**Multimedya fotosu nasıl ama ? :D Bence müthiş. :D Bilerek o fotoyu seçtim. Ah, Jaru çifti fazla mı tatlı oldu ? Sizce, Haru nasıl biri ? Tanımlayın bakalım ! Bu arada lütfen arkadaşlarınızı hikayemi önerir misiniz ? Bölüm şarkısı benden hepinize gelsin. İyi okumalar ***
Jack'e olan aşkım bitmişti. Evet, kesinlikle bitmişti. Ben Haru'ya aşıktım veya öyle gözüküyordu. O da bana aşıktı. Beni hiç mutlu olmadığım kadar mutlu ediyordu. Hem de o kadar çok mutlu ediyordu ki. Bunu nasıl başarıyordu, anlamıyordum. Acaba onu mutlu edebiliyor muydum ? Bunu yapıyor muydum ? Neden yapmayayım ki ? Ona herhalde en çok mutlu edeceğim şey, evlenmemizdi. Fakat evlenmek için çok erken. En azından benim gözümde erken. Fakat o, yüzyıllarca beni beklemişti. Belki sabrı taşar ve zorla evlenirdim. Ah, neden bu tür ilişkilerim karmaşık olmak zorundaydı ? Bence benim için en iyisi, rahibe olmaktı. Rahibe olursam, herkes rahat ederdi. Birde ben nasıl bir rahibe olurdum, o da düşündürücü bir soruydu.
Haru " Bence senden rahibe olmaz, Jade. Boşuna düşünme. Kesinlikle bir gün içinde, rahibeliği bırakırdın."
" Düşüncelerimi neden dinleme ihtiyacı duyuyorsun ki ? " dedim.
" Düşünce okumak, kitap okur gibi oluyor ve benim sevdiğim kitap sensin."
" O zaman diğer düşüncelerime yorum yap."
"Evet, bana aşıksın. Sen keşfedemezsen de, bunu görüyorum. Jack'e olan duygularını bilemiyorum. Bak eve geldik." dedi.
Eve gelmiştik. Paketlerimizi yatak odasına bıraktık. Ne kadar çok şey almıştık ? Eh, mağaza kapatınca alışveriş çılgınca ve dolu dolu oluyordu. Birde sevgiliniz ile yaparsanız, bu aşırı harcamalar yapabilirdiniz. Haru, rahat bir şeyler giyebileceğimi söylediği zaman ne yapacağımızı anlamamıştım. Sonra gözlerimi bağlamıştı ve beni beyaz boş bir odaya getirmişti. Gözlerimi açtığımda, boyalar görmüştüm. Duvarlar bomboştu.
Haru " Burası benim evim biliyorsun. Şimdi beraber duvara resim, çizeceğiz. Boyacağız. Evet, boyalarla ne yapalım ? "
" İnanamıyorum ! " dedim.
" İnanamamak ile ilgili bir şey yapamayız. Daha somut düşün, lütfen ! "
" Peki, peki ! Bir yüz çizelim. Bir yarısı bir kadın diğer yarısı erkek olsun. Fakat sen kızı ben ise, oğlanı çizeyim. Tamam mı ? "
" Peki, sevdim bu fikri. Birbirimizin gözünden, yüzümüzü çizmek. Hadi başlayalım." dedi ve başladık.
Ben ilk başta siyah, dalgalı saçlarını çizmeye başladım. Haru ise, sınırları belirlemiş ve başlamıştı. Sonra gözlere geçmişti. Siyah, dalgalı saçlarını yapmıştım. Şimdi sıra çenesini şekillendirmekti. Evet, çenesini de oluşturdum. Dudaklarının kıvrımını da vermiştim. Şimdi sıra bakışlardaydı. Bu bakışları gören hem sadist, karanlık güçlü olduğunu anlayacaktı hemde delicesine bir aşık olduğunu. Gözünü de boyamıştım, hem de istediğim biçimde. Şimdi, tenini de boyamaya gelmişti. Dikkatlice boyamam lazımdı. İşte bitmişti. Uzaktan baktığımda, mükemmel duruyordu, en azından bana göre öyleydi.
Haru " Bende bitirdim. Hadi bakalım, nasıl yapmışız bakalım. " dedi ve yer değiştirdik.
Duvara baktığım şok olmuştum. Gerçekten çok ama çok güzeldi. Bu yüz, sadece meleklere ait veya Tanrıçalarda olabilecek bir yüzdü. Fakat o, bendim. Yeşil ve mavi arası gözler, kusursuz beyaz ten ve kırmızı dudaklar. Saçlar ise uçuşuyordu. İnatla, rüzgara karşı gelmişti. Bakışlarım ise, hem iyilik hem de kötülük vardı. Bunda sanki, karanlık yanımın da olduğunu belirtiyordu. Ayrıca aşkla ve nefreti de taşıyordu. Bayılmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Uyanış
FantasíaKleopatra: Pekala, madem gerçekten aşıksın, o zaman, ne kadar, onu söyle! Antonius: Ölçülebilen aşk zavallı bir aşktır. Kleopatra: Peki, ya ben ölçmeye kalkarsam? Antonius: O zaman kendine yeni bir dünya bulacaksın. -William Shakespeare Antonius & K...