10. Bölüm

172 103 4
                                    




Önümdeki iki avcının üzerine atlayıp birini evlerden birine savurdum. Diğerinin ise nefesini keserek bayılttım. Mysrila büyü üstüne büyü yapıyordu. Başta on avcı varken sayıları artmıştı. Gazeteciler etrafımızı çevirmiş bizleri çekiyorlardı. Kısa süre sonra avcı sayısı arttı ve uyuşturucu silahlarla bizleri bayılttılar. Gözlerim kapanırken elimden geleni yaptığım için huzurla doluydum. 

Mysrila

Üç saat sonra...

"Hey sen! Sen osun, ismin ne?" Önümüzde yürüyen siyah saçlı erkek bize dönüp bir süre baktıktan sonra isminin Taylor olduğunu söyledi. Metalik mavi gözleri solgun bakıyordu. Karargahtan çıkarken kurtarmaya çalıştığımız kahinde bizimle serbest bırakılmış ve Freya hemen onu sorguya çekmeye başlamıştı.

"Benim ismim Freya, bu kız kardeşim Mysrila ve bu da kuzenimiz Melek"

"Memnun oldum bayanlar. Size nasıl teşekkür etsem bilemiyorum"

"Aslında teşekkür mü etmelisin biz de bilmiyoruz. Çünkü biz gelince işler iyice karıştı" dedi Melek. Durumdan memnun değildi ve ifşalandığımızdan dolayı tedirgin görünüyordu.

   Freya Melek'in omzuna hafifçe yumruğunu geçirip dişlerini sıktı "Saçmalamayı keser misin Melek!" derken kahine gülümsedi.

"Aslında siz gelmeseydiniz büyük bir olasılıkla beni ortadan kaldıracaklardı. Belki de onların esiri bir kahin olacaktım. Sizin gösterdiğiniz tepki dikkat çektiği, gazeteciler de olayı medyaya aktardığı için avcılar daha ileri gitmeyi göze alamamış olmalılar"

"Peki türün ne? Şekil değiştiren gibi kokmuyorsun" Freya'nın sorusuyla adamı fark ettirmeden kokladım. Tanımadığım bir kokusu vardı.

"Melez bir türüm. Annem Ateş elementine bağlı bir pharus, babam ise insandı. Ben de kehanet eğitimi alıp kahin olmayı seçtim" dedi Taylor. Bahsettiği pharus türü perilerin kadim adıydı. Ve şifacılık gibi kahinlik de bir meslek alanıydı bizim için. Zorlu eğitimler olduğu için birçok elementsel canlı her sihir ve büyü türünden bir şeyler öğrenir zorlanmadan bitirirlerdi eğitimlerini.  

   Freya, Taylor ile ayakta konuşurken, Melek ile ben de gördüğümüz en yakın banka oturduk. Çok yorgunduk ve Melek'in de yüzünden anladığım kadarıyla karmaşık duygulara shipti. Bir süre konuşmadan etrafı izledik. Etrafı izlerken arkamızda yükselen avcı karargahını aklımdan çıkarmaya çalışsam da kendimi kontrol edemeden yaşadıklarımızı düşünmeye başladım. Gözlerim kapanırken yine avcıların ellerinde olduğumuzu hissettim.

Gözlerimi açtığımda etrafımı algılayamadan Melek'in çığlıklarını duydum; ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. Sesler kesilince odaya iri yarı sarışın bir adam girdi. Yattığım nemli ve kirli zeminden, saçlarımdan tutarak kaldırdı beni. O an acı ve öfkeden gözüm dönse de kendimi tuttum. Şu an dönüşmem bizim zararımıza olabilirdi. Buradan hemen çıkıp kardeşlerimi görmek istiyordum.

   İte kaka beni ortadaki masaya yönlendirdi. Sandalyeye oturtunca amacını anlamıştım; sorguya çekilecektim. Ona ne söyleyebilirdim ki! Ne duymak istiyorlardı? Hepimiz teker teker sorgulanıyorduk.

"Mysrila Lumen; ismin kimlikte böyle geçiyor. Ama sana ait sadece okul belgeleri bulundu. Ya sahte kimlik kullanıyorsun ya da Rüzgar Gezginisin. Tam olarak ırkın ne? Sen ve diğerleri hangi ırka aitsiniz? Yandaşların ve sen olaya karıştığınıza göre kahinle bağlantınız olmalı. Neyin peşindesiniz?"

Rüzgar GezginleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin