12-Cry Baby
Calum istediğini söyleyebilirdi. Hatta buna defolup gitmemi söylemesi dâhildi ama onu burada yalnız bırakmak, uzaktan bir ilişki yürütmeye çalışmak ahmaklık gibime geliyordu. Bu yüzden onu dinlemedim ve başkanların istediğini yapabileceğimi söyledim.
Calum, ondan başka bir erkeğe dokunmama veya bir erkeğin bana dokunmasına takıntılıydı ve bu Michael olsa bile istemiyordu bunu. Calum için Michael penisine sahip çıkamayan ibnenin tekiydi. Ona katılıyordum. Ama Calum'ın dediği gibi Michael'a karşı çıkamayacağım için beni kullanmasına izin vermeyecektim. Yani... Bu tamamıyla beni geriyordu. Eğer Michael, hayranların önünde beni öperse ona karşılık vermek zorundaydım. Gruba ilginin artması için bu sikik işi yapmak zorundaydım. Calum'ın yanında olmak için Calum'a karşı gelmek zorundaydım. Kahretsin, ondan başkasına dokunmak zorundaydım.
"Nerdesin?"diye soran Michael2ın sesine karşılık somurtarak taksiciye sola dönmesini işaret ettim. "Taksideyim. Olduğun yerde hayranlar var mı?"
"Lanet olası Amerikan ordusu gibiler."
"Bazılarına-"
"Dedim Ocean. Onlara acelem olduğunu söyledim ve beni gizlice takip etmeye çalıştıklarını da biliyordum. Sadece şu siktiğimin kafesine gel artık."
"Lütfen burada durun."dedim taksiciye ve telefonun kabını açıp içindeki otuz doları genç adama uzattım. "Buyurun."
Adam parayı aldığı an taksiden inip telefondaki Michael'a geldiğimi söyledim.
"Oh, evet. Seni görebiliyorum."dedi ve ukala tavrından ödün vermeyerek güldü.
Şuan Calum'ın sinirden yerinde duramadığına bile emindim ama onun için, yanında olmak için bu fedakârlığı yapacaktım.
Telefonu kapatıp, pantolonumun arka cebine koydum ve bu güneşli havada bana Calum'ın giydirdiği dar kot pantolon ile Michael'ın oturduğu kafeye doğru ilerledim. Kafenin dışındaki masalardan tekinde oturuyordu ve elindeki dergiyi bunalmış yüz ifadesiyle karıştırıyordu. Ara tarafında birkaç kız vardı ve kafenin içinde de ellerinde telefon olan birkaç kız görüyordum. Ama işim onları görmemiş gibi yapmak olduğu için yüzüme flört etme gülümsememi yerleştirip Michael'ın yanında dikildim. "Merhaba bayım. Burası boş ise oturabilir miyim?"
"Adın Ocean ise ve acayip derece de seksiysen, olabilir."dediğinde Michael, güldüm. Bu oyunu oynamak berbattı ama Michael tüm tatlılığıyla olayın üstünden gelebilir gibi gözüküyordu. Dergiyi kapatıp masaya bıraktı ve ayağa kalkıp bana sıkıca sarıldı. "Ne yaparsa, ona ayak uydurmalısın." Bayan Wilson'ın dediğini yapıp Michael'ın sarılışına karşılık verip erkeksi kokusunu içime çektim. Bu sıcak havada ceket giymesine de anlam verememiştim. Eğer Calum izin verseydi şort ve askılı, göbeği açıkta bırakan tişörtlerimden tekini giymeyi bile planlamıştım.
Michael geri çekildi ama beni bırakmadı. "Calum beni öldürecek."
"Tüm babacık yetkileri onda."deyip omuz silktim. Mavi ile yeşil arasındaki göz renginin tonunu anlamaya çalışırken kafam karışmıştı. Gözleri ne zamandan beri bu kadar güzeldi?
"Hepsi değil."dedi ve gülerek yanağıma gelen saçımı kulağımın arkasına sıkıştırdı. Bu garip hissettirmişti.
"Bu kadar yakışıklı olduğunu önceden fark etmemiştim."diye mırıldanarak elimi sakalları çıkmış yanağına götürdüm. Oldukça garip bir güzelliği vardı. Kişiliği pek güzel sayılmazdı ama dıştan bakılınca, özellikle de benim bulunduğum yerden bakılınca çok yakışıklı gözüküyordu.
"Lee. Bugün Calum'ın beni öldürmesi için fazla ayığım. Anlarsın ya, başka bir gün ön sevişme yaşayabiliriz."dediği anda yanağındaki elimle sert olmamaya çalışarak ona vurdum. O ise bana yalandan kahkahalar ile tepki verdi. Lanet olası oyun yüzünden bende gülmüştüm ama ağlamak çok daha iyi hissettirebilirdi.
"Ön sevişmeymiş."diye sessizce fısıldayıp, sesli olmasını umarak güldüm. Michael ise bıyık altından sırıtmakla yetindi karşısındaki sandalyeye oturuşumu izlerken.
Hava güneşli olduğu için üstümde sadece beyaz renkteki askılı vardı. Michael ceket giymişti ama oturur oturmaz sandalyesine, ceketini çıkartmış ve siyah kısa kollu tişörtüyle kalmıştı. "Ne içersin güzelim?"
"Bu koltuk hiç rahat değil."dedim somurtarak.
Gözlerini devirdi. "Miami'nin en gözde mekânına seni getirdim, daha ne istiyorsun?"
Yine de somurtmaya devam ettim çünkü oturduğum sandalye ağaçtan yapılma gibiydi, hem sertti hem de rahatsız ediciydi. "Calum şu ifadene nasıl katlanabiliyor? Gülerken çok daha güzelsin."diye sessizce konuştu masanın üstünden bana doğru eğilirken.
Ona dil çıkardım. Bu aralar herkese böyle yapıyordum. "O benim somurtmama izin vermiyor ahmak."
"Hadi bana dil çıkarmaya devam et ve o dilini nasıl ısırdığımı çeksinler."dedi Michael o pis sırıtışı eşliğinde.
"Calum seni siker."dedim edepsiz olmamı umursamadan.
"Eğer senin dilini ısırdıktan sonra bunu yaparsa, karşı çıkmam."
"En son pıkachum için şarkı yazdığında durumunun düzelebileceğini düşünmüştüm..."dedim ve dilimi şaklatıp kafamı iki yana salladım.
O ise söylediğime dünyanın en iğrenç tepkisini verip yüksek sesle kahkaha atarak, "Sana bayılıyorum güzelim!"dedi flört eder gibi.
Ardından ise geniş sırıtışını silmeden sol eliyle saçıyla oynuyormuş gibi yapıp bana gözleriyle sol tarafı gösterdi. Göz ucuyla o tarafa baktığımda iki kızın uzaktan da olsa bizi izlediğini ve tekinin video çektiğini fark ettim. Bu görüntü sadece iç çekmeme sebep oldu. "Neden sadece kahve içip medeni insanlar gibi konuşmuyoruz?"
"Sevişmek için başka bir gün ayarlamalısın."
Kaşlarımı çattım. "Sevişmek mi?"
"Evet? Eğer medeni bir konuşmak geçireceksek sonunda sevişemeyiz."dedi ve garsonu çağırdı.
"Sevişmekten bahsetmemiştim ki..."diye mırıldandım ve anlaman gözlerle ona baktım. "Bir tane kahve bir tane de çilekli milkshake. Bugün günlerden çilek."dedi ve garsona gözleriyle beni işaret edip sırıttı.
Kahrolası pis herif. Garson gittiğinde tek kaşımı kaldırdım. "Çilekli milkshake istememiştim."
"Biliyorum. Adam, sen sevişmekten bahsederken geldi ve kendime temize çıkarmam gerekiyordu."dedi ve dudaklarını büzüp omuz silkti.
"Sevişmekten bahsetmiyordum ki!"diye ona şaşkınlıkla bağırdım.
Bazı gözler bize dönerken, hayranlarında güldüğünü göz ucuyla görebilmiştim.
"Sakin ol bebeğim."dedi Michael tatlı gülümsemesiyle elimi tutarak. "Tabii ki de bahsetmiyordum. Sana inanıyorum."
"Otele döndüğümüzde Calum'a seni becermesini söyleyeceğim."dedim soluğum sinirden kesilirken.
"Ya da o seni öyle bir becerecek ki yürüyemeyeceksin."
"Bu kulağa hoş geliyor."dedim ve en az oturduğum sandalye kadar rahatsız edici pantolonumu umursamamaya çalışarak sağ bacağımı sol bacağımın üstüne attım.
"Hissettireceği duygu o kadar güzel olmayacaktır, emin ol."deyip göz kırptı.
"Sadece şu sikik çeneni kapatır mısın? Gerçekten hayranlar bile bıkmış gözüküyor."
Gülerek geriye yaslandığı sırada garson gelmişti. "Böyle şeyleri sıkıntı etme Lee. Eğer yine rahat olmazsan, benim odama gelirsin ve beraber uyuruz."