Uzun bir aradan sonra buradayım. Bölüm hiç sinmedi içime ama uzun zaman olduğu için de paylaşmak istedim. :)
Bu arada, Onur'un hikayesi olan Nakarat, yeni ismi Çifte Kavrulmuş olarak devam ediyor. İlginizi çekerse beklerim. :) Bildiğiniz gibi bu hikayemiz bitmek üzere ve uzun aralıklarla bölüm geliyor, genelde oradayım.
Birkaç güne de Biçare sizlerle olacak. :)
İyi okumalar! :)
Hava güzeldi. İşin aslı, Erdem yanımda olduğu müddetçe fırtınalı, buz gibi havalar bile gözüme günlük güneşlik görünecek gibi geliyordu. Kalbim pır pır atarken, midem şu ünlü kelebeklerden nasibini almakla meşguldü. Elimi sımsıkı tutan Erdem'in de neşeli olduğunu görebiliyordum.
Olaylı kız isteme törenimizin üstünden pek zaman geçmemişti. Kahvaltı için Erdem'le buluşmuştuk ve öğle sıcağı üstümüze çökmeden önce biraz dolaşmak istemiştik. İşin aslı, ikimiz de el ele tutuşup amaçsızca yürümeyi çok seviyorduk. Bahar son günlerini yaşarken tadını çıkarmak da en iyisi olacaktı. Yaz sıcaklarında istesek de rahat rahat dolaşamazdık.
Aklımdan geçenleri okumuş gibi Erdem yazdan dem vurdu.
"Sıcaklar başlayınca yürüyüşlerimiz de rahat olmaz pek."
"Buranın sıcağı çok fena..."
"Süt'ü de getirseydin, yanımızda dolaşırdı."
Bana yukarıdan bakarken kahverengi gözlerini kısmıştı.
"Bakıyorum, özlüyoruz."
"Kerata özletiyor kendini. İşlere de iyice daldım, bir ara size misafir olmalıyım."
"Annem de öyle diyordu..." Sonra tamamen başka bir konu geldi aklıma. "Havalar iyice güzelleştiğine göre ben bisikletle gidip gelebilirim aslında işe."
Kaşları çatıldı hemen.
"Nereden çıktı bu?"
"Yani... Ne bileyim? Daha önce öyle yapmayı düşünüyordum ya."
"O zamanlar sevgili değildik hatırlarsan. Şimdi izin verir miyim bisikletle işe gelmene acaba?"
"İzin istiyor muyum acaba?" dedim gözlerimi tıpkı Erdem gibi kısarak.
"Bücür cadı... Seninle gelmem diye inat ettiğinde ne olmuştu?"
O günü hatırlayınca gülmekten kendimi alamadım. Tabi o zamanlar pek de komik gelmiyordu bana. Beni sırtına atıp zorla arabaya bindirmişti onunla gitmem için.
"Peki sen o hanzoluğu yapınca ne olmuştu?" dedim kıkırdayarak.
Yandan, en sevdiğim gülümsemesini sundu, hatıraların gözlerinde oynaştığını görebiliyordum.
"Yine beni zehirlemeye mi çalışacaksın yoksa?"
Nasıl cesaret etmiştim buna? Düşündüğümde inanması zor geliyordu. Erdem'e karşı o günlerdeki tavrım çok sertti. O beni sinirlendirdikçe ben daha büyük bir öfkeyle geliyordum karşısına.
"Sana çok uyuz oluyordum..." diye mırıldandım.
"Bunu ifade etmekten çekinmiyordun zaten. Ne demiştin? 'Seni parçalara ayırmak istiyorum!' Evet, böyle bir şeydi."
Gülümsemesi genişlediğinde ben surat asar gibi yaptım.
"Hak ediyordun ama! Cidden çok uyuzdun!"
"Seni sinirlendirmeyi çok seviyordum. O zamanlar bunun beni eğlendirdiğini düşünerek yapıyordum ama zamanla anladım asıl nedenini."
"Neymiş?" diye sordum merakla.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ORTA ŞEKERLİ
Humor[Aşkın Tatları Serisi - 1] Bir lezzet düşünün. Biraz yaramaz, boyuyla romantikliği doğru orantıda, yaptığı birbirinden leziz yemeklerle birlikte parmaklarınızı da yiyeceğiniz bir adamı alın, bırakın içine. Yanına da bazen tutamadığı bazen de...