Tam olarak hayatımın son demlerini yaşamıyordum. Bir ihtimalle evden çıkmayı geciktiriyordum; ancak her an biri kapıma dayanacak gibiydi. Ben genellikle sade dümdüz bir insan sanırdım kendimi. Lakin ben baya; adrenali yüksek bir insanmışım. Bunu en son kendi hayatım pahasına Levent'in hayatını kurtardığım gün net bir şekilde onaylattım. Bu benim anı defterime yazacağım maceraların en kralıydı. Bu anı yaşadıktan sonra kendime anı defteri yapmaya karar verip, ilk sayfasına da bunu yazdım. Güzel oldu. Şahane fikirli bir kimseydim.
Gelen mailimi okumadan evvel o ana gitmeyi yine istedim. Yaklaşık beş gündür o ana gidip orada kalıyordum. Levent'in mavi gözleri aklıma geliyor, kalp çarpıntımla zenginleştirip olmadık anlarda gülüşler sergiliyordum. Dergideki birçok insan bana tuhaf baksa da değiyordu. Aman onlar Alain Delon'un canlısını mı görmüşlerdi.
O gün ben Leviciğimin hayatını kurtardıktan sonra onun beni yerden kaldırışı, akabinde üzerimdeki tozları o pamuk gibi elleriyle silişi, resmen ama resmen masalsı bir düzenekti. Bu düzeneği elbette ki Mıstık'ın tıslaması bozmuştu. Ancak onu takan yoktu. O tıslaya dururken Levent büyük bir endişeyle ellerini üzerimden alamadığı gibi panik dolu sesiyle benimle iletişim halindeydi.
"İyisin değil mi? Allah'ım şimdi aklımı kaçıracağım. Sen nereden çıktın? Ya da ne bileyim nasıl öyle uçtun adamın üzerine?" derken panik onun o kibar sesine nasıl da yakışmıştı. Benim için korkmuş olması öyle güzeldi ki...
Ne var ki benim verecek hiçbir cevabım yoktu. Zira küçük dilimi yutmuş, büyük dilim de parçalara ayrılmıştı. Levent'e vereceğim mantıklı yanıtım olmadığı yetmezmiş gibi arkamdaki Mustafa'nın da korkusunu içime içime çekmiştim. Bu nedenle ben konuşmak yerine sadece aptal bir sırıtışla Levent'i izlemiştim.
"Böyle konuşmadıkça ben daha endişeleniyorum Gizem. Cidden... Şu anda aklımı kaybetmiş olabilirim güzelim." derken o, benim takılı kaldığım yeri söylememe de gerek yoktu. Çünkü ben Levent'in güzeli oluvermiştim.
Dudaklarımı kıpırdatıp yalan kategorimi düşünmeye başlamıştım. Allah affetsin ama yalan çobanla eş değerdim. Mıstık yine tıslamasıyla yanıma gelip kucak isterken, onu yerden aldığım gibi Matrix yazılarını da okuyabilmiştim.
"Mıstık'la otelden çıktık. Şöyle etrafı gezerken Mıstık kucağımdan birden ileriye attı kendini ve hızla koşmaya başladı. Buraya kadar koştuk, düşün. Ne olduğunu anlamadım tabii, baktım Mıstık sana doğru gelmeye başlıyor, o zaman senin sen olduğunu anladım. Tabii sonra da bu hıyar sana silah filan çekince komşum olarak seni korumam gerektiğinin düşünüp atladım üzerine..."
Levent kaşlarını çatıp gülmüştü. Böyle inanmış gibiydi; lakin inanmamış da gibiydi. Tuhaf bir şekilde bakmaya devam etmişti. Neyse ki gülüyordu. Gülümsemesi gerginliğimi alıp götürüyordu. O güldükçe insan kendisini gelinlikle hayal ediyordu. Bir de o anda kulağımın içine dolan tuhaf bir mezdeke şarkısı vardı ki o konuyu es çekiyordum.
"Komşun olmasaydım kurtarmayacaktın yani beni?" derken çapkınca bir gülüş atmıştı bana. Anam beni sadece kalbimden değil, maşallah tüm hücrelerimden vurmuştu.
"Yok öyle değil de... Sen iyisin değil mi?"
"Sen beni kurtardın nasıl iyi olmam ki?" derken çok daha gülmüştü.
Zannettim ki ondan ötesi olmayacaktı. Levent ve ben o anda kalacağız, öyle yaşayacağız. Levent kendini toparlayan ilk hamleyi yapınca hayallerim elbette ki yıkılmıştı. Çok geçmeden kendimi toparlayabildiğime şükretmeliydim. Çünkü ciddi anlamda beyin sadece tek bir kişi çalışıyor gibiydi.
Daha sonra Levi adamı yerden kaldırdığı gibi ensesinden tutmuştu ve benle konuştuğu o ses tonundan uzak, daha sert bir dille bunun hesabını ödeyeceğini belirtiyordu. Adam sürekli bırakmasını gerektiğini söyledikçe ve aksi gibi ağzından çıkacak kelimelere de mukayyet olmayacağını belirtmişti.
![](https://img.wattpad.com/cover/67623404-288-k679048.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BU NE GİZEM?
HumorEsrarengiz bir cinayet! Ve bu cinayete tanıklık eden gizemli bir kız! Mutlaka çözülmesi gereken; ne var ki kendisini inandıramadığı bir cinayetin peşine düşerken, başına geleceklerden bihaberdi. Tek istediği bu cinayetin işlendiğini ispatlamaktı. Ha...