44-Waste The Night
Calum, annemin yanında kalmama ya da ikimizin ayrı eve taşınmasına izin vermediği için grup olarak ara vermelerine rağmen hala beraber yaşadıkları Michael, Luke ve Ashton'ın yanında kalmamı istiyordu. Zaten genellikle onlar Avustralya'ya gidiyordu ama yine de ben evde sadece kızım ve Calum ile yalnız kalmak istiyordum. Ama ne yalan söyleyeyim, her gece Adelaide'in ağlamasına koşan üç aptal olduğu için bunu sorun etmemeye de çalışıyordum.
Annem ve Mali neredeyse her gün bizi ziyaret ediyordu. Calum'ın annesi bizi arıyordu. Geceleri uyuyamasak da mutluyduk ve en azından Calum yanımdaydı.
İlk aylar, Adelaide'in ağlamasına dayanmaya çalışarak geçirdiğimiz zamanları saymazsak güzeldi. Gülüşü, ilk önce siyah olan ama sonra maviye dönen gözleri, siyah kıvırcık saçları, esmer teni, yanakları, burnu, küçük elleri... Adelaide çok güzeldi. Ama neredeyse tamamıyla bana çekmişti. Esmer teni ve siyah saçlarını saymazsak. İlk ayları sadece onun güzelliğiyle güzel geçirebilmiştik.
Sonra ise bir şeyler demeye başlamıştı. Kelime yoktu, sadece ağzından anlam veremediğimiz bilindik bebek seslerini çıkartıyordu ve günümüz ancak o şekilde mükemmel geçiyordu. Babasını benden daha çok seviyordu şimdiden ve Ashton'ın kıkırtısını duyunca o da gülmeye başlıyordu. Onun ağlamasını engelleyen yegâne şeyler, Calum, Ashton'ın kıkırtısı, Luke'un sesi ve Michael'ın gitarıydı.
O gitarı Michael, Adelaide uyurken çalıyordu ve birden Adelaide ağlamayı kesmesini bırakın, benim saatlerce uğraştığım onu uyutma sorununu da ortadan kaldırmıştı. Tek korkum Adelaide'in Michael'a bağlanmasıydı.
Adelaide kucağımda uyurken Calum ve Luke dışarı çıkmış, yiyecek almaya gitmişlerdi. Ashton ise koltukta ters yatmıştı ve telefonuyla uğraşıyordu. "Ashton?"diye sessizce sordum kızımı yanıma koyarak. Adelaide uyuduğu için fazla ses yapmak istemiyordum.
Gözlerini bana çevirdi. "Calum bana evlenme teklifi edecek mi?"
Tekrar telefonuna çevirdi bakışlarını. "Bilmiyorum."
"Evlenmeden hayatımı onunla geçirmemi mi istiyor yoksa?"diye sordum şüpheyle.
"Sana bizim aklımızda evlilik gibi şeylerin olmadığını söylemiştim."diyerek Michael elindeki kupayla diğer koltuğa oturduğunda dudaklarımı büzdüm. Bir şey demek yerine Adelaide'e baktım. Dudaklarını büzmüş, ellerini yumruk yapmış, gözlerini sımsıkı kapatmış uyuyordu. Çok güzeldi.
"Ayrıca senin yüzünden gruptan ayrıldı. Bırak evlenmeyi, bence senin yanında olmak dahi istemiyordur."
"Ne?"diye şaşkınlıkla Michael'a döndüm. "Michael, saçmalamayı kes dostum."
"Şuraya baksana! Küçük bir bebek ve kızın teki yüzünden hayatımızı sonlandırdık. Hayranların hepsi hayal kırıklığına uğradı, evde mahsuruz ve müzik bile kaydedemiyoruz." Şikâyetlerini sıraladığında kaşlarımı çatıyordum. "Sana kimse burada kalmanı söylemedi. Ya da grubu tamamıyla dağıtmanızı? Calum sizin devam edebileceğinizi söylemişti."diye ona hatırlattım.