27-Heartache On The Big Screen
Üstümde, dizleri yırtık siyah dar pantolon ile siyah, üstünde Metallica yazmasa bile Calum'ın dediğine göre Metallica'nın sembolünün baskısı olan bir tişört vardı. Tişörtün kollarını kıvırdım omzuma kadar. Aslında eğer gerçekten de göbeğimin çıktığını fark etmeseydim göbekten de tişörtü arkadan bağlayacaktım ama göbeğim vardı. Kilo almıştım...
Saçlarımı dağıtıp, gözlerime siyah ağırlıklı makyaj yapmışlardı. Tabii Alberto kollarımı görünce biraz şikâyet etmişti ama beni durduramadı. Tişörtün kolları beni erkekmişim gibi hissettirmişti. Calum'ın tişörtlerini de giyiyordum, doğru ama yine de kolları ile gövde kısmı eşit bollukta oluyordu onunkiler. Bu tişört ise... Sevmemiştim işte.
Saçlarımı elimle karıştırıp güldüm ve Calum şakağımı öperken alt dudağımı ısırdım. İnsanların karşısında böyle olmak... Onunla yan yana olmak ve olduğumuz gibi davranmak hoşuma gidiyordu. Bu sadece bugünlüktü ve birkaç saniye sonra Alberto kestik diyebilirdi ama o kadar çok hoşuma gidiyordu ki Calum ile başkalarının yanında yakın olmak...
Karşımızda kamera ikimizi çekerken Calum ile biraz daha konuştuk. Zaten kısa süre sonra da Alberto çekimi durdurdu. "Caddeye geçer misiniz?"
Yola geçtiğimizde arkamızdaki eşyaları kaldırdılar. "Calum, Ocean'ı etrafında döndür. Ve gülmenizi istiyorum. Samimi olun."
"Elimizden gelen bu."dedi Calum homurdanarak. Ardından bana döndü ve elimi tuttu. Tereddüt dahi etmiyordu. İnsanlar bizi anlayabilirdi ama o bunu umursamıyordu ve gözlerime aşkla bakıyordu. "Üç dediğimde gülün ve Calum onu döndür."
Kafasını salladı Calum. Alberto saymaya başladığında gülmeye şimdiden hazırdım çünkü kendimi mutlu hissediyordum. Calum herkesin ortasında elimi tutuyordu, bana gülümseyerek bakıyordu, çok güzeldi. "Kayıt!"
İçimde tuttuğum kahkaha dudaklarımdan fırladığında Calum'da güldü ve elimi kaldırarak beni etrafımda döndürdü. Saçlarımda savrulurken kendimi tekrar onun göğsüne yaslanmış bir halde buldum. Kolunu omzuma atıp beni iyice kendisine çekti ve başımın üstünü öpüp oldukça sessiz olarak, "Bu kadar güzel gülmemelisin."dedi. Kıskandığını mı ima etmeye çalışıyordu yoksa başka bir şeyi mi, anlayamamıştım.
Ama babacığımın sözünden de çıkmadım.
Biraz daha gezip, eğlendikten sonra, birkaç tane de öpüşme sahnesi tekrar çekildi. Calum'ın beni palmiye ağaçlarından tekinin gövdesine yasladığı an, bankta otururken ve yolda el ele yürürken öpüşmüştük. Calum Hood ile öpüşüyordum, el ele tutuşuyordum ama kimse yargılar gibi bakmıyordu. Bu harikaydı.
Tabii çekimler bittiğinde ve Calum'ın arabasının ilerisinde olan hayranları görmem her şeyi değiştiriyordu. Karavana ilerlerken, hayranların bana olan bakışlarını görmüştüm. Çekimler sırasında, diğer taraftan geçen insanlarında bize baktığını görmüştüm ama o zaman Calum ile yan yanaydım ve hiç kimseyi umursamıyordum. O an sadece Calum ile zaman geçirmek istiyordum.
Ama şimdi, yalnızdım ve hayranlar pek iyi bakmıyorlardı. Ellerindeki telefonları da pek iyiye işaret olamazdı.
Duruşumu bozmayarak karavana girdim ve kendi giysilerimi giyerek telefonumu çıkardım. Kötü şeyler bekliyordum, gerçekten de bugün mutlu olduğum için beni üzecek şeyler bekliyordum. Aslında bakmayabilirdim de ama bakmak istiyordum.
Derin bir nefes içime çekip interneti açtım.
Ve bildirimler yine telefonumu donduracak kadar fazlaydı.
Twittera girip ne olduğuna baktım. Fotoğraflar... Calum ve benim.
Bazı 5 Seconds of Summer haber sayfaları Calum ile öpüşürken çekilmiş fotoğraflarımı koyup, "Bunu nasıl yapar? Michael umarım üzülmez."gibi yazılar yazmışlardı. Klip çektiğimizi fark etmişlerdi ama kimse bunu umursamamıştı. Artık sadece sürtükte değil, para ile her şeyi yapan bir fahişe olmuştum. Ünlü ve zengin olmak için kendilerini satan kızlarla bir olmuştum.