Gizem idi. Onun ailesi vardı ama Eylül'ün yanında hep Gizem vardı. Ev kiraladılar ve birlikte kaldılar. Çok iyi anlaştılar ve artık mesleğini eline almıştı. O artık bir doktordu. Ve ÖZEL ERSEL HASTANESİNDE bir doktordu.
Yiğit Efe KARAMAN:
29 yaşında bir genç acımasız, dediğim dedik, istediğini çok kez yaptıran önünde saygı duruşuna geçilen bir gençti. Babası tarafından küçük yaşta öğrendi silah tutmayı. Kara işlere girdi ve bir daha da çıkamadı. Bir erkek kardeşi Emre can, en küçük kardeşi Merve ve bir ablası vardı. Onu da trafik kazasında kaybetti. Ablası evliydi. Kocasıyla beraber öldüler ama dört yaşında ikiz çocukları olan Ömer Ege ve Melek Ece'yi arkalarında bırakarak gittiler. İkisi de biliyorlardı anne ve babasının bir daha geri gelmeyeceklerini... Onları herkesten korumaya çalışıyordu. Mafya olunca da bir çok düşmanı vardı. Biraz geç başlamışlardı konuşmaya o yüzden bazı harfleri söyleyemiyorlardı. Babasının bir holding' i var, KARAMAN HOLDİNG başında da Yiğit Efe KARAMAN. Pek Efe ismini kullanmıyordu. Daha çok Yiğit ismini kullanıyor. Ona yardım eden güvendiği arkadaşları, Özgür ve Mert sadece ikisi. Kızları tek gecelik dahi kullanmayan, aşk saçmalıkları inanmayan birisidir.Vote Ve Yorum Atmayı Unutmayın. Lütfen Düşüncelerinizi Yazın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAFYA'NIN PRENSESİ
Roman pour AdolescentsYorum ve beğenilerinizi bekliyorum... 😊 Düzeltmemi istediğiniz yerler varsa söyleyin😊